Ceza hukukçusu İzzet Özgenç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Yüksel Yalçınkaya'nın başvurusu sonrasında aldığı kararın ardından en büyük sorunun, Türk hukukunda nasıl bir yol izlenmesi ile ilgili olduğunu belirtti. İzlenmesi gereken yolun Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 311'inci maddesinde belirlendiğini hatırlatarak, "Ancak, bu karar, sadece başvurucu bakımından değil, benzer durumda bulunan çok sayıda şüpheli, sanık ve hatta hükümlü bakımından da dikkate alınması gereken bir mahiyet taşımaktadır" değerlendirmesi yaptı. Özgenç, bu nedenle bir kanuni düzenleme yapılmasının elzem olduğunu belirtti.
Bold Medya'da yer alan habere göre Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Aslî Üyesi, Ceza Hukuku ve Adlî Bilimler Vakfı Kurucusu İzzet Özgenç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Yüksel Yalçınkaya kararının ardından kanuni bir düzenleme yapılması gerektiği değerlendirmesinde bulundu.
Kendine ait internet sitesinde AİHM’in kararına ilişkin bir makale yayınlayan İzzet Özgenç, madde madde kararı değerlendirdi. Özgenç, kararla ilgili “Belirtmek gerekir ki, bir örgütsel yapının terör örgütü mahiyetinde olduğuna ancak bir ceza yargılaması faaliyeti sonucunda mahkemenin hükmedebilmesi, kişinin işlediği suçlar dolayısıyla aynı zamanda terör örgütü üyesi olarak sorumlu tutulabilmesi için, mensup olduğu örgütsel yapının bu suçları işlediği tarih itibarıyla mahkeme tarafından terör örgütü olduğuna karar verilmiş olmasını gerektirmemektedir” tespitine yer verdi.
Özgenç’in bir diğer tespiti ise “AİHM’ye göre, ‘cemaat’ olarak tavsif edilen söz konusu örgütün toplumda kayda değer bir süre boyunca önemli bir yer tuttuğu gerçeği karşısında, bu örgütsel yapı ile ilişki içinde bulunan kişiler, bu yapıyı “silahlı terör örgütü” haline getiren amaç ve yöntemlerin mutlaka farkında olduklarının kabulü mümkün olmadığı için, ilke olarak TCK’nin 30. maddesinde düzenlenen hata hükümlerinden yararlanabileceklerdir” şeklinde oldu.
İzzet Özgenç, makalesinin sonunda ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu kararın Türk hukuku bakımından bağlayıcı nitelikte olduğu, izahtan varestedir. Sorun, bu karar üzerine Türk hukukunda nasıl bir yol izlenmesi gerektiğinin belirlenmesi hususunda temerküz etmektedir. Bu karar üzerine, başvurucu hakkında kurulan kesinleşmiş mahkûmiyet hükmüyle ilgili olarak izlenmesi gereken yol, CMK, m. 311’de belirlenmiştir. Ancak, bu karar, sadece başvurucu bakımından değil, benzer durumda bulunan çok sayıda şüpheli, sanık ve hatta hükümlü bakımından da dikkate alınması gereken bir mahiyet taşımaktadır. Bu nedenle, AİHM’nin bu kararı karşısında, şahsıma ait olan “izzetozgenc.com” internet sitesinde 1.10.2021 tarihinde yayımladığım TOPLUMSAL UZLAŞMA KANUNU taslağı dikkate alınarak bir kanuni düzenleme yapılmasına elzem ihtiyaç bulunmaktadır. Nitekim AİHM kararında, Türkiye’de bu hususta özellikle sistemik ve yapısal sorunun varlığına işaret etmiştir (pn. 407 vd., özellikle 413 ilâ 418).”