Anayasa Mahkemesi, güncel yargılamalar kapsamında tutuklanan ve mahkum edilen öğretmen Bilal Çetin Şaşmaz’ın bireysel başvurusunu karara bağladı.
TR724.COM
Anayasa Mahkemesi’nin, güncel yargılamalar kapsamında tutuklanan ve mahkum edilen öğretmen Bilal Çetin Şaşmaz’ın bireysel başvurusu üzerine verdiği ‘ihlal’ kararı hukukçular tarafından ‘dezenformasyon’ çalışması olarak yorumlandı. Bireylerin ‘önceden suç olarak tanımlanmayan fiilleri işledikleri gerekçesiyle terör örgütüne üye olma gibi ağır suçlardan mahkûm edilemeyeceği’ kaydedilen kararda, ‘suç ve cezada kanunilik’ ilkesine vurgu yapılarak ‘ihlal’ kararı verilmişti.
Hukukçular AYM’nin kararını ‘samimi’ bulmuyor. Zira AYM’nin yıllar sonra hukuku hatırlaması insanlara inandırıcı gelmiyor. Genel ekseriyete göre AYM’nin amacı, Türkiye’yi defalarca mahkum eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM), ‘Bakın, Türkiye’de de hukuk var. Biz de hukuku uyguluyoruz’ mesajı vermek.
AİHM’YE YÖNELİK BİR DEZENFORMASYON ÇALIŞMASI
KHK’lı hakim Saim Nergiz, kararın zamanlamasına dikkat çekiyor. Nergiz, konuyla ilgili paylaşımlarında, “Zamanlama manidar! AİHM’in 18.01.2023 tarihinde pilot dosya olarak ele alacağı Yaçıınkaya dosyasından sadece iki hafta önce verilmiş bir karar. AİHM’in Ilıcak kararından geri bir karar ve AYM siyasetçinin suç tarihi ilan edebileceğini buna göre, 17/25 tarihinin milat olduğunu kabul etmeye devam ediyor. Bu durum, Başer/Özçelik kararını da kabul ettikleri anlamına geliyor ki en büyük hukuka aykırlık bu. Geçen haftaki bylock kararıyla birlikte değerlendirildiğinde, AİHM’e yönelik bir dezenformasyon çalışması yürütülüyor. Türk yargıcı eliyle bu kararların heyete taşınması arzu ediliyor.” diyor.
AYM, ‘MİLAT’ BELİRLEYEREK MEŞRU EYLEMLERİ SUÇ SAYIYOR
İnsan hakları hukukçusu Dr. Gökhan Güneş de konuyu sosyal medya hesabından değerlendirdi. “AYM, başvurucunun 2013 öncesi sohbetlere katıldığı yönündeki tanık beyanlarına, içeriği belli olmayan HTS kayıtlarına ve 2013 sonrası devam eden sendika üyeliğine dayanılarak cezalandırılmasını ihlal sebebi saymıştır.” diyen Güneş, şu ifadeleri kullandı:
Karar, bir kişinin örgüt üyeliğinden cezalandırılabilmesi için iddia edilen örgütün amacını bildiğini ve isteyerek böyle bir yapı içerisinde yer aldığının kanıtlanmasının gerektiğini vurgulaması itibariyle bir ölçüde olumludur. Ancak AYM’de, rejimin söylemleri gibi 17/25 Aralık, MİT Tırları, MGK kararlarını ve üst düzey devlet görevlilerinin açıklamalarını zımnen milat kabul etmiştir. Böylece, bu olaylardan sonrası gerçekleştirilen meşru eylemlerden hareketle kişilerin cezalandırılmasında bir sorun görmeyeceğini ortaya koymuştur.
Bu karar, terör örgütü üyeliği suçu için “bilme ve isteme” isteme unsurunun zorunlu olduğunu belirtmesi yönü ile yargılamalarda ve AYM’ye yapılacak başvurularda kullanılabilir. Ayrıca, 2013 sonrasında gerçekleşse bile herhangi bir suçun işlenişine yönelik olmayan sohbet, banka veya Bylock gerekçesiyle yapılan başvuruların reddedilmesinin haksızlığının uluslararası merciler önünde kanıtlanmasına da yardımcı olacaktır.
Bunların dışında, 15 Temmuz sonrası başlayan hukuksuz süreçte dernek/sendika üyeliği, HTS kaydı veya bir tanığın “sanığı sohbetlerde gördüm” şeklindeki beyanı üzerine en az 6 yıl 3 ay hapis cezası verilen binlerce insanın başvurusunda ihlal bulmayan AYM’nin bugünkü “göstermelik” kararının hiçbir kıymeti yoktur ve tam bir ikircikli tavırdır!
İHTİYAÇ DUYDUKLARINDA SIĞINACAKLARI KARARLAR
AYM bu kararları; ‘Türkiye’de hukuk işliyor/AYM etkin bir iç hukuk mekanizmasıdır’ denilebilmesi için vermektedir. Bu karara imza atan 5 üyenin 4’ü 2016’dan beri görevde olmalarına rağmen yapılan başvurularda ihlal iddialarına kulaklarını kapatırken, şimdi ne olmuştur da suç ve cezaların yasallığı ilkesini hatırlamışlardır?
Bu tür özel amaç güden ve günü geldiğinde kullanılmak üzere verilen göstermelik kararlar, uluslararası mercilere sunulacak malzemeler olacaktır. BM ve AİHM’e, Türkiye’nin savlarını ispatlamak için sunulacak sipariş kararlara ihtiyaç duyulduğunda işte bu kararlara sığınılacaktır.
Özetle AYM’nin arada bir verdiği bu tür ihlal kararlarına olağanüstü bir önem atfetmeye gerek yoktur. Hukukun yavaş yavaş da olsa geri geldiğine inanmak için ortada bir neden de bulunmamaktadır. AYM, zevahiri kurtarmak için bu kararları vermektedir.
Bu kararların bir başka özelliği de AYM üyelerinin işledikleri insanlığa karşı suçların delili olmasıdır. Zira bu kişiler, verdikleri hukuksuz kararları bile isteye vermekte ve isteyince de hukuku çok güzel hatırlayabilmektedirler.
KAPLANKAYA: BU KRİTERLER HERKES İÇİN UYGULANSIN
Diplomasi ve Ekonomi Enstitüsü (instituDE) üyesi ve eski AİHM hukukçusu Hakan Kaplankaya ise şunları yazdı: “AYM, her makul hukukçunun başından beri dile getirdiği argümanları, insanlar cezasını çektikten sonra yarım ağızla kabul etmeye başladı. Çok geç, yetersiz ama güzel bir gelişme. İnşallah karardaki kriterler herkes için uygulanır.”