Kapatma davasıyla birlikte bazı medya gruplarında çarşaflı, başörtülü kadın fotoğraflı haberlerin sayısında ciddi bir artış oldu.
Bu topyekûn bir mücadele.
28 Şubat döneminde olduğu gibi, yüksek yargıya brifingler yok ama o brifingleri almış olanlar televizyon ekranlarında baş köşelerde.
Ortaya koydukları kriterler aynen uygulanıyor.
Bir yandan hukuki yorumla kapatma davası kamuoyu gözünde haklı duruma getirilmeye çalışılıyor, bir yandan da "irtica kapıda" havası yayılmaya çalışılıyor.
Bunları doğal karşılamasak da anlıyoruz.
Çünkü burada büyük bir sınıf savaşı var.
Kendini kaybedenler cephesinde görenler, ellerindeki tüm gücü devreye sokuyorlar.
Ancak, hukuku bu kadar işin içine sokmak ne kadar doğru bilemiyorum.
Çünkü Anayasa Mahkemesi'ni anayasa koyucu haline getiriyorlar, tıpkı 367 kararında olduğu gibi.
Cumhurbaşkanı seçiminde 367 şartı kararını da bu mahkeme verdi, bırakın anayasayı gerekçesinde bile tam tersinin yazıyor olmasına rağmen, cumhurbaşkanını sanık sandalyesine oturtma kararını da.
Adalet duygusunun zedelendiği izlenimi verilmesi toplumsal barış açısından çok yanlış.
Aynı madde Demirel, Sezer için ayrı Abdullah Gül için ayrı, bir başka kural Evren için ayrı, Gül için ayrı yorumlanır ve uygulanırsa, devamlılık ve hakkaniyet algısında ciddi sorunlar doğar.
Bu da, toplumsal barışı sıkıntıya sokabilir.
Davanın içeriği, siyasallığı tartışılacaktır ama hukuku tartışmaya sokmamak gerekir.
Çünkü hukuk herkese lazım.
Erdoğan'ın şans faktörü
Tayyip Erdoğan siyasi yaşamında bir kez daha köşeye sıkıştırılmış gibi görünüyor.
Partisi kapatılacak, kendisine siyasi yasak getirilecek havası hâkim. Burada bence şans faktörünü göz ardı etmemek gerekir.
Tayyip Erdoğan tercihli oy yüzünden milletvekili oldum sanırken aldığı mazbatayı iade etmek zorunda kaldı.
Bu kez önüne belediye başkanlığı yolu açıldı.
Belediye başkanlığı şiir yüzünden yarıda kesildi, AK Parti'yi kurma fırsatı buldu.
Yasaklı girdiği seçimi farklı kazandı.
27 Nisan'da emuhtıra yedi, artık işi zor deniliyordu, yüzde 47 oyla yeniden iktidara geldi. Yani tam köşeye sıkıştı derken önüne yeni bir kapı açılabiliyor. Onun için bu süreci iyi izlemek gerekir.
Demokrasi mücadele gerektirir
Türkiye'de demokratik kültür henüz tam olarak yerleşmedi.
Bunu sadece iktidarlara yönelik darbeler, muhtıralar yüzünden söylemiyorum.
Demokratik sistemin bizzat ürünü olan siyasi partilerin kendi iç yapıları için de söylüyorum.
Ama 10-15 yıl öncesine göre durumumuzun çok da kötü olmadığını görüyorum. İki adım ileri, bir adım geri derken mesafe de alıyoruz. Şimdi yine demokratik süreç bir sınavdan geçiyor.
Kuralları içinde mücadeleyle bu dönem de aşılacak ve Türkiye düze çıkacaktır.
CHP'ye lider arayışı
Bazı odaklar bir yandan AK Parti'nin kapatılmasıyla uğraşırken bir yandan da CHP'ye yeni bir biçim vermeye çalışıyorlar. Muhalefet alternatifi olmazsa, istediğin kadar parti kapat, kafandaki iktidarı oluşturman kolay değil elbette.
CHP'nin iktidar alternatifi olması, en azından güçlü bir muhalefet adayı olması gibi projeleri var. Bu dönemde Baykal'ın kusurlarına, yeni adayların niteliklerine gazete sayfalarında çok sık rastlayabilirsiniz, şaşırmayın.
Toplum mühendisleri işbaşında.