Ekonomi yönetiminin üst düzeyinde yapılan değişiklik de işe yaramadı. Faiz yükselmesine rağmen döviz düşmedi, Türk Lirası değer kaybetmeye devam etti.
Ocakta "faiz indirimleri yılın ikinci çeyreğinde başlayabilir" deniyordu. Şubatta dolar kuru 6,90'a kadar gerilemişti. Ancak hesaplar son haftalarda değişti.
Kur dün 7,78'i görürken, hem enflasyon hem de faizde yükseliş bekleniyor.Kasım ayı başında dolar/TL 8,57 ile zirveyi gördükten sonra değişen ekonomi yönetimi, kontrolden çıkan döviz kurları ve enflasyonu dizginlemek için faiz silahına başvurdu.
Zaten çok önceden başlamış olan Merkez Bankası’nın (TCMB) fonlama maliyetlerindeki artış eğilimine, politika faizinin kasımda yüzde 10,25'ten yüzde 15'e, aralıkta ise yüzde 15'ten yüzde 17'ye yükseltilmesi eşlik etti.
Hesap, enflasyonun yaklaşık 2 puan üzerinde reel faizle yabancı sıcak para çekmek, kredi artış hızını yavaşlatmak ve bu yolla da enflasyon ve kurları kontrol altına almaktı.
Hem ekonomi yönetiminin hem de yabancı kurumların beklentisi, ikinci çeyrekten itibaren faiz indirimlerinin başlaması yönündeydi.
Nitekim ABD'nin en büyük yatırım bankası JPMorgan, 18 Ocak 2021 tarihli raporunda TCMB'nin ikinci çeyrekte faiz indirimlerine başlayabileceği tahminini paylaştı.
Döviz kurlarında bir süre beklentilerin de ötesinde hızlı bir düşüş görüldü. Şubatın üçüncü haftasında dolar/TL kurunda 6,89 seviyesi görüldü. Hatta, 10 Şubat tarihli raporunda İngiliz banka HSBC, 2021 yıl sonu dolar/TL beklentisini 6,50'ye kadar çekti.
Sözcü’nün haberine göre ancak, son haftalarda hesaplar bozuldu.
Döviz kurlarındaki bahar havası, erken bitti. ABD'de enflasyon endişesiyle tahvil faizlerinin ani yükselişe geçmesi, gelişen ülke para birimlerinde değer kayıplarını beraberinde getirdi.
Dolar/TL'de dün 7,78 görüldü ve Aralık 2020 seviyelerine dönüldü. Bugün kur tekrar 7,60'lara gerilese de, üç hafta öncesine göre kurdaki artış yüzde 10'a yaklaştı.
17 Şubat'ta 8,40'ın altını gören euro/TL'de de dün 9,22 seviyeleri görüldü.
Kur artışı, ihracat açısından görece olumlu görünse de, ithalat maliyetleri üzerinden önce enflasyon, sonra da faiz üzerinde baskı oluşturuyor. Kamu ve özel sektörün yüksek döviz açığı nedeniyle, kur artışı beraberinde dış borç yükünde artışı getiriyor.
Yeni ekonomi yönetiminin en çok öne çıkan vaadi, enflasyonu tekrar yüzde 10'un altına çekmek. Nitekim, TCMB Başkanı Naci Ağbal, 2021 sonu için yüzde 9,4'lük enflasyon hedefini, risklere rağmen değiştirmedi.
Ancak hem geçmiş kur artışlarının gecikmeli etkisi, hem ithalat fiyatlarının yüksek seyri hem de bozulan beklentilerin katkısıyla, enflasyonda yükseliş sürdü.
Kurun yeniden yükselişe geçmesi ve zaten yüksek seyreden enflasyonda yeni risklerin ortaya çıkması, 18 Mart'taki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında TCMB'den faiz artışı beklentilerini de artırdı.
Ocakta “ikinci çeyrekte faiz indirimi başlayabilir” diyen JPMorgan, önceki günkü raporunda TCMB'den 100 baz puan daha faiz artışı beklediğini açıkladı.
Ocak ve şubat toplantılarında faizi sabit tutan TCMB'nin üzerindeki baskı giderek artıyor.
Önceki yıllarda hep kredi büyümesiyle ekonomiyi ayakta tutmaya çalışan hükümet açısından ise yüksek faizler, siyasi açıdan da planları bozucu bir etkiye sahip.
Ekonomi yönetimindeki değişim sonrasındaki 3 ayda, swap (döviz-TL takası) kanalından toplamda tahminen yaklaşık 14 milyar dolarlık giriş olmuştu. Ancak şubatta girişler yerini çıkışa bıraktı. Kısa dönemli getiri arayışındaki finansal sermayenin girişi gibi çıkışı da hızlı oldu.
Özellikle 19-26 Şubat haftasında yaklaşık 1,5 milyar dolarlık çıkış yaşandı. Kur artışı, swap kanalından çıkışların 26 Şubat sonrasında da devam etmiş olabileceğine işaret ediyor.
Hisse senetlerine kasım ve aralıkta toplamda 1,5 milyar dolarlık yabancı girişi olmuştu ancak ocak ve şubatta toplamda yaklaşık 800 milyon dolarlık çıkış oldu.
Tahvil tarafında son dört aydır net yabancı girişi olsa da, burada da son dönemde giriş miktarlarında azalış var.