Auuster yeni romanı ‘4 3 2 1’ için Hürriyet’ten Ali Tufan Koç’a verdiği söyleşide, ABD başkanlık seçimlerinde Demokrat Parti adayı Hillary Clinton’ın Donald Trump karşısında yenilgiye uğramasını ‘Hillary nefreti’yle ilişkilendirdi: “ABD halkının büyük bir kesimi Hillary Clinton’a ısınamadı bir türlü. Ona karşı nefret beslediler hatta. Bu yüzden yarışa ciddi bir dezavantajla başladı. Basın, en başından beri açığını aradı. Zaman zaman suçladı, hatta şeytanlaştırdı. Milyonlarca demokrat seçmenin, daha Cumhuriyetçilerin adayı ortada yokken bile Hillary’ye oy vermeyeceği belliydi. Seçimin seyrini Trump sempatizanlığı değil Hillary nefreti değiştirdi. Üstüne, cinsiyetinin dezavantajını tahmin ettiğinden daha çok yaşadı. Amerikalı, beyaz kadın seçmenin yüzde 52’si, bütün seksist, hatta kadını aşağılayıcı söylemlerine rağmen Trump’a oy verdi. Kulağa gerçekleşmesi imkânsız bir oran gibi geliyor ama oldu; gerçek bu.”
ABD’nin henüz kadın başkan fikrine hazır olmadığını öne süren yazar, Trump’ın ‘politikacıların göremediğini görmesi’ne ilişkin yorumlara da katılmadığını söyledi: “Katılmıyorum bu analizlere. İnsanlar Obama’ya da ‘Umut’ mesajı için oy vermişti. Trump, insanları heyecanlandırma ve kışkırtma konusunda bir deha. O, gücünü kalabalığından alıyor; kalabalık da gücünü ondan. Karşılıklı besleniyorlar.”
‘Trump ve Erdoğan birbirlerine benziyor’
ABD’deki politik iklimin Türkiye’ye benzediğini söyleyen Auster, “ABD’de basın, tarihinde görmediği bir baskı ve saldırıyla karşı karşıya. Türkiye ve otoriter bir tavırla yönetilen diğer tüm ülkelerde olduğu gibi, şimdi ABD’de de ifade özgürlüğü tehlike altında” dedi.
‘Kızgın ve küskün orta sınıf’ın ülkelerin tarihini değiştirecek kritik kararlarda etkin rol oynadığını belirten yazar, bu sınıfın şansını, gayet sert ve provokatif bir tonda ‘Ben sizi kurtaracağım, her şeyi onaracağım’ diyen bir lider adayında gördüğünü, Trump ve benzeri liderlerin böyle yükseldiğini söyledi: “Trump ve Erdoğan benzer özelliklere sahip liderler. ikisi de çabuk sinirlenen, farklı görüşlere ani ve sert tepkiler veren politikacı portresi çiziyor. Beş yıl önce bizzat başıma geldi, oradan biliyorum.”
Auster 2012 yılında gazeteci ve yazarların tutuklu bulunmasından dolayı Türkiye’ye gelmeyi reddetmişti. Bunun üzerine dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan, Auster’ı için ‘cahil adam’ diye nitelemiş, “Gelsen ne olur gelemesen ne olur” demişti.
‘Bizzat Erdoğan’ın saldırıya geçeceği aklımın ucundan geçmedi’
Auster Erdoğan’ın yarattığı ‘polemiğe’ ilişkin şunları söyledi: “Dönemin başbakanının bizzat cevap vereceği, saldırıya geçeceği aklımın ucundan geçmedi. İlerleyen birkaç gün, karşılıklı cevap vererek geçti. Baktım, faydası yok ve söylemek istediklerimi zaten söyledim, sonrasında susmayı tercih ettim.”
Haksız yere tutuklanan gazetecilere, yazarlara yeteri kadar destek verilmediğini söyleyen yazar, Türkiye’de tutuklu gazetecilerin, kendisinin o dönem verdiği demeçle umutla dolduklarını anlattı.
Auster, şu an Türkiye’ye gelmesinin iyi bir fikir olmadığını da ekleyerek, “İsmini söylemek istemediğim biri tarafından hoş karşılanacağımı zannetmiyorum” dedi.