Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Türkiye'deki yargı sisteminin bağımsız olmadığını belirterek sert eleştirilerde bulundu. Çelik, 15 Temmuz sonrası oluşturulan yargı sistemini "militan yargı" olarak nitelendirerek, bu sistemin İstiklal Mahkemeleri gibi çalıştığını söyledi.
AKP’nin kurucu isimlerinden olan Hüseyin Çelik, partisinin devletleştiğini ve devletin de partileştiğini belirtti. Çelik, “Bu ülke gerçekten bir hukuk devleti değil. Kendi militan yargımızı oluşturduk. İstiklal Mahkemeleri nasıl ki giyotin gibi çalıştıysa 15 Temmuz Yargısı da maalesef giyotin gibi çalışıyor” dedi.
’15 Temmuz Yargısı Giyotin Gibi Çalıştı’KHK TV’den Ahmet Erkan Yiğitsözlü’ye konuşan Çelik, 15 Temmuz sonrası oluşan yargı sistemini eleştirerek, bu sistemin adil yargılama ilkesinden uzak olduğunu vurguladı. “15 Temmuz Yargısı diye Türkiye’de bir yargı oluştu. Bu aslında yargı falan değil. Bu bir çeşit İstiklal Mahkemeleri gibi işliyor” ifadelerini kullandı. Çelik, İstiklal Mahkemeleri’nde savunma hakkının olmadığını ve bu mahkemelerin giyotin gibi çalıştığını belirterek, 15 Temmuz Yargısı’nın da benzer şekilde işlediğini söyledi.
Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:“ 15 Temmuz yargısı diye Türkiye’de bir yargı oluştu. Bu aslında yargı falan değil, bu bir çeşit istiklal mahkemeleri falan neyse. Bu 15 Temmuz yargısı da maalesef öyle işliyor. İstiklal mahkemelerinde savunma hakkı var mıydı? İstiklal Mahkemeleri nasıl ki giyotin gibi çalıştıysa 15 Temmuz Yargısı da maalesef giyotin gibi çalışıyor. İnsanlara savunma hakkı vermeden şunun bunun ve bir amirin efendim bu da şucudur demesiyle. İltisak kelimesi bizim hukuki hiçbir metnimizde yer almayan tamamen gayri hukuki, gayri insani bir ifadedir. Böyle bir şey olamaz. Yani bir insanın suçu sübuta ermeden gerçekten o insanların suçlu olduğu ortaya çıkmadan o insanlara ceza verilmez.''
‘KHK’lıların Çocukları da Cezalandırıldı’
Çelik, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevden alınanların ve ailelerinin de cezalandırıldığını belirterek, “Ve siz sorgusuz sualsiz listeler oluşturarak bu insanları attınız. Dediğiniz gibi gidip mahkemelerden beraat edenlere de itibar etmediniz. Mahkemelere de itibar etmediniz. Ve o insanlar işlerine geri dönemediler. Bu bir tarafa siz de ifade ettiğiniz gibi cezalandırılan sadece bu KHK’lılar olmadı. Onların çoluk çocuğu da cezalandırıldı. Malumunuz suçların ferdiliği prensibi var. Adil bir devlet, şefkatli bir devlet. Diyelim ki babası gitti, cezaevine girdi, aç kaldı. Bir insan aç kaldıysa, çaresiz kaldıysa adil devlet, sosyal devlet, hukuk devleti o çoluk çocuğuna da bakar. Şimdi o KHK’lılar kendisi bu şekilde perişan olduktan başka onların çoluk çocuğu çeşitli işlere müracaat ediyorlar. Babaları KHK’lıdır diye o insanlar işe alınmıyorlar. Devlet zaten işe almıyor. Özel sektörde de bu insanlar işe alındığı zaman 'Acaba başım belaya girer mi? Acaba ben böyle bir damga yer miyim?' şeklinde endişeler taşıyorlar.'' diye konuştu.
‘Öcalan çıkacaksa, içerde kimsenin kalmaması gerekir’Çelik, cezaevlerinde siyasi suçluların kalmaması gerektiğini belirterek, “Şimdi 100 bin kişinin ölümünden, 100 bin kişinin hayatından sorumlu tutulan Abdullah Öcalan eğer çıkacaksa Türkiye’de cezaevlerinde siyasi olarak bir tek Allah’ın kulunun kalmaması lazım. Şimdi siz 80 yaşında ve tekerlekli sandalyeye bağlı olan en az 10 tane kronik hastalığı olan Melek İpek’i cezaevinde bırakacaksınız. Ama Abdullah Öcalan’ı serbest bırakacaksınız veya ümit hakkı diye onu getireceksiniz. Bu yenilir, yutulur bir şey değil. Bu kabul edilemez.” şeklinde konuştu.
“Siz Akşama Kadar Kendinize Hukuk Devleti Deyin”
Çelik, Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını ve adaletin sağlanmadığını dile getirerek, “Hele hele mahkemeden beraat kararı aldıktan sonra bir insanın görevine iade edilmemesi, onun kamudaki bütün haklarından mahrumiyetinin devam ettirilmesini ben insani bulmuyorum. Bu ülke gerçekten bir hukuk devleti değil. Biz yargının bağımsızlığından söz ediyoruz. Sadece kağıt üzerinde yazıp kendimizi kandırıyoruz” dedi. Çelik, olağanüstü halin sona erdiğini ve olağanüstü şartlarda yapılan şeylerin tekrar masaya yatırılması gerektiğini vurguladı.
“İki Milyon İnsanın Kanına Girdiler”
15 Temmuz'la ilgili olarak Çelik, “Bu 15 Temmuz’daki darbeyi kim planladıysa, kim bunu tahrik ettiyse, kim bunu tertip ettiyse, kim bunu tatbik ettiyse Allah ona ve onlara bin kere bela versin. Çünkü bu toplumda iki milyon insanın kanına girdiler” ifadelerini kullandı. Çelik, gerçek suçluların bulunması ve masum insanların haklarının iade edilmesi gerektiğini belirtti.
“Yargının Bana Yaptığını Firavun Yapmamıştır”
Çelik, Milli Eğitim Bakanlığı döneminde yargının kendisine yaptığı eziyetleri anlatarak, “Biz geldik şimdi iktidar olduk, iktidarı iyice ele geçirdik. Öyle bir şey olmalıydı ki, biz öyle bir yargı sistemi kurmalıydık ki gayrimüslimi de, dindarı da, dinsizi de, ateisti de bütün insanlar gerçek manada adaletle muhatap olsalardı” dedi. Ancak, AKP’nin son 10 yıllık iktidarında kendi militan yargısını oluşturduğunu belirtti.
“Parti Devletleşti, Devlet de Partileşti”
Çelik, AKP’nin kuruluşunda milletin partisi olarak kurulduğunu ancak şu anda partinin devletleşmiş ve devletin de partileşmiş olduğunu söyledi. “Bu facia bu. Bir parti de eğer devlet partisi oldu mu, kendi sonunu hazırlamış demektir” dedi.
“İnsanların Hürriyetlerine Kavuşması Lazım”
Çelik, hukukta yeri olmayan gerekçelerle içeri atılan insanların hürriyetine kavuşması gerektiğini belirtti. “Gerçek manada adalet yöneten için de lazım, yönetilen için de lazım. Bu kimseyi rahatsız etmemeli. Böyle bir ülke çok daha yaşanır bir ülkedir” dedi. Çelik, Türkiye’deki milyonlarca Kürt, Alevi ve KHK’lıların gayri memnun olduğunu ve bu durumun ülkenin huzurunu bozduğunu vurguladı.
“Tabii ki Kürt Sorunu Diye Bir Sorun Var”
Çelik, Kürt sorununun var olduğunu ve çözümünün demokratikleşmeden geçtiğini belirtti. “Türkiye’de Kürt sorununun çözümü demokratikleşmeden geçer. Eğer gerçek manada bir hukuk devleti olursa, insan hakları gerçek anlamda hayata geçirilirse, Kürt meselesi diye bir mesele kalmaz” dedi. Çelik, Kürtlerin bu ülkenin asli unsurları olduğunu ve haklarının korunması gerektiğini vurguladı.
“Bahçeli ve Erdoğan’a Güvenmiyorum”
Çelik, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin Kürt meselesindeki politikalarını eleştirerek, “Bu saatten sonra söylediklerine açıkçası güvenemiyorum, itimat edemiyorum” dedi. Çelik, Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ve Meclis’te konuşması önerisine karşı çıkarak, Selahattin Demirtaş’ın hapiste çürümeye devam etmesinin tutarsız olduğunu belirtti.
‘Bahçeli ve Erdoğan’ın çok zikzakları var’
Sayın Bahçeli’nin de ve Sayın Erdoğan’ın da bu manada maalesef çok zikzakları var. Bu, siyaset kurumunda olan güveni de ortadan kaldırıyor. Bugün kesinlikle olmaz dediğimiz şeyler, ertesi gün oluyor. Bugün efendim yapacağız dediğimiz şeyi, kesin yapacağız dediğimiz şeyi, bakıyorsunuz üç gün sonra unutuyoruz. Bu devlet adamı ciddiyetiyle veya siyaset kurumunun güvenirliliğiyle maalesef bağdaşmayan şeylerdir. Onun için ben böyle somut adımlar görmedikçe, ete kemiğe bürünen bir şey görmedikçe bunu çok ne yazık ki ciddiye alamıyorum.
‘Her Kışın Bir Sonu Vardır’
Çelik, karamsar olmadığını ve ülkenin hukuk, insan hakları ve demokrasi açısından daha iyi günler göreceğine inandığını belirtti. “Elbette karanlıklar vardır. Elbette kış vardır. Kışın sonu bahardır. Karanlıkların sonu sabahın aydınlığıdır” dedi. Çelik, mağdur olmuş insanların hukuk zemininde haklarını aramaları gerektiğini vurguladı.