PKK, hendek siyaseti ile bölge insanını felakete sürüklemiştir. Silaha teslim olan HDP siyaseti ise, bu tavrı ile maalesef yüzlerce genç insanın kanına ekmek doğramıştır.
Dağda, mezrada, yaylada, mağarada bulunan PKK’lı teröristlerin silahlarıyla birlikte şehirlere yerleşmeleri, filin züccaciyeci dükkanına girmesi gibidir. Fil oradan eninde sonunda ölü olarak çıkarılabilir, ancak, dükkanda sağlam cam,porselen veya kristal kalmayacaktır. Bugünkü manzara ne yazık ki budur.
Çok iyi niyetlerle ve büyük bir cesaretle başlatılan çözüm Süreci, ne yazık ki katledilmiştir. Çözüm Süreci esasen başlangıç için iki şart getiriyordu.
1) Parmaklar tetikten çekilecek
2) Tüm silahlı PKK’lı unsurlar ülke sınırlarını terk edecekti.
"PKK ŞEHRE YERLEŞTİ"
Birinci şarta hem devletin silahlı güçleri hem de PKK uydu. Ancak silahlı PKK’lılar ülkeyi terk etmek yerine gelip şehre yerleştiler.
Çözüm sürecini bozmamak adına ve tamamen iyi niyetlerle, valiler, kaymakamlar, savcılar, hakimler, polis , asker, jandarma ve korucular, PKK’nın yapıp ettikleri karşısında adeta elleri kolları bağlı sabrın sınırlarını zorlayarak beklediler. PKK, çözüm sürecini kendi lehine ama Kürt halkının aleyhine istismar etti. Gelinen nokta, siyasetin inisiyatifi silaha terk etmesidir.
Biz, bölgeyi ve bölgenin dinamiklerini bilen birisi olarak, 2009’dan itibaren olanları ve olabilecekleri, Bakanlar Kurulu’nda, AK Parti MYK’sında, MKYK’sında, Ak Parti Ortak Söylem toplantılarında ve nihayet Çözüm Süreci konulu tüm özel toplantılarda yetkili arkadaşların, Sayın Başbakan’ın ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın huzurunda, bütün açıklığı ve netliği ile ortaya koyduk. Zaman zaman kendisini Çözüm sürecinin romantizmine kaptırarak bütün fotoğrafı görmek istemeyen bazı yetkili arkadaşların ciddi tepkilerine de muhatap olduk. 2014’teki Afyon’daki Ak Parti İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nda benzer bir yaklaşım ve tutumla endişelerini dile getiren ve uyaran ciddi sayıdaki milletvekili, bu yetkili arkadaşlar tarafından tepkiyle karşılandılar. Ancak zaman, bizi ve konuyu bizim gibi gören Ak Partili milletvekillerini haklı çıkarmıştır. Keşke yanılmış olsaydık da bugünkü manzara ile karşılaşmasaydık.
Bugün adeta borsa göstergeleri gibi her gün ölüm rakamlarının verildiği zamanlara geldik. Unutmayalım ki, ölümler her iki yakada da kinleri, nefretleri ve öç alma duygularını büyütüyor.
Bazıları Sur’u Çermik gibi, Çüngüş gibi Diyarbakır’ın herhangi bir ilçesi zannedebilir. Ancak bilenler bilir ki, Sur kadim Diyarbakır’dır, yanı Diyarbakır surlarının çevrelediği tarihî Diyarbakır şehridir. Fatih ilçesi, İstanbul için ne ise, Sur da Diyarbakır için aynı şeydir. Pkk, ağır silahlarıyla gelip metropol bir şehre yerleşmişse bunda kendisi için ders ve sorumluluk çıkaracak birçok etkili ve yetkili olmalıdır.
Bir Ak Partili, bir Kürt ve herşeyden önemlisi bu ülkede feryat etme sorumluluğu hisseden bir vatandaş olarak, hayatının baharında toprağa düşen şehitler ve onların geride bıraktıkları gözü yaşlı aileleri adına ,bu çatışmalarda hayatını kaybeden Kürt gençlerin geride kalan bağrı yanık anneleri adına, bu ülkenin heba olmaya devam eden kaynakları adına, harap olan şehirler adına ve bu ülkenin dinamitlenen bin yıllık kardeşliği adına derin bir elem ve ızdırap duyuyorum.
Her zaman söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Dünyanın hiç bir yerinde silahla saldıran terörist gruplara çiçek buketleri ile karşılık verilmez. Elbette kısa ve orta vadede silahlı mücadele terörle mücadelenin olmazsa olmazıdır. Ya uzun vade daha ne kadar uzayacak? Silah ” hard power” dır. Yani kaba güçtür. Siyaset, konuşma, müzakere, diyalog özetle akıl ” Soft Power”dır. Yani yumuşak güçtür. Kaba güç de ancak akılla yani yumuşak güçle idare edilirse bir işe yarar. Aksi takdirde yarayı derinleştirir. Doktorun tıbbî yöntemlerle yarayı deşmesi ile herhangi bir insanın bildiği yöntemlerle yarayı kurcalaması şüphesiz ki çok farklı şeylerdir.
Özetle demem o ki, silahlı mücadele devam ederken siyaset, yanı akıl bütün imkanlarını devreye sokmalıdır. Bunun yolunu , yöntemini ve kapsamını da akıl tayin edecektir. Yeter ki akla yol verilsin. Aklımız duygularımızı idare ederse milletçe kazanırız. Tersi olur da duygularımız aklımızı idare ederse hep birlikte kaybederiz. Tarih, duyguları aklına galip gelenlerin trajik sonlarının örnekleri ile doludur.
Ben, bu ülkede toprak bölünmesi olmayacağına inananlardanım. Ne var ki, gönüller ve beyinler bölündükten sonra toprak bütünleşik kalmış neye yarar. Unutmayalım ki toprak insan içindir; insan toprak için değil.
(http://huseyincelik.net/siyaset-silaha-esir-olmamali/)