Milyonlarca Suriyeli’ye Türkiye hükümeti layık ı veçhiyle ev sahipliği yapabildi mi? Hayır.
HÜSEYİN ODABAŞI
Suriye’de Türkiye gibi darbeler ülkesi... Baas’ın tasmasına taktığı ülkelerden... 2010 Arap baharı ve derken 2011’de iç savaştan beri kavgalar, kündeler, sefaletler... 8 milyondan fazla insan yerinden yurdundan oldu. 2011’den sonra çıkan savaşta rejim muhaliflerini Türkiye destek vererek silahlı muhalefete çevirdi. Bu sebeple Esad idaresinin de saygı duyduğu büyük alim Ramazan el- Buti Türkiye'ye geldi hükümet yetkililerini uyardı, yalvardı. Özellikle Arap Sünni Müslümanlarından oluşan muhalefeti Esad'a karşı silahlı bir muhalefet haline getirecek şekilde destek vermelerinin çok yanlış ve tehlikeli olduğundan bahsetti. Fakat kendini kimseye dinletemedi. Çünkü Ramazan Hoca, fi tarihte her türlü mücadele ve muhalefeti deneyen Müslüman kardeşlerin Suriye devleti darbesiyle ne hale getirildiğini çok iyi biliyordu. (1963)
İç savaş başladı 8 milyon insan yerinden yurdundan oldu. 5 milyon Türkiye'de kaldı geri kalanı da Avrupa yollarına düşüp iltica etti. Nüfusu 21 milyon olan bir toplumdan 8, 10 milyon insan yerinden yurdundan olur da demografik; ırkı ve mezhepsel bir değişimin olmaması düşünülebilir mi? Soru şu kimler daha çok göç etti ve bu boşluğu güç devşirecek şeklide kimler doldurdu? Muhalif Sünni Araplar göç etti yerlerine de devlet kademelerini Aleviler ve Nusayriler doldurdu.
Bu olaylar karşısında Türkiye nasıl davrandı? Veya nasıl davranmalıydı? Türkiye Esad muhaliflerine özellikle silahlı yardım yaparak onları ateşe atmamalıydı. Bu yanlış müdahale zamanla o hale geldi ki Rusya'nın oralara da girerek gücüne güç katmasına sebep oldu. Rusya ve İran'ın desteğini alan Esad, muhalefeti perişan etti. Türkiye bir abi olarak Suriyeli göçmenlere kapılarını bilerek ve isteyerek sonuna kadar kontrolsüzce açtı. Açtı da ne oldu? Türkiye hükümeti, Suriye'deki demografik yapının Sünni Müslümanların aleyhine olacak şekilde bozulmasına çanak tuttu.
Milyonlarca Suriyeli’ye Türkiye hükümeti layık ı veçhiyle ev sahipliği yapabildi mi? Hayır. Onların Türk milleti ile entegrasyonu için gerekli altyapı hazırlığı var mıydı? Hayır. Şu an Türk milleti, bu curcunadan sosyal karışıklıklardan memnun mu? Hayır. Neticede baktığınızda kimseye faydası olmayan bir sonuç ve sorun oluştu. Şu an Türkiye’de halk, ekonomik krizlerle boğuştuğundan çok da belli olmayan bu mülteci sorununun gelecekte Türkiye'nin başını ağrıtmaya devam edecektir.
Türkiye aynı hatayı hayır ve iyilik yapıyorum süsü altında 1953 senesinde balkan göçmenlerine yaptı. Bu tarihlerde balkanların hâkim milleti olan Türkler ve Müslümanları kovmak isteyen devletlerle Türkiye Hükümeti, Adnan Menderes döneminde “Göç Yasası” anlaşması imzaladı. Ve neticede balkan Müslümanları öbek öbek Anadolu'ya göç etti. Bu arada tabi balkanların demografik yapısı Müslümanların aleyhine olacak şekilde değişerek Müslümanlar kendi topraklarında azınlık haline geldiler. Biz balkanları 1912 değil; asıl 1953’teki anlaşmadan sonraki yaşanan 50 senelik göç süreçlerinde kaybettik. Ve tam kaybettik...
Keşke Türkiye o yıllarda Balkan göçmenlerine o iyiliği (!) yapmamış olsaydı. Siyasetle diplomasi ile ne yapıp yapsaydı balkanların hâkim güçleriyle anlaşarak Müslüman halkların oralarda kalmasını temin edebilseydi. Bilakis tam tersi oldu. Türk yazılan Arnavutlar da dahil vatandaşlıklarından çıkarak “anavatanı Türkiye'ye” göç edenler, bir daha asla geri dönüp de kaybettikleri vatandaşlıklarını ilgili kanun maddesini imzaladıklarından geri alamadılar. Yani böylece sefalete yuvarlanan balkan Müslümanları için kendi vatanlarına, geriye dönme şansı da kalmadı. Göç edemeyen Arnavutları da kütükte doğranan bir et gibi dört beş parçaya ayırdılar. Aynı durum bugün son on sene içinde Suriye'de tekrar etti maalesef. Suriye'nin Sünni Müslümanları da Türkiye'nin sahip çıkma mahareti sebebiyle Balkan Müslümanlarının akıbetine maruz kaldılar.
Yerlerini kaybettiler
Vatanlarını kaybettiler
Kimliklerini kaybettiler
Ne kazandılar? Hak etmedikleri halde üstelik Türk milletinin nefretini kazandılar. Buna Arap baharı mı ne demişlerdi? Ne fırtınalı bir baharmış kardeşim. Ağaçlar kökünden savruldu. Altmış sene öncekine de kesin Balkan baharı demişlerdir. Acaba o günlerde Ortadoğu'nun eş başkanları gibi Balkanların da bir eş başkanı var mıydı? Kim bilir!