Hz. Musa ve Hz. Yusuf

Samanyoluhaber.com yazarlarından Hüseyin Odabaşı, yeni köşe yazısını 'Hz. Musa ve Hz. Yusuf' başlığıyla kaleme aldı.
Peygamberler (sav) rehberler ve yol göstericiler olduğundan sahabe misal hatta daha ileri her biri gökteki yıldızlar gibidir. Bu açıdan günümüzü, yaşadıklarımızı ve hayatımızı anlamlandırarak az olan varlık sermayemizi daha güzel bir şekilde değerlendirebilmek için Peygamberlerin kıssalarını her türlü metodu, usulü kullanarak okumalı ve istifade etmeliyiz. Bu minvalde Hz. Musa ile Hz. Yusuf Efendimizin hayatlarını mukayese ederek daha derin bir şekilde idrak etmeye çalışmalıyız. Her iki peygamber de (sav) Mısır medeniyetinde yaşadı. Her ikisi de İsrailoğullarındandı. Fakat Yusuf (r.a) ve Musa (r.a) peygamberlerin hayatları, içinde zıtlıkları da barındıran bir bütünü işaret etmekteydi.

Tarihle  Meşveret

Geçmişten, tarihten veya Peygamberler döneminden bahisler açmanın bize ne gibi bir faydası olur?  “Tarih işte” gelmiş geçmiş deyip burun kıvırabilir miyiz? Tarih, Üstadımız Said Nursi’ye göre, karşılaştığımız sorunlarımızın çözümünde istişare veya meşveret imkânı sağlar.

“Evet, nasıl ki, nev-i beşerdeki telahuk u efkâr ünvanı altında, asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünunun esası olduğu gibi en büyük kıta olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi o şurayı  hakikiyeyi yapmamasıdır.” (Hutbe-i Şamiye, Altıncı Kelime)

Gidersin karşılaştığın sorunlarımı nasıl çözeyim diye tarihin sayfalarını karıştırarak Musa’yı bulur ve ‘Ya Musa dersin. Sana musallat olan zalimler gibi bizlere de bugün diktatörler musallat oldu. Ne yapayım, nereye gideyim? Ey Yusuf peygamber, sen de bizim gibi kardeşlerinin ihanetine maruz kaldın. Köle diye satıldın. Halen kölelik devam etseydi biz de bugün Avrupa’ya iltica yerine köleleri olurduk. Başarıya giden yolda sen nasıl bir yol takip ettiysen biz de seni arkadan takip mi etsek?”  Sorarsın, tarih aleminde onlarla konuşursun.

Acaba bizim hayatımız saraylarda yetişip de devlet karşısında zulme uğrayan Musa’ya mı, yoksa fakir bir belde olan Kenan’da kardeşlerinin ihanetine uğrayan Yusuf’un hayatına mı daha çok benziyor? Belki de bugün Ortadoğu Müslümanları olarak başımıza gelenler her iki peygamberin yaşadıklarının bir kısmına benziyor, bir kısmına benzemiyordur. Bu kesişim noktalarını doğru tespit etmek onların zamanımıza ulaşan peygamberlik ışığından istifade etmek demektir.

 

Mısır Batı’dır    


Yusuf’un kardeşlerinin yaşadığı Kenan ili, günümüzün fakir Ortadoğu'sunu, Mısır medeniyeti de günümüzün müreffeh Batı medeniyetini temsil eder. Bu temel noktaları tespit ettikten sonra biz de bazan Musa ile bazen de Yusuf peygamber ile yol arkadaşlığı yapabiliriz.      

 

Kasas Suresi ve Yusuf Suresi

Kuran’ın muhtelif surelerinde hayatı ele alınan Hz. Musa’nın hayatı daha çok Kasas Suresi’nde Hz. Yusuf’un hayatı da en çok Yusuf Suresi’nde mevzu bahistir. Ve her iki peygamberin hayatı birbirini tamamlayan karşı zıtlıklarla doludur.

Aileleri

Annesi Hz. Musa’yı doğurduktan kısa zaman sonra, O’nu zalimlerin korkusundan dolayı gizlice kundaklayıp bir nehre bıraktı. Yusuf’un annesi ise doğum esnasında vefat ettiğinden yok gibidir. Yusuf’un babası Yakup peygamber Kuran’da detaylı anlatılan güçlü bir karakterdir. Hz. Musa'nın babasının kim olduğunu bilmiyoruz. Hz. Musa’nın annesi ve kız kardeşi var, ona sahip çıktılar. Yusuf’un kardeşlerinin bırakın sahip çıkmasını hasetlerinden Onu öldürmeye teşebbüs ettiler.

Musa’da kız kardeşinden bahsedilir, O’nun süt emmesini temin ederek Musa’ya faydası dokunur. Belki o da bir saray çalışanıdır. Fakat Yusuf’un bahse değer bir kız kardeşi yoktur.

Yusuf’un erkek kardeşleri Ona kötülük yaptı.  Musa’nın kardeşi Harun ise Ona yardımcı bir peygamberdir.

 

Peygamber Sayısı

Yani Musa’nın ailesinde kardeşi Harun’la beraber iki peygamber, Yusuf’un ailesinde de babası ile beraber iki peygamber vardır.  Musa’nın annesine vahiy gelir, Yusuf da ise peygamber olduğundan babaya vahiy gelir.

Aynı anda iki peygamber ne anlama gelir, olayı nasıl okumalıyız? Yakup Peygamber Kenan’da, yani Doğu’da; Yusuf Mısır’da, yani Batı medeniyetinde peygamberdir. Böyle bir ayrımın Musa ile Harun arasında da görürüz. Her ne kadar böyle bir ayrım yok ise de Musa (a.s) Batı’yı temsil eden Mısır’ın saray ehline, Harun da (a.s) Doğu’yu temsil eden İsrailoğullarına karşı sorumludur.  Çünkü Musa (a.s) “Harun’u bana vezir yap” dediği cümlenin içerisinde “dilimin bağını da çöz” diyor. Mısır sarayında çocukluğu geçmiş olan Musa’nın İsrailoğulları içinde yaşayan Harun (a.s) kadar İbraniceye vakıf olması ve İsrailoğulları ile kontak kurması düşünülemez. Taha-29. ayette geçen “dilimin bağını çöz Allah’ım” demesini “lisan” olarak anlamak daha uygundur. Eğer tebliğe memur olduğunuz bir toplumun lisanını iyi bilmiyorsanız bu lisanı iyi bilen dostlarla çalışmanız gerekir.

 

Suçlanma

 Yusuf’a Zeliha kötü bir fiili teklif ettiğinden dolayı ihanet iftirasına maruz kaldı ve hapse atıldı. Hz. Musa da cinayetle suçlandığından yıllarca sürgünde kaldı.

Saray Desteği

Yusuf peygamberi Mısır sarayı, ortak düşmanlarına karşı dayanışma sergilediğinden dolayı destekledi. Hz. Musa, köle ve düşman olarak görülen İsrailoğullarının tarafında olduğundan o günün Mısır sarayının hışmına uğradı. Fakat saray Firavun sarayı da olsa Musa bu sarayda yetişmişti. Pek çok tanıdık destekçisi bulunuyordu.

İsrailoğulları

Yusuf (a.s) İsrailoğullarını adil Mısır’a, saraya taşıdı. Musa (a.s) ise İsrailoğullarını zalim Mısır idaresinin dışına çıkardı, kurtardı. Burada bir devletin adaletle yönetilip yönetilmediği önemli bir kıstastır. Zalimlerin diyarı terk edilir, adillerin diyarına göç edilir.

 

Saray

Musa sarayda büyüdü, başta zorluk görmedi. Yusuf ise mahrum Kenan’da zorba kardeşlerinin içinde büyüdü. Fakat kuyuya atıldı, köle diye satıldı derken yolu saraya vardı. Musa ise gençlik çağına kadar yaşadığı sarayı terk ederek Medyen’e sürgüne gitti. Hayatın zorlukları ile daha sonra karşılaştı.

İç ve dış imtihan

Her ikisi de saraydakilerle ve sarayın dışındaki kardeşleri ile imtihan oldu. Sarayda Mısırlılarla ve sarayın dışındaki kendi insanı ile imtihan bakımından Hz. Musa’nın imtihanı daha çetindir. Hz. Musa’da Yusuf’un kardeşlerinin yerini çok da laf ve söz dinlemeyen İsrailoğulları aldı. Sarayda Yusuf’un da bazı düşmanları vardı fakat Hz. Musa’nın düşmanı bizzat Firavun’un kendisiydi.      

Mısır medeniyetleri

Musa’nın Mısır’ı yani firavunları zalim ve cebbardır. Kendini ilah sanmaktadır. Mısır medeniyeti aslında günümüzün Batı medeniyetidir. Ve Musa döneminin Mısırı ise başkadır, zalimdir. Fakat Yusuf’un Mısırı ise daha medeni ve mütevazıdır. Yusuf’a yakınlık göstermiştir.

Kaçış ve Uzaklaşma

Yusuf (a.s), kardeşlerinin zulmünden dolayı Mısır’a köle diye satıldı. Musa (a.s) ise Firavun’un zulmünden kurtulma formülünden dolayı saraya ulaştı. Fakat her ikisi de Mısır’a zayıfken aciz durumdayken gittiler. Ve her ikisinin de saraya alınma gerekçesi aynıydı. Evlatlık edinme ve faydalı olabilir düşüncesi.

Kundaktaki Musa’yı görünce “Firavun'un karısı dedi ki: 'Benim için de, senin için de bir göz bebeği; onu öldürmeyin; umulur ki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.' Oysa onlar (başlarına geleceklerin) farkında değillerdi.” (Kasas, 9)

“Onu (Yusuf’u) satın alan bir Mısırlı, karısına dedi ki: “Bunun makamını (indimizde) şerefli tut. Umulur ki bize fâidesi olur. Yahut onu evlâd ediniriz”, işte Yusuf'u böylece arz (-ı Mısır) da yerleştirdik ve ona Rüyaların ta'birini öğrettik. Allah emrinde (haakim ve) gaalibdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.” (Yusuf, 21)

Kadın Faktörü

Musa’ya Firavun’un hanımı, Yusuf’a da Zeliha yakınlık gösterdi. Burada kadın merhametinin öne çıktığını görürüz. Fakat Zaliha’daki yakınlık daha sonra imtihan vesilesi oldu.

Şiddet, olumsuz kanaat ve çaresi  

Hz. Yusuf, kardeşleri tarafından hasetlerinden ötürü şiddete maruz kaldı. Neticede Kenan’dan uzaklaştı. Kuyuya atılarak sarayda biten yolculuğun 30 sene sürmesi sonucunda kardeşlerinin arasında aleyhindeki durum ancak lehine döndü.

Buna benzer bir süreci Hz. Musa, Medyen’de yaşadı. 10 yıllık bir Medyen sürgünü ile cinayet işlediği gerekçesiyle sarayda kendi aleyhine meydana gelen olumsuz havayı ancak değiştirebildi.

Eğer siz bir toplumda etkin bir tebliğ yapmak istiyorsanız toplumun hafızasındaki sizinle alakalı olumsuz düşüncelerin eriyip yok olması gerekir.  Hz. Yusuf bu minvalde hapisten artık çıkabilirsin cezanı çektin demelerine karşı kadınların kendisi için kurduğu komplo ve ihanetin ortaya çıkması şartını koştu. Demek bazen uzun müddet hapislerde kalmak dahi toplumdaki olumsuz kanaatlerin düzelmesine sebep olamayabiliyordu.

Bugün bizim için de aynı şeyler geçerlidir. Türkiye’ye dönüş yolları açılsa da bizimle alakalı “hain” “işbirlikçi” gibi topluma iftira içerikli olumsuz kanaatler pompalandığı müddetçe o toplumda biz etkin olmaz, vazifemizi hakkıyla yerine getiremeyiz. Yurt dışında, hapiste veya pasif bir şekilde uzaklarda kalmak kötü kanaatlerin toplum hafızasından silinmesi için önemli bir etkendir. Ancak yeterli değildir. Ne yapıp yapıp bazı kanallar bulup kendi toplumumuza ulaşarak doğru bilgilerle muhatap olmasını temin etmeliyiz. Yani aktif iletişim kesilmemelidir.  Mekke’yi hicretle terk eden Müslümanlarla Mekke’nin müşrikleri ile yapılan savaşlar bile bir iletişim şekli irtibat anlamına geliyordu.  

 

Sonuç   


Evet, bu günlerde durumumuz Hz. Musa’ya mı Hz. Yusuf’a mı daha yakın, benziyor? Biz de mağduriyetler yaşadığımız şu günlerde, durumu ve hali bize en yakın peygamber hangisiyse biz de o peygamberin arkasından gideriz, yürürüz.

 

Not

Hz. Musa ile Hz. Yusuf’un hayatlarını mukayese fikrini YouTube'da kısa bir konuşma yapan ismini de bilmediğim bir kardeşimizden ilhamen aldım. İsmini bilmediğim bu kardeşime teşekkürlerimi iletiyorum. Allah razı olsun.
14 Mayıs 2025 11:39
DİĞER HABERLER