Dr. Yüksel Çayıroğlu diyor ki: “Fethullah Gülen eserlerinde, röportajlarında ve sohbetlerinde hedefleriyle ilgili yanlış anlamaları giderme veya kasıtlı yapılan çarpıtmaları defetmek adına defalarca açıklama yapıyor.
ABDULLAH AYMAZ
Maalesef laikliği dinsizlik mânasına anlayan derinler olsun, Ergenekoncu düşünce olsun, askeri vesayet olsun veya İslâmî görünümlü siyasi-menfaat anlayışı olsun ta Üstad Hazretleri zamanından günümüze kadar Hizmet’e hep düşmanlık beslemiş ve her zaman yok edilmesi ve bitirilmesiyle ilgili olarak var güçleriyle çalışılmıştır.
Bir zamanlar devleti, hükümeti yıkacaklar diye idam edilmeleri için hapishanelere doldurulan insanlar şimdilerde devleti ele geçirecekler iftirası ile gündem yapılmıştır. Hâlbuki bilhassa eğitim hizmetlerini önce Orta Asya, Balkanlara ve Afrika’ya daha sonraları da bütün dünyaya yayması gayreti işçindeki bir anlayış niye Hicret duygusunu bütün mensuplarına anlatmaya çalışsın? Bütün dünya ile niçin uğraşsın? Güçlü bir siyasî oluşumu kendi ülkesinde kurar ve neyi ele geçirmek istiyorsa onu yapar. Bilakis ta baştan Eûzü billahi mine’ş-şeytanı ve’s-siyaset (Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım) diyen bir anlayış ve adanmış ruhlu öğretmen ve eğitimcileri ve aynı şekilde hayır yapmaya adanmış fedâkâr ruhlu esnaf ve mütevellileri büyük gayret ve teşviklerle niye hep hicrete teşvik etsin…
“Tohumun sırrını toprak çözer; birer tohum gibi Allah rızası için dünyaya yayılın ve o mozaiklerde kendi renginizle çiçekler açarak dünyaya güzellik katın” diyen Hocaefendi ne diye kendisini çatlarcasına “Hamallığa razı olun, dünyanın her tarafına sahip olduğunuz güzellikleri taşıyın!.” diye feryat etsin?!..
Dr. Yüksel Çayıroğlu diyor ki: “Fethullah Gülen eserlerinde, röportajlarında ve sohbetlerinde hedefleriyle ilgili yanlış anlamaları giderme veya kasıtlı yapılan çarpıtmaları defetmek adına defalarca açıklama yapıyor. Biz misal olması açısından onun şu ifadelerine yer verelim: “Bizimi bırakın falan ülkenin filan beldenin idaresine talip olmayı, bir köyün muhtarlığına talip olma gibi bir mülâhazamız bile yoktur. Bizim tek bir hesabımız var: Eşref-i mahlukat olarak yaratılan insanın, Efendimizden (S.A.S.) alabileceği bütün faziletleri alması ve Nâm-ı Celîl-i İlâhî’nin gönüllere duyurulup o gönüllerde bir bayrak gibi dalgalanması. Biz bunun dışındaki bütün düşünceleri kafamızdan yedi köy öteye kovarız. Ayağımızın ucuna kadar dünya saltanatı gelse, ayağımızın ucuyla o dünyevî saltanatı bir tarafa iteriz. Çünkü biz, bu yalancı ve fani dünyanın câzibedar güzelliklerinden çok daha büyük olan Allah’ın (c.c.) rızasına talibiz. Zaten bugüne kadar çok farklı kültür ve farklı coğrafyalarda bazı kesimlerin endişe duydukları falan makama filan konuma talip olma gibi hususlarda en küçük bir emare ve işaretin bulunmaması da bizim bu düşüncemizi teyit etmektedir!
“Gülen, kendisinin siyasî bir amacı olmadığını ifade ettiği gibi bir röportajda vasiyetini açıklarken de şunları söyler; “Arkadaşlar -evvel ve âhir- idareye asla talip olmasınlar. Siyasete girmesinler, dünya saltanatı ve debdebesi ve bir kısım imkânlar ayaklarının önüne kadar gelmiş olsa bile, beni seven ve tavsiyelerini kabul eden arkadaşlarım elinin tersiyle onu itmekte tereddüt etmesinler. Başkaları anlamasa da onlar Allah rızası desinler, Allah’ın adını yüceltme istikametinde bir an bile duraksamadan samimiyetle gayret etsinler.”
“Prof. Dr. Jill Carrol, şu ifadeleriyle Gülen’in eserlerinin hiçbir yerinde herhangi bir siyasî veya yönetim bakımından eylem çağrısı yapılmadığına dikkat çeker. ‘Gülen, bir politikacı veya siyaset teorisyeni değildir. Yeni bir siyasî liderler kuşağı çağrısı yapmaz. Geniş İslâmî ideallerin tekrarı niteliğindeki Gülen’in fikirleri, uygulamaları için iktidar gücüne dayanmaz. Aksine Gülen, yaşamlarını çeşitli profesyonel, toplumsal ve ailevî roller içinde yaşayan hizmet ve erdem sahibi sıradan insanlar yoluyla gerçekleşen bir kültürel, entelektüel ve yardımsever anlayışın yeniden kurulmasına odaklanmaktadır. Burada Gülen’in ifade ettiği hâkimiyet, elit siyasî liderlerin diğerleri üzerindeki hâkimiyeti değildir; daha çok barış, bilgi, maneviyat, hoşgörü ve sevgiyle karakterize edilen bir dünya görüşünün hâkimiyeti ve doğuşudur.”
Bizim bildiğimiz gerçekler ve araştırmacı akademisyenlerin tespitleri, M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin siyasî bir hedefinin ve emelinin olmadığını gösteriyor…