İhlas (Adanmışlık ve beklentisizlik)

Samanyoluhaber.com yazarlarından Abdullah Aymaz, yeni köşe yazısını "İhlas (Adanmışlık ve beklentisizlik)" başlığıyla kaleme aldı.
         Albay  Hulusî Ağabeyimiz bir subay olarak Birinci İhlas Risalesi olan Yirminci Lem’a  için DIŞ  TÂLİMAT  diyor, İkinci  İhlas Risalesi olan Yirmi İkinci İhlas Risalesi için de HİZMETİN  İÇ  TÂLİMATI  diyor. İkinci tâlimatın hemen başında şöyle bir tarifte bulunuyordu: “Bu dünyada, bilhassa uhrevî hizmetlerde en mühim bir ESAS; en büyük bir KUVVET; en makbul bir ŞEFAATÇİ;  en metin bir NOKTA-İ  İSTİNAT; en kısa bir TARİK-İ  HAKİKAT; en makbul bir DUA-YI  MÂNEVÎ; en kerâmetli bir VESİLE-İ  MAKÂSID;  en  YÜKSEK  BİR  HASLET;  en sâfî  bir UBÛDİYET  İHLASTIR.”

         Dr. Yüksel Çayıroğlu, M. Fethullah  Gülen Hocaefendi’nin İhlas ile ilgili düşüncelerini özetle şöyle ele alıyor: “Bazen insanlık adına büyük bir sorumluluk duygusuyla yola çıkılır ve bu yolda candan da canandan da vazgeçilir. Fakat yapılan bütün bu fedâkârlıklar, maddî ve mânevî bir kısım çıkarlar için yapılıyorsa, Gülen’e göre yine hedefe varılamayacaktır. Çünkü onun yaklaşımıyla yapılan bütün bu hizmetler, ihlas ve Allah’ı hoşnut etme esasları üzerine planlanmalıdır. Bu itibarla da yolda samimiyet ve İHLAS  ile yürüyemeyenler dökülüp yollarda kalacaklardır.” O, şu ifadeleriyle Hizmet Hareketi içerisinde İHLAS’ın nasıl merkezi bir role sahip olduğunu ifade etmiştir:

         “Biz, Allah rızası için Hizmet etmeyecek ve Rabbimizin hoşnutluğunu kazanamayacak, kendilerine hizmet götürdüğümüz insanların dualarını alıp, rıza dairesini genişletemeyeceksek ve Rabbimiz bizim hakkımızda,  ‘Ben sizden râzıyım, siz de Ben’den râzı olun.’  demeyecekse, bütün bu mücadelelerin hiçbir mânası yoktur. Binâenaleyh konumumuz itibariyle biz, hep rıza istikametinde yürüyen kimseler  olma yolunda sadece ve sadece Rabbin rızâsını gözetmek ve şayet bir semere ve meyve bekliyorsak onları da ötede beklemek durumdayız. Aslında bu düşünce mümin sisteminin de ruhu ve esasıdır.”

         “Bu sebepledir ki, Gülen’e göre Hizmet gönüllüleri yapmış oldukları hayırlı faaliyetler karşılığında Allah rızasını kazanma dışında hiçbir beklentiye girmemeli ve tam bir adanmışlık ruhuyla hareket etmelidirler. Gülen’in beklentiden kastı sadece para, mal, makam ve ödül gibi maddî menfaatler de değildir. Bunların yanı sıra iltifat görme, takdir edilme, alkışlanma, iyi bir mümin olarak görülme gibi beklentiler de terk edilmelidir. Çünkü bütün bunlar, insanın başını döndürecek, bakışını bulandıracak ve insana kazanma kuşağında kayıplar yaşatacaktır.”

*            *                *

         Üstad Bediüzzaman Hazretleri diyor ki: “Evet, kuvvet haktadır ve ihlastadır. (.)  Evet, kuvvet hakta ve ihlasta olduğuna bir delil, şu hizmetimizdir. Bu hizmetimizde bir parça ihlas, bu duâyı isbat eder ve kendi kendine delil olur. Çünkü, yirmi seneden fazla kendi memleketimde ve İstanbul’da ettiğimiz ilmî ve dinî hizmete mukabil, burada (Barla’da)  sizinle yedi-sekiz senede yüz derece fazla edildi. Halbuki, kendi memleketimde ve İstanbul’da, burada benimle çalışan kardeşlerimden yüz, belki bin derece fazla yardımcılarım  varken, burada ben yalnız kimsesiz, garip, yarım ümmî, insafsız memurların tarassusat ve tazyikat altında yedi-sekiz sizinle ettiğim hizmet, yüz derece eski hizmetten fazla muvaffakıyeti gösteren mânevî kuvvet, sizlerdeki ihlastan geldiğine katiyyen şüphem  kalmadı.

         “Bilirsiniz ki, Hz. Ali (R.A.)  o mucizevârî kerametiyle ve Hz. Gavs-ı Âzam Abdülkadir Geylanî (K.S.) o harika kerâmet-i gaybiyesi ile, sizlere  bu SIRR-I İHLAS’A binâen iltifat ediyorlar ve himâye ederek teselli verip hizmetinizi mânen alkışlıyorlar. Evet hiç şüphe etmeyiniz ki, bu teveccühleri, İHLAS’A  binâen  gelir. Eğer bilerek bu ihlası kırsanız onların tokadını yersiniz. Onuncu Lem’a’daki ŞEFKAT  TOKATLARINI  hatırlayınız.

         “Böyle mânevî kahramanları arkanızda destekçi başınızda üstad bulmak isterseniz  ‘(Hatta  kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile)  o kardeşlerine öncelik verir, onlara verilmesini tercih ederler (îsâr hasletini gösterirler.)’  (Haşir Suresi, 59/9) âyetinin sırrıyla İHLAS-I TÂMMI kazanınız:  Kardeşlerinizin nefislerini, nefsinize, şerefte, makamda, teveccühte hatta maddi menfaat gibi nefsin hoşuna giden  şeylerde tercih ediniz. Hatta en lâtif ve  güzel bir hakikat-ı imaniyeyi muhtaç bir mümine bildirmek ki, en mâsûmane, zararsız bir menfaattir. Mümkün ise, nefsinize bir hodgâmlık gelmemek için, istenmeyen bir arkadaşın  bu hizmeti yapması hoşunuza gitsin. Eğer ‘Ben sevap kazanayım, bu güzel meseleyi ben söyleyeyim’  diye  arzunuz varsa, gerçi onda bir günah ve zarar yoktur. Fakat aranızdaki SIRR-I  İHLASA zarar gelebilir.”

*            *                *

         Bir arkadaşımız; “İhlasa münafi bir hareketinden dolayı, Abdülkadir Geylanî Hazretleri rüyamda beni kırbaçladı!” dedi.

         Risale-i Nurları Arapça’ya tercüme eden İhsan Kasımî, “İran-Irak savaşı sırasında Risale-i Nur hizmetini bırakmıştık. Radyodan cepheye kim gitti; kim döndü, diye haberleri takibe başlamıştık bir gece rüyamda bir ulu divana çağrıldım. Bu mahkemede hakimler Hz. Ali ve Abdülkadir Geylanî  idi. Beni cezaya çarptırdılar. Saçları dökük olan (Hz. Ali)  cezamı infaz edecekken uyandım. Hemen aklıma Meyve Risalesinin Dördüncü Meselesi geldi. Orada, İkinci Dünya Savaşında camiyi ve cemaati bırakıp akşam vakti savaş haberlerini okuyan radyoyu dinlemeye gidenlerden bahsediyor. Biz de aynı duruma düşmüştük. Aklımız başımıza geldi.” diyor.
17 Şubat 2025 18:19
DİĞER HABERLER