İktidar yeni vergi paketi ile bütçe açığını yoksulların cebinden kapatmaya çalışıyor. Erdoğan “Vergi cenneti” ülkelerin listesini açıklamadığı için dev bir vergi geliri, şirketlerin, siyasetçilerin, kara paracıların kasasında bırakılıyor.
BirGün'den Nurcan Bilge Gökdemir'in köşesinde kaleme aldığı yazıya göre iktidarın açlıkla mücadele eden çoğunluğun cebine biraz daha el atma anlayışıyla hazırladığı Vergi Paketi beklenirken iktidar ile ana muhalefet arasında gerçekleşen görüşme, Vergi Cennetleri gerçeğini bir kez daha gündeme getirdi.
CHP’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, “Gölge Bakan” Yalçın Karatepe, yoksulluktan nefesi kesilen halkın bütçesi yerine Bakanı Mehmet Şimşek’e başka bir adres gösterdi: Vergi Cennetleri…
18 yıldan bu yana zaman zaman gündeme gelen ancak iktidar tarafından sürekli yok sayılan Vergi Cennetleri gerçeğini bir kez daha hatırladık bu görüşme ile. Karatepe’nin sözleri üzerine Şimşek’in gündemine vergi cennetlerinin gelip gelmediğini bilmiyoruz, bunu zaman gösterecek.
Ama biz “Vergi Cennetleri” yoluyla büyüklüğü bilinmeyen ama açığın kapatılmasında önemli etkisi olacağı tahmin edilen bu tutarın nasıl halktan çalındığını, bu sistemin nasıl işlediğini hatırlayalım.
GİZLİLİK GARANTİLİ TRANSFERÇoğunluğu ada devletlerinde kurulan bu sistem, gizlilik garantili olarak vergisiz ya da çok düşük vergi uygulanarak servet transferine olanak sağlıyor. Hangi ülkelerden, kimler, ne kadar tutarı bu ülkelere gönderiyor, bu ancak zaman zaman açıklanan bazı belgelerle bir parça görünür oluyor ama “tüm tutar, kimler ya da hangi şirketler” sorusu hiçbir zaman tam olarak açığa kavuşmuyor
ADALARIN ÖTESİNE GEÇTİÇoğunluğu Karayip Denizi’ndeki adalarda kurulduğu için off shore/kıyı ötesi denilen bu bankacılık sisteminin başka coğrafyalarda da yaygınlaştığı biliniyor. Ancak Virgin, Man, Cayman, Manş Adaları Şeyseller, Mauritius, Bermuda gibi ülkelerin yanı sıra İrlanda’nın da ismi bu cennetler arasında sayılıyor.
2016 ve 2017 yıllarında Almanya’da yayımlanan Süddeutsche Zeitung gazetesinde yayımlananlar bu sistemi büyük ölçüde gözler önüne serdi. Bu belgelerde Türkiye’ye ilişkin veriler de yer aldı. “Beşli çete” denilen ama sayılarının daha fazla olduğu bilinen dev şirketler, eski Başbakanlardan Binali Yıldırım’ın oğulları, Türkiye’de faaliyet gösteren bazı bankaların da bu sistemin müdavimlerinden olduğu görüldü.
2021’de Pandora Belgeleri ile off shore bankacılığın küresel olarak kara para aklama amacıyla kullanıldığı iyice gözler önüne serildi.
Kamu ihaleleri ile fonlanan şirketler, iktidar olanaklarından nemalanan siyasetçiler, suç örgütlerinin kullandığı bu sistemin ana karakterini gösteren tanım OECD tarafından yapıldı, OECD sistemin vergi ile ilgili bölümünün tanımını yaptıktan sonra bir başka özelliğin de altını çizdi. Bilgi paylaşımı yapılmaması, yani gizlilik, şeffaf olmama. Bu da işin ekonomik boyutunun yanı sıra kriminalleşmeye yatkın özelliğini de gösterdi.
TÜRKİYE YASASINI ÇIKARTTI, UYGULAMADIDünyadaki sermayenin büyük bölümünü kontrol altında tutan çok sayıdaki ülkenin ikiyüzlü bir tutumla bu sermaye transferine göz yumduğu, görmezden geldiği biliniyor. Türkiye ise vergi kaçırmaya yarayan sistemi kontrol altına almaya dönük bir yasal düzenlemeyi parlamentosundan geçirdi ancak yasalaştığı ile kaldı hayata geçmedi. Çünkü uygulanabilmesi için gerekli olan en önemli şart bizzat Erdoğan tarafından yerine getirilmedi.
Haziran 2006 tarihli 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30’uncu maddesinin 7’nci fıkrası, “Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Cumhurbaşkanınca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben yapılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükellef olup olmadığına bakılmaksızın yüzde 30 oranında vergi kesintisi yapılır” diyor. Bu maddenin uygulanabilmesi için “Cumhurbaşkanı tarafından ilan edilen ülkelerde…” hükmünün gereğinin yapılması gerekiyor. “Kim tarafından” sorusunun yanıtı da çok açık, “Cumhurbaşkanı tarafından…” Ancak Erdoğan aradan 18 yıl geçmesine karşın listeyi yayımlamadığı için bu ülkelere aktarılan tutarlardan yüzde 30’luk kesinti yapılamıyor. Yani bu kazançlar vergilendirilemiyor.
BİLANÇO BİLİNMİYORBuralara aktarılan tutarların büyüklüğü elbette bilinmiyor ancak, Tasarruf Genelgesi ya da Vergi Paketi ile bütçeye yaratılmak istenen gelirin önemli bir bölümünün bu vergilerle karşılanabileceği konusunda uzmanlar görüş birliği içinde.
Bu büyüklüğe ilişkin tahminde bulunmaya çalışan kurumlardan biri Vergi Adalet Ağı isimli sivil toplum örgütü. Bu örgütün yayımladığı son raporda, gelecek on yıllık dönemin sonunda küresel ölçekte toplam vergi kayıp ve kaçağının 4,7 trilyon dolara ulaşacağı hesaplanıyor. Bunun 1,7 trilyon dolarının vergi cennetlerine aktarılan tutarlardan kaynaklanacağı tahmin ediliyor.
Bu listenin yayımlanması ile bütçe açığının azaltılmasına katkısı olacak büyüklükte bir kaynak oluşacağı çok açık. Ancak iktidarın bu kez tercihini sermayeden yana koymaktan vazgeçmesi gerekiyor. Bu da kamu ihaleleri ile fonlanan, KÖİ projeleri ile on yıllara yayılan kaynak transferi garantisi verilen şirketlerin, iktidar olanakları ile nemalanan siyasetçilerin, devlet ve siyaset içine kadar bağlantıları uzanan çetelerin hem daha az kar etmeleri hem de gizlilik garantisi veren bu ülkelere gizli servet transferi yapmalarının önlenmesi anlamına gelecek.
İktidarın bugüne kadarki tercihlerine ve iş yapma alışkanlığına bakılınca bunu beklemek hayalperestlik olur, bunu biliyoruz. Ama biz bir kez daha çağrıda bulunalım, “Bu listeyi yayımlayın, vergi kaçakçılığına suç ortaklığı yapmayın, aradığınız kaynağın büyük bölümü bu cennetlerde…”