Eski Diyarbakır Milletvekili Abdülbaki Erdoğmuş, "Bir cemaate yakın ya da siyasi bir partiye üye olanları, düşünce ve fikirlerini ifade eden yazanları veya iktidara muhalif olanları suçlu ilan etmiş, görevlerinden uzaklaştırmış, mallarına el koymuş, cezalandırmış, keyfi olarak ağır cezalara mahkûm etmiş otoriter ve tek adam sistemine dayanan bir iktidar uygulamalarıyla karşı karşıyayız.” dedi.
Milyonlarca gözü yaşlı kişinin son bir umut gözüyle beklediği infaz kanun tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) müzakere ediliyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) müttefiği Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile hazırladığı pakette hırsızlara, zimmetine para geçirenlere, kadının yüzüne kezzap atanlara, uyuşturucu tacirlerine ve mafya liderlerine af yolu açılıyor.
Ancak siyasi ve düşünce suçluları Koronavirüs salgınına rağmen tahliye edilmeyecek.
MALLARINA EL KONULMUŞ, KEYFİ OLARAK AĞIR CEZALAR MAHKÛM EDİLMİŞ İNSANLAR...
1999 seçimlerinde Anavatan Partisi'nden 21'nci Dönem Diyarbakır Milletvekili seçilen Abdülbaki Erdoğmuş, Kronos’a verdiği mülakatta cezaevlerinin masum insanlarla dolup taştığını ifade etti.
Erdoğmuş, “Bir cemaate yakın ya da siyasi bir partiye üye olanları, düşünce ve fikirlerini ifade eden yazanları veya iktidara muhalif olanları suçlu ilan etmiş, görevlerinden uzaklaştırmış, mallarına el koymuş, cezalandırmış, keyfi olarak ağır cezalara mahkûm etmiş otoriter ve tek adam sistemine dayanan bir iktidar uygulamalarıyla karşı karşıyayız.” dedi.
"YAŞANANLAR SADECE ZULÜM"
Abdülbaki Erdoğmuş, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ve Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamaları haksızlık ve hukuksuzluk sınırlarını çoktan aştığını belirtti.
Erdoğmuş, “Düşünce ve siyasi suçlu kabul edilenlere karşı mevcut iktidarın haksız ve keyfi uygulamaları artık ayyuka çıktı. Bütün bu uygulamalar ve hukuksuzluklar bir yana, iktidarın bu kesimlere duyduğu kin ve nefretin infaz yasasına yansıtılması kişisel olarak beni dehşete düşürüyor. Birilerine duyulan öfke ve husumetin adaleti ortadan kaldırması sadece ‘zulüm’ olarak izah edilebilir.”
"TEPKİMİZİ ORTAYA KOYMALIYIZ"
Söz konusu keyfi uygulamaların, hukuksuzluk ve haksızlıkların bir an önce son bulması gerektiğini kaydeden Erdoğmuş, bu haksızlıklar karşısında siyasetçiler başta olmak üzere susan herkesin sorumlu olduğunu kaydetti.
Erdoğmuş, “Duyarsızlık, suskunluk, tepkisizlik neredeyse hepimizin ahlakını, vicdanını kirlettiğine inanıyorum. Haksızlık karşısında susarak ülkemize de, insanlarımıza da, onur ve izzetimize de zarar verdiğimizi itiraf etmeliyim. Bu sebeple her konuda olduğu gibi cezaevlerindeki mahpusların durumu konusunda da duyarlı olmalıyız. Tepkimizi ortaya koymalı ve iktidarın en azından İnfaz Kanunu'na dair adil davranmasını sağlamalıyız. Siyasi sorumluluk iktidarın olsa da vicdani, ahlaki ve insani sorumluluk hepimizin.” ifadelerini kullandı.
Çin’de başlayıp tüm dünyaya yayılan yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgını ile ilgili de değerlendirme yapan Erdoğmuş, “Cezaevlerindeki tutuklu ve mahkûmların Koronavirüs tehlikesine karşı savunmasız bırakmak hak ihlali ve insanlık suçudur. Tehlikeye karşı istisnasız herkesin koruma altına alınması devletin görevleri arasındadır. Çünkü hepsinin can emniyeti devletin güvencesi altındadır.” dedi.
Abdülbaki Erdoğmuş, AKP'nin Korona salgınında halktan bağış toplamasını "acziyet" diye nitelendirdi.
"BAĞIŞ TOPLAMAK İKTİDARIN ACZİYETİNİ GÖSTERİR"
Salgının Türkiye’de hızlı yayılmasında iktidarın ihmali ve öngörüsüzlüğü olduğunu belirten Erdoğmuş, dünya salgınla mücadele için devlet bütçesinden pay ayırırken, Türkiye’nin halktan bağış toplamasını acziyet olarak değerlendirdi.
Erdoğmuş, “Aralık ayından itibaren gündeme gelen Koronavirüs, bizim ülkemizde ancak mart ayının ortalarına doğru ciddiye alınmaya başlandı. Geçen zaman zarfında devletin toplumu koruma konusunda yetersiz kalması virüsün yayılmasında etkili olduğu kanaatindeyim. Oysa çok daha önce gerekli tedbirler, önlemler alınmalıydı. Bunda sağlık sistemimizin ve devlet fonlarının yetersiz olmasının etkisi şüphesiz çok büyüktür. Dünya devletleri 100 milyarlarca dolarlık pay ayırırken, ülkemizde devlet eliyle zorunlu bağış toplanması iktidarın acziyetini, yetersizliğini ortaya koyması bakımından önemli bir örnektir.” diye konuştu.
"TEK ADAM REJİMİNE DAYANAN CEBERUT UYGULAMALARLA KARŞI KARŞIYAYIZ"
Türkiye’nin bir türlü çözüme ulaşamayan ve kanayan yaralarından biri olan Kürt meselesi ile ilgili milletvekilliği yaptığı dönemde kapsamlı bir rapor hazırlayan Abdülbaki Erdoğmuş, “Üzerinden 20 yıl geçti, ancak bugün itibarıyla da olumlu bir değişim söz konusu değil.” dedi.
Erdoğmuş şöyle devam etti: “Yüzlerce siyasetçi, yazar ve aydın cezaevlerinde. HDP eş genel başkanları, milletvekilleri mahkûm edilmiş. Belediye başkanları, hukuksuz olarak görevlerinden alınmış, birçoğu tutuklanmış, yerlerine Kayyum atanmış. Halk iradesi yok sayılmakta, seçilenler cezalandırılmaktadır. Düşünce ve fikir hürriyeti askıya alınmış, hak ihlalleri sıradanlaşmıştır. Otoriterizme ve tek adama dayanan yeni bir sistem ve ceberut uygulamalarla karşı karşıyayız. Söz konusu olumsuz uygulamalar, yalnız Kürtler için değil, hak-hukuk-adalet-demokrasi talepleri olan herkes ve her kesim için geçerlidir. KHK uygulamaları bunun en bariz örneğidir.”
Erdoğmuş, “Kayyım uygulamalarının hukuka aykırılığı tartışma götürmez bir realitedir. Yargı kararı olmadan ve dışardan atama ile tayin edilen Kayyım uygulamasını yasal ve ahlaki olarak savunmak mümkün olabilir mi? Doğrudan ve keyfi yapılmış bir hak ve hukuk ihlalidir." dedi.
"HDP, DEMİRTAŞ’A GEREĞİ KADAR SAHİP ÇIKMADI"
Erdoğmuş, “İktidar Partisi ve ana muhalefet partisi başta olmak üzere, HDP de dâhil bütün partiler bu yönüyle benzeşmektedir. Adeta her parti kuruluşundan itibaren resmî ideoloji paralelinde şekillenir. Böyle olunca da çürümüşlük siyaset ve partiler için kaçınılmaz hale gelir.” şeklinde konuştu.
Erdoğmuş, “Sayın Demirtaş’ın konumuna gelince; karizması, cesareti ve toplumsal karşılığı dikkate alındığında, kendisinden sonra partide bir krizin yaşanmasını normal karşılıyorum. Ancak HDP’nin Sayın Demirtaş’a gereği kadar sahip çıkmaması bu krizin derinleşmesine yol açtığını düşünüyorum. Yüzlerce tutuklunun başlattığı açlık grevlerinde, içinde HDP milletvekilleri olmasına rağmen Selahattin Demirtaş için bir talep içermemesi buna bir örnektir. Sayın Demirtaş’a karşı bilinçli bir tavrın oluşturulduğu çok açıktır." dedi.
"PKK VE MÜTTEFİKLERİ DEMİRTAŞ'TAN RAHATSIZ"
"Bunun en önemli sebebi Demirtaş ve arkadaşlarının HDP içinde ve Kürt siyasetinde demokratik bir açılım yapmasından endişe edilmesidir." diyen Erdoğmuş, "Açıkça söylemek gerekirse, endişe duyanların başında iktidar ve müttefikleri ile PKK ve müttefikleri gelmektedir. Kaldı ki sadece HDP’nin değil, Kürt halkının iradesinin bu unsurlar tarafından bloke edildiğini düşünüyorum." değerlendirmesinde bulundu.