Dünya çapında okullar, üniversiteler ve dil enstitülerinde Almanca öğrenimiyle ilgili merakla beklenen rapor açıklandı. Beş yılda bir yayımlanan rapor, Almanca öğreniminde eğilimleri gösteriyor, çerçeve koşulları ve önündeki sınamaları analiz ediyor.

2020 yılındaki son verilere göre dünyada 15 milyon 450 bin kişi Almanca öğrenimi görüyordu. Bu yılki raporda, çeşitli ülkelerdeki rakamların kesinliği ve mevcudiyetiyle ilgili farklılıklar nedeniyle rakamlara yer verilmedi. Ancak rapor kısmen şaşırtıcı sonuçlar ortaya koydu.

Alman Dışişleri Bakanlığının himayesinde Deutsche Welle, Goethe Enstitüsü, Alman Akademik Değişim Servisi (DAAD) gibi kuruluşların ortak çalışması, Lübeck kentinde düzenlenen oturumda kamuoyuna sunuldu. Çalışma,  Almanca öğreniminde motivasyonun güçlü bir şekilde üniversite öğrenimi, meslek öğrenimi ve iş bulmaya kaydığını ortaya koyuyor.

Çalışmada Mısır, Brezilya, Kolombiya, Kenya, Litvanya, Kanada ve Hindistan'a ayrı bölüm ayrıldı. Goethe Enstitüsü Yeni Delhi Dil Bölümü Yöneticisi Alexandra Mittler, Hindistan ile 2022'de imzalanan Göç ve Mobilite Anlaşması sonrasında Almanca öğrenmek için başvuran Hintlilerin sayısında büyük artış olduğuna işaret etti. 

Mittler, başta bakım sektörü olmak üzere eğitim kurumlarıyla iş birliğine gittiklerini ve Almanca öğrenimini Almanya'da iş hayatına hazırlık sürecine dahil ettiklerini belirtiyor. Okul içi ve okul dışı alanda kalifiye öğretmen sıkıntısı çektiklerini kaydeden Mittler, öğretmen eğitiminin sadece dil öğrenimi, yöntem ve didaktikten ibaret olmadığını, kültürlerarası egzersizi de içerdiğini vurguladı. Goethe Enstitüsü yöneticisi, bu nedenle dil öğretmenlerinin Almanya ile ilgili güncel ve gerçekçi bir bakışa sahip olmasını sağlamak üzere Almanya'da dil kursları ve ileri eğitim için burs dağıttıklarını kaydetti.

Dil bilgisinin yanı sıra farklı değerlere sahip bir kültür çevresine hazırlık yapmak da önem taşıyor. Yeni Delhi'deki Goethe Enstitüsü'nden eğitmen Akshita Dhamija, çeşitlilik, katılım, LGBTİ+, cinsiyet gibi konuların Almanca öğreniminde zorunlu konular olmadığını ancak yaşamak için Almanya'ya gitmeden önce duyulmasının kesinlikle gerekli olacağını söylüyor.

Raporun tanıtıldığı toplantının katılımcılarından Moses Ayankulnle, Nijerya'da karşılaştıkları en büyük zorluğun Almanca öğretmeni sıkıntısı olduğunu söyledi. Nijerya'da Almanca öğrenimine talebin çok yüksek olduğunu, ancak yeterli kalifiye öğretmen bulunmadığını belirten Ayankulnle, Almanya'da ileri öğretimin burs ya da bir kurum bağlantısı bulunmadan neredeyse imkansız olduğunu, vize gibi işlemlerin durumu daha da karmaşıklaştırdığını kaydetti.

Raporda Almanca öğretmeni sıkıntısının dünya çapında bir sorun olduğu belirtildi. Rapora göre bunun çeşitli nedenleri var: Çok sayıda Almanca öğretmeninin emeklilik yaşına gelmesi, bazı ülkelerde Almanca öğretmeni eğitiminin bulunmaması ya da Japonya, Kore ve Avrupa'nın güneyindeki bazı ülkelerde nüfusun yaşlanması ve doğum oranlarının gerilemesi nedeniyle öğrenme çağındaki kişi sayısının azalması.

Başta Latin Amerika olmak üzere bazı bölgelerde Almanca kurslarının sayısının azalması ya da İngilizceye öncelik verilmesi de bir sorun. Ancak Baltık ülkeleri örneğinde görüldüğü üzere bunun tersine eğilimler de var. Örneğin Litvanya'da yabancı dil eğitimi veren okulların neredeyse yarısında Almanca müfredat da yer alıyor.

Rapora göre nüfus artış hızı yüksek ve istihdam piyasası dar olan ülkelerde ise Almanya bir gelecek perspektifi olarak görülüyor. Berlin'deki Goethe Enstitüsü'nün yöneticisi Manuela Beck, Almanya'ya gelip işyerinde İngilizce konuşan ancak günlük yaşamda Almancaya ihtiyaç duyan nitelikli iş gücü için Almanca akşam kurslarının giderek önem kazandığına vurgu yaptı. Beck, online kurslara talebin arttığını ancak bu kursların kişinin fiziken hazır bulunduğu dersin yerini tutamayacağını belirtti.

Raporda Almanya'da yaşamanın kolaylaştırılması için çağdaş yöntem, didaktik ve yapay zekâdan destek alınan ders metotları ve ülkeye dair bilgi aktarımının önemine vurgu yapıldı.