İlk kez bu kadar kapsamlı şekilde anlatıldı!

İlk kez bu kadar kapsamlı şekilde anlatıldı!
''Ergenekon'' davası kapsamında verilen mütalaada, ''Ergenekon''un, Avrupa'da adına kontrgerilla denilen gizli örgütün Türkiye'deki adı olduğu belirtilerek, Susurluk kazası sonrasında ortaya çıkan yapının ise örgütün küçük bir hücresi olduğu kaydedildi.

        Cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel, Nihat Taşkın ve Murat Dalkuş  tarafından hazırlanan mütalaada, ''Ergenekon terör örgütü''nün varlığı  konusundaki tartışmalara yer verildi.

 Soruşturmalarda ele geçen ve 'Ergenekon terör örgütü'ne ait olduğu  konusunda kuşku bulunmayan örgüt belgeleri başta olmak üzere dosya kapsamındaki  diğer delillere göre, 'Ergenekon', Avrupa'da adına kontrgerilla denilen gizli  örgütün Türkiye'deki adıdır. 'Ergenekon' soruşturmasından 11 yıl önceki Susurluk kazası sonrasında ortaya çıkan yapının da aslında, 'Ergenekon örgütü'nün küçük  bir hücresi olduğu, bu örgütlü yapıya ülkemizde Avrupa'daki örneklerine uygun  şekilde Türk kültürüne ait bir terim olan 'Ergenekon' ismi verildiği  anlaşılmaktadır.''


         Dava sanıklarından olan Erol Mütercimler'in bu örgütün varlığı iddiasını  kamuoyu gündemine 5 Ocak 1997'de Aydınlık Dergisi'nde verdiği röportajda dile  getirdiği ifade edilen mütalaada, Mütercimler'in 1997 yılından itibaren başlayan,  geçmiş tarihler itibarıyla ''suç ihbarı'' veya ''tanıklık'' kapsamında  değerlendirilmesi mümkün olan, dava kapsamında ise özü itibarıyla tekrar edilen  bu kapsamdaki beyanların ''tevilli ikrar'' şeklinde kabul edilmesi gerektiği  anlatıldı.

         ''Ergenekon örgütünün'' varlığıyla ilgili açık kaynak bilgilerinin suç  ihbarı olarak değerlendirilebilir mahiyette olduğu belirtilen mütalaada, örgütün  varlığı iddiaların açık kaynak bilgileriyle sınırlı olmadığı, açık kaynak  bilgilerindeki iddiaları doğrular mahiyette hukuki açıdan kıymetli deliller de  bulunduğu kaydedildi.

         Sanıkların savunmaları, ele geçirilen belgeler ile Tuncay Güney ile 2001  yılında İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nde yapılan mülakata yer  verilen mütalaada, Güney'in beyanları üzerine başlatılan ''Ergenekon terör  örgütü'' hakkındaki proje çalışmasının doğal seyrinde devam etmeyip hiçbir aşama  yapılmadan kapatılmasının bir müdahalenin varlığını gösterdiği, bunun da  ''Ergenekon'' örgütü tarafından yapıldığı belirtildi.

         Mütalaada, Güney ile yapılan mülakatın yanında MİT'ten gönderilen ses  kaydına göre de,Güney'e İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nde  gözaltındayken işkence yapıldığının anlaşıldığı vurgulanarak, bu ses kaydının o  dönemde gizlice kaydedilerek MİT'e gönderildiği ifade kaydedildi.

         Mülakatın tek başına hükme esas alınmayacağı ifade edilen mütalaada,  CMK'nın 160. maddesine göre ''suç ihbarı'' olarak değerlendirilebileceği,  Güney'in verdiği bilgilerin dosya kapsamındaki deliller ile doğrulanması  gerektiği anlatıldı.
         
         -Ergenekon örgütü-
         
         ''Ergenekon terör örgütü''nün yapısı, eleman profili, faaliyet ve  eylemleri bakımından ülkemizde bugüne kadar yargılama konusu edilmiş diğer yasa  dışı örgütlerden oldukça farklı nitelikte olduğu dile getirilen mütalaada, örgüt  belgelerinin bunu ortaya koyduğu anlatıldı.

         Mütalaada, ''Yargı uygulaması dikkate alındığında en çok belge yakalatan örgütlerden birisi olduğu söylenebilecek olan 'Ergenekon terör örgütü'ne ait çok  fazla sayıda belge usulüne uygun aramalarda ele geçmiş, dava dosyasına girmiştir.  Böylece örgütün yapısına, faaliyetlerine, eylemlerine, mensuplarına ve  silahlarına ilişkin pek çok gizli husus deşifre edilmiştir'' ifadelerine yer  verildi.

         ''Ergenekon'' belgesinin bir çok yerinde gösterilen, örgütün illegaliteye  ve illegal oluşumlara yaklaşımı, örgüt yapısının öteden beri yasa dışılık üzerine  kurgulandığını, örgüt belgelerinde de bunun ikrarından çekinilmediği ifade edilen  mütalaada, gizliliğe önem verilen örgüte ilişkin belgelerin tamamına yakının da  kapak tasarımları ile metinlerinin aynı olduğu belirtildi.

         Belgelerin örgütün varlığını ve faaliyetlerini gösterdiği ifade edilen  mütalaada, ''Yukarıdan itibaren anlatılıp savunmalar da dikkate alınarak  tartışılan, farklı zaman ve yerlerden ele geçen, dosya kapsamında bulunan,  birbirlerini büyük oranda teyit eden kanuni delillere göre 'Ergenekon isimli bir  terör örgütünün varlığının sabit olduğu'' vurgusu yapıldı.
         
         -Susurluk kazası-
         
         Her yönden stratejik bir konumu olan Türkiye'nin 1952'den itibaren NATO  üyesi olduğu, tasfiye edilene kadar Avrupa devletlerinde var olan kontrgerilla  örgütü konusunda ülkemizde bugüne kadar bir yargılama yapılmadığı anlatılan  mütalaada, şu ifadelere yer verildi:

         ''Avrupa'nın bir çok devletinde, bir tesadüf sonucu kontrgerillanın izine  rastlanılmış ve bu fırsatlar değerlendirilmiştir. Türkiye'de kontrgerillayı  tasfiye şansı 1996'da Susurluk'taki trafik kazası ile yakalanmıştır. Kırmızı  bültenle aranan cinayet suçlusu Abdullah Çatlı, Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ ve  Milletvekili Sedat Bucak aynı araçta iken kaza geçirmişlerdir. Bu olaya dair  soruşturma ve dava, o dönemde oluşan toplum desteğine karşılık 14 kişi ile  sınırlı kalmıştır. Davayı gören İstanbul 6 No'lu DGM'nin kararında 'Susurluk  civarında meydana gelen kazada silahlı teşekkülün bir bölümü su yüzüne çıkmıştır'  denilmiştir.

         Soruşturmalarda ele geçen ve 'Ergenekon terör örgütü'ne ait olduğu  konusunda kuşku bulunmayan örgüt belgeleri başta olmak üzere dosya kapsamındaki  diğer delillere göre, 'Ergenekon', Avrupa'da adına kontrgerilla denilen gizli  örgütün Türkiye'deki adıdır. 'Ergenekon' soruşturmasından 11 yıl önceki Susurluk  kazası sonrasında ortaya çıkan yapının da aslında, 'Ergenekon örgütü'nün küçük  bir hücresi olduğu, bu örgütlü yapıya ülkemizde Avrupa'daki örneklerine uygun  şekilde Türk kültürüne ait bir terim olan 'Ergenekon' ismi verildiği  anlaşılmaktadır.''
         
         -Örgütün silahları-
         
         Mütalaada, silahlı bir örgüt olduğundan kuşku duyulmayan ''Ergenekon''un  çok sayıda, vahim nitelikte, illegal yollardan sağlanmış tabancadan uzun namlulu  tüfeğe, C3, C4 tipi patlayıcılardan Lav silahları ve el bombasına kadar her türlü  silah ve mühimmatı olduğu, bunları örgütün amaçları doğrultusunda kullanıldığı ve  gelecekteki eylemlerde kullanmak üzere saklandığı kaydedildi.

         Örgütün ülkemizde bilinen diğer terör örgütlerinin belirginleşmiş  kalıplarından olmadığı anlatılan mütalaada, amaçları doğrultusunda doğrudan ya da  paravan ve taşeron yapılarla faaliyetlerine devam ettiği, varlığı fark edildiği  durumlarda da her türlü dezenformasyon yöntemlerini kullanarak gizlendiği  belirtildi.

         Mütalaada, örgütün ülkemizdeki dini motifli, bölücü, yakıcı örgütlerden  farklı yapıda olduğu vurgulandı.

AA
         

19 Mart 2013 15:07
DİĞER HABERLER