İlk Türk Okulu'nun bu hikayesini biliyor muydunuz?

İlk Türk Okulu'nun bu hikayesini biliyor muydunuz?
Her yıl haziranda Anadolu'da yaşanan Türkçe baharının temelinde, 1991 Kasım'ında Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'nde kuruluş protokolü imzalanan Türk Liseleri bulunuyor. İşte ilklerin öyküsü...
Bugün Türkiye'nin dünyaya sunduğu markalardan biri haline gelen Türkçe Olimpiyatları ve Türk okullarının temelinde, soğuk savaş sonrası gözlerini karartarak Asya'ya giden eğitim gönüllülerinin ektiği tohumlar yatıyor. 9 Kasım 1989'da Berlin Duvarı'yla birlikte Demirperde'nin de yıkılmasından hemen sonra, Türkiye'yi Gürcistan'a bağlayan Sarp Sınır Kapısı ve Nahçıvan'a açılan Iğdır Dilucu Sınır Kapısı'nı geçen gönüllüler, Türk okullarına ve Türkçe mevsimine giden yoldaki ilk harçları karmaya başlamıştı. Dilucu'nda bulunan Hasret Köprüsü'nü geçerek Azeri kardeşleriyle asırlık hasreti dindiren Türk öğretmenler, yurt dışındaki ilk kolejleri de Azerbaycan'a bağlı bu özerk cumhuriyette açtı. 1992'de faaliyete geçen okulların artık 20 yıllık bir hafızası ve binlerce mezunu var. Sovyetler Birliği'nin yeni yıkıldığı, çöken komünizmle birlikte soğuk savaşın geride kaldığı o yıllarda, elbette hayat bugünkü gibi kolay değildi. Şimdi rahatça geçiş yaptığımız Dilucu ve Hasret Köprüsü'nün ötesinde acaba eğitim gönüllülerini neler bekliyordu? Sorunun cevabını o zaman kimse bilmiyordu ama adanmışlar için cevapların önemi yoktu. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin cami kürsülerinden yaptığı tavsiyeler, kardeşler arasındaki asırlık hasretin bitirilmesi ve kardeş toplumlara el uzatılmasına yöneliktir. Gönüllüler de bu hedefe kilitlenerek yollara düşer. Önce bir grup esnaf gelir Nahçıvan'a... Berlin Duvarı'nın yıkılmasından birkaç ay sonra Mart 1990'da gerçekleşen ziyarette misafirleri karşılayan isim, Nahçıvan Meclisi'nde çalışan Nazım Ekberov'dur. Ekberov, neredeyse bir asır sonra Türkiye'den misafir ağırlamanın heyecanını yaşamaktadır. Esnaflardan birinin adının Mustafa Duran olduğunu hatırlıyor Nazım Bey, o günü anlatırken. Diğerlerinden de Aziz Abi ve Bayram Bey diye bahsediyor. Mustafa Duran ve beraberindekiler ikinci bir ziyaret daha yapar ve Nazım Bey'e burada bir okul açmak istediklerini iletirler; ancak ilk anda bir netice çıkmaz. 1991 sonbaharı Nahçıvan için önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü Azerbaycan'ın efsanevi lideri Haydar Aliyev, Meclis Başkanı olmuştur. Türk girişimcilerle ilk teması kuran Nazım Ekberov'u da Tahsil Nazırı (Eğitim Bakanı) olarak atamıştır. Bu gelişme okul açma umutlarını tekrar yeşertir. Aralık 1991'de Türkiye'den Muharrem Menekşe, Mustafa Nuri Atalay, İbrahim Avcı, Mümin Urk ve Üsame Gül, Ekberov'u ziyarete gelir. Ekberov misafirleriyle ilgilenir ve onlara Haydar Aliyev'den randevu alır. Randevu saati gece 11'dir. Aliyev'in makamına vardıklarında onu masasının başında mum ışığı ve paltosuyla çalışırken bulurlar. Ekberov, bu tablonun bile Nahçıvan'ın o dönem içinde bulunduğu şartları anlatmaya yeterli olduğunu vurguluyor. Heyet, okul açma talebini iletir. Nazım Bey, öncesinde okul için yer bile belirlemiştir. Aliyev talebi kabul eder ancak bakanın önerdiği yeri beğenmez, yeni bir yer bulunmasını ister. O şartlar altında uygun yer bulmak çok zor olduğundan heyet konuyu Türkiye'ye iletir. Bunun üzerine Aliyev ile görüşmek için, dönemin Zaman Gazetesi Genel Müdürü İlhan İşbilen, Nahçıvan'a gelir. Aliyev ile İşbilen arasında sıcak bir diyalog gerçekleşir ve okul için Nahçıvan Türk Lisesi'nin şimdiki binası verilir. Aliyev, Ekberov ve İşbilen arasında bir protokol imzalanır. Toplantıda Aliyev, Zaman Gazetesi'ne de büro açılması için yer tahsis eder. Sürecin resmî boyutu böylece neticelendirildikten sonra sıra icraata gelmiştir. 1992 yılının sıcak bir haziran günü bir grup esnaf Erzurum'da buluşur. Esnaflar İstanbul'dan gelmiştir ve amaçları Nahçıvan'da açılacak okula maddi destek sağlamaktır. İzmir Yamanlar Koleji'nde öğretmenlik yapan Necmi Aydın da gruba katılır. Kiralanan bir araçla Nahçıvan yolculuğu başlar. Türkiye'de terörün yoğun olduğu dönemdir ve sınır kapısı aksam üzeri 4'te kapanmaktadır. Ekip önce Iğdır'a, sonra Dilucu Sınır Kapısı'na ulaşır. Nahçıvan tarafında hâlâ Rus askerleri görev yapmaktadır. Buna rağmen sınır geçişinde fazla sorun yaşamazlar. Ertesi gün ilk işleri Aliyev'in emriyle tahsis edilen okul binasına gitmek olur. Ekip ilk anda gördükleri manzara karşısında hayal kırıklığı yaşar. Çünkü bina Sovyetler'den kalma metruk bir yapıdır. Hemen kollar sıvanır. Okulu yeni eğitim yılına yetiştirmek için önlerinde sadece 3 ay vardır. Necmi hoca, diğer öğretmenler ve esnafları da yanına alarak hummalı bir çalışmaya girişir. Ancak bina dışında önlerinde bir sorun daha vardır. Sıra, masa, dolap ve yurt için gerekli ranzaları Nahçıvan'da bulmak mümkün değildir. Zaten zorluklar ve yokluklarla mücadele eden bölgede insanlar karınlarını zor doyurmaktadır. Isınmak için gaz ve aydınlanmak için elektrik bile yoktur. Sınırdan Nahçıvan'a ilerlerken meyve ağaçlarının hep kesilmiş olduğunu gören Necmi Aydın, önce anlam veremediği bu durumun sebebini şehir merkezinde keşfedecektir. İnsanlar ısınmak için meyve ağaçlarını bile kesmek zorunda kalmıştır. Manzara bu kadar sıkıntılıdır. Buna rağmen Genel Müdür Necmi Bey ve öğretmenler işçi gibi çalışarak okulun bazı ihtiyaçlarını giderir. Nahçıvan'da bulunmayan malzemeler için görevse yine fedakâr Anadolu insanına düşmüştür. Bu sefer Erzurumlu esnaflar devreye girer, okul ve yurt için gerekli sıra, mobilya ve ranzalar temin edilir. Erzurum'dan bir tıra yüklenen malzemelerin Nahçıvan'a geldiği gün, sadece kendilerinin değil, Azerilerin de bayram ettiğini hatırlıyor Necmi Hoca. Sonuçta üç aylık hummalı bir çalışmayla Nahçıvan Türk Lisesi eylüle yetişir ve 82 öğrencinin kaydı yapılarak eğitime başlar. Öğretmenler bayramımız oldu 1992'nin zor şartlarında Türkiye'den giden öğretmenlerin yaşadıkları aslında romanlara konu olacak cinsten. Bu durumun ilk elden şahitleri ise elbette ki Nahçıvanlılar. İlk günlerde Aliyev okul binası vermiştir ama onun dışında fazla kimseyle irtibat da yoktur. Öğretmenler önce kendilerine bir ev tutar. O dönem telefon etmek için postanede kuyruğa girmek gerekmektedir. Türk öğretmenlerden Muharrem Menekşe de ailesini aramak üzere postanede kuyruğa girenler arasındadır. Aynı kuyrukta bir de mimar Kadir Aliyev vardır. Kadir Bey, sırada bekleyen Muharrem Bey'i görür görmez onun dışarıdan gelen biri olduğunu anlar ve tanışmak ister. Selam verir ve tanışırlar. Muhabbet koyulaşınca Muharrem Bey onu eve davet eder. Kadir Bey, “Eve gittim, baktım, tek göz odalı bir yerde 5 kişi yaşıyor. Hepsi Türkiye'den yeni gelmişti, hemen kaynaştık ve onları köyüme davet ettim.” diyor. Kadir Aliyev, Cehri köyünde yaşamaktadır ve oğlu Bayram henüz bir yaşındadır. Muharrem Bey, Bayram'ı görünce, “Oğlunuz ileride bizim açacağımız okulda okusun inşallah.” der. Henüz açılmamış okul için bu temenni o zaman biraz hayal gibi görünse de Bayram gerçekten de 6. sınıfta Nahçıvan Türk Lisesi'ni kazanır. Daha sonra Kafkas Üniversitesi'ni bitirir ve halen Almanya'da yüksek lisansına devam ediyor. O tek odalı evin hikayesi bu kadarla da bitmiyor tabii. Aradan birkaç gün geçer. Kadir Bey arkadaşlarını yanına toplar ve ‘Türkler gelmiş' diyerek onları da tek odalı eve getirir. Kadir Bey ve arkadaşları bu kez Türk öğretmenleri kendi köylerine davet eder. Köy halkı hazırlıklıdır ve Türk öğretmenlere bir yemek ziyafeti verir. Muharrem Menekşe, “Şimdi insanlara anlamlı gelmeyebilir ama o zaman Türklerin gelmesi büyük bir olaydı. Çünkü asırlık hasret bitmişti. Onun için bize büyük ilgi gösteriliyordu.” diyor. Muharrem Bey ilk günleri anlatırken çok ilginç bir anekdot aktarıyor: “İlk günlerde Nahçıvan'da öyle insanlar tanıdım ki sırf çocuğu Sovyet terbiyesi almasın diye evlenmemişlerdi. Hatta onların bazıları Türk okulları açıldıktan sonra evlendi ve çocukları da Türk okullarında okudu.” Türk öğretmenler Nahçıvan'a geldikten hemen sonra Ermeni saldırıları başlar. Kadir Aliyev, öğretmenlerin hiç düşünmeden, hayatlarını tehlikeye atarak yardıma koştuğunu söylüyor. “Nahçıvan'ın yanında kimse yokken onlar vardı.” diyen Aliyev, öğretmenlerin kışın en sert günlerinde, en ücra köylere kadar giderek yardım götürdüklerini anlatıyor. Onlar arasında unutamadığı isimlerden biri de Nahçıvan'daki ilk öğretmenlerden ve daha sonra Türkiye'de geçirdiği rahatsızlık sonucu vefat eden Mustafa Nuri Atalay. Onunla birlikte köylere götürdükleri yardımları anlatırken duygulanıyor. Şu anda Nahçıvan Devlet Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkanlığı görevini yürüten Doç. Dr. Kadir Aliyev, okulların ülkesine kazandırdıklarını da şöyle özetliyor: “Onlardan çok şey kazandık. Sadece benim değil, ülkemin de Bayram'larına sahip çıktılar. Dünyada ne var ne yok, Türk dünyası nedir, hepsini onlardan öğrendik. Çocuklarımızı iyi eğitmek kadar, onların iyi yetişmesinde de unutulmaz katkılar yaptılar.” Kadir Bey halen kolunda merhum Mustafa Atalay'ın hediye ettiği saati taşıyor. Nahçıvan'daki büyük değişim İlk yılların hem Nahçıvan hem de okullar için ne kadar zor geçtiği, hikâyelerde daha net görülüyor. 20 yıl önce elektrik, gaz, hatta ekmek bile bulamayan ülke, şimdi geniş caddeleri, kusursuz temizliği, yeşilliği ve modern yüzü ile bambaşka bir cumhuriyet olmuş. Büyük değişime öncülük yapan isimse kuşkusuz Ali Meclis Başkanı Vasıf Talibov. Onun liderliğinde Nahçıvan bugün artık gelişmiş ve dünyaya açılmış bir cumhuriyet. Bu değişimden elbette Türk okulları da nasibini alıyor. Harabe binalarda, mum ışığı altında başlayan eğitim, bugün modern yapılarda, teknolojinin son imkânları kullanılarak ve elde edilen uluslararası başarılarla devam ediyor. Türk Liseleri Genel Müdürü Murat Çapan, aradan geçen 20 yılda okulların Nahçıvan'a katkılarını artırarak devam ettirdiğini vurguluyor. Okulların doğrudan Nahçıvan Eğitim Bakanlığı'na bağlı faaliyet gösterdiğini belirterek devletin her dönem maddi ve manevi destek verdiğinin altını çiziyor. Liseler, gerek Nahçıvan, gerekse Azerbaycan'ın en başarılı okulları arasında bulunuyor. Liselerde üniversiteyi kazanma oranı yüzde 99. Murat Bey son iki yıldır bu oranın yüzde 100'e yükseldiği bilgisini veriyor. Öğrenciler sınavla alınıyor ve aileler için çocuklarını bu okullara kaydettirebilmek prestij unsuru görülüyor. Genel Müdür Çapan, gerek ders başarısı, gerekse sportif faaliyetlerde Azerbaycan'daki 5 bin lise arasında ilk üçte olduklarını belirterek “Meclis Başkanımız Vasıf Talibov, okullarımızın Nahçıvan'ın dünyaya açılan ilim kapısı olduğunu söylüyor. Biz de her yıl bu ifadenin hakkını vermek için çalışıyoruz.” diyor. Çapan'a göre okulların bir özelliği de Türkiye-Nahçıvan dostluğuna ve Nahçıvan'ın Türkiye'de daha iyi tanınmasına yaptığı katkılar. Türk Liseleri eğitimdeki başarıları kadar spordaki başarılarıyla da adından söz ettiriyor. Spordaki başarılarda en büyük pay ise okulun ilk öğrencilerinden ve halen lisede beden eğitimi öğretmeni olarak görev yapan Nurlan Haciyev'e ait. Onun Türk okulu macerası 1992'de başlıyor. Yani ilk kayıt yaptıranlar arasında o da var. 2000 yılına kadar okula devam eder ve liseyi de bitirdikten sonra üniversiteyi kazanır. Üniversiteyi bitirdiğinden beri mezun olduğu okulda çalışıyor. Nurlan Hoca için, Nahçıvan Türk Liselerinin en güzel meyvelerinden biri demek yanlış olmaz. Onun çalıştırdığı okulun basket takımı önceki yıl yükseldiği Azerbaycan Süper Ligi'ni geçen yıl 3. sırada bitirmiş. Takımının adı Nahçıvan Türk Lisesi-Tudor (NTL-Tudor). Dışarıdan da oyuncu transfer eden takımın sponsoru ise Cahan Holding'in ünlü çay markası Tudor. NLT-Tudor, Azerbaycan Süper Ligi'ndeki tek lise takımı. Basketbol dışında okulun futbol, masa tenisi ve voleybol takımları da geçen yıl katıldıkları bütün turnuvaları şampiyon tamamlamış. Annenin veremediğini verdiler Nurlan Hoca'nın annesinin de ilginç öyküsü dikkatimizi çekiyor. Maile Haciyeva, 92-96 arasında 4 yıl Nahçıvan Türk Lisesi'nde Rusça öğretmenliği yapmış. Kendisi ülkedeki en saygın eğitimcilerden. Okulların ilk açılışında onun da emeği var. Oğlunun burada okumasından çok memnun. Türk Liselerini, “Haydar Aliyev'in ileri görüşlülüğünün eseri.” diye nitelendiren Maile Hanım, bir eğitimci ve anne olarak okulların ülkesinin gelişmesine ciddi katkı sağladığı tespitini yapıyor. Şu cümlesinin de mutlaka kayıtlara geçmesini istiyor: “Annenin veremediği terbiyeyi benim oğluma Türk lisesi verdi, bu açıdan öğretmenlere minnettarım.” Diğer bir veli Habip Habipbeyli'nin iki oğlu halen Türk liselerinde okuyor. Habip Bey'in oğlu Tuncay, bu yıl Nijerya'da gerçekleştirilen uluslararası matematik olimpiyatlarına Türk Lisesi'ni temsilen katılmış ve dünya birincisi olmuş. Habip Bey, okulları şu cümlelerle anlatıyor: “Nahçıvan'da herkes çocuğunu burada okutmak istiyor. Pedagojik kurallara tam riayet eden okullar. Muallim, şakirdin dostu ve yoldaşı olursa eğitimde başarı gelir. Burada da bunu gördük. Bu mekteplerin hepsinden her Nahçıvanlı razıdır.” Uzun sözün kısası, dünyaya yayılan Türk okullarının ilk numunesi ve başlangıç noktası özelliğine sahip Nahçıvan'daki Türk Liseleri, bağımsız Azerbaycan'ın büyük lideri Haydar Alivey'in ileri görüşlülüğünün simgesi ve ülkesine mirası. Nahçıvan'ın şimdiki lideri, Milli Meclis Başkanı Vasıf Talibov, okullar için, “Nahçıvan'ın dünyaya açılan ilim kapısı.” tabirini kullanırken, bunların merhum Aliyev'in ülkesindeki hatırası olduğunun da altını çiziyor. Azerbaycan, ilkler ülkesi Yurtdışında ilk Türk okulları Nahçıvan'da açıldı dedik ama aslında Azerbaycan, Türk girişimcilerin ve eğitimcilerin yurtdışı açılımları noktasında tam bir ilkler ülkesi. Mesela yurtdışındaki ilk üniversiteye hazırlık kursları konumundaki Aras kursları ilk kez Bakü'de faaliyete başlamış. Bakü Türk Lisesi de ilklerden. Türkiye'nin yurtdışında açılan ilk üniversitesi de 1993'te kurulan Bakü Kafkas Üniversitesi. Üniversite bugün genel sıralamada ülkedeki en başarılı üçüncü üniversite konumunda. Özel üniversiteler arasında ise uzak ara birinci. Azerbaycan'daki ilk resmî kayıtlı yabancı şirket ise Zaman Gazetesi. Gazetenin ilk yurtdışı büroları da Nahçıvan ve Bakü'de açılmış. Zaman Gazetesi ayrıca Azerbaycan'daki ilk renkli matbaayı kuran şirket. Nahçıvan Anadolu'nun bir parçasıdır Türk okullarının kuruluşunda ilk imzayı atan, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti eski Milli Eğitim Bakanı Nazım Ekberov, ülkesini Anadolu'nun bir parçası olarak nitelendiriyor ve Türkiye ile derin tarihî bağlara işaret ediyor. 1918'de yaşanan Ermeni katliamından Nahçıvan'ı Kazım Karabekir Paşa'nın komutasındaki Osmanlı ordusunun kurtardığını hatırlatan Ekberov, “Biz çocukluğumuzda Osmanlı ve Kazım Karabekir efsaneleri ile büyüdük. Komünizm zamanında bizim Türklüğümüzü unutturmak istediler ama Karabekir Paşa'nın yaptıkları hiç unutulmadı.” diyor. 1990'larda tekrar başlayan Ermeni saldırılarında yine Türkiye ve Türk öğretmenleri yanlarında bulduklarını vurgulayan Ekberov, okulların ülkesine kazandırdıklarını da şöyle sıralıyor: “Türk öğretmenler buraya çatışmaların devam ettiği bir ortamda geldi. Hiç kimsenin gelecekten umudunun kalmadığı bir dönemde, gelecek ümitlerinin tükendiği bir zamanda onlar bize tekrar umut aşıladı. İnsanlar, okul açılıyorsa yarınlar için umut vardır diye düşünmeye başladı. Okullar Türkiye'ye bakışımızı tazeledi. İnsanların Türkiye sevgisi zaten vardı ama okulların açılmasıyla Türkiye sevgimizi geri kazandık. Okullar, Nahçıvan tahsil sistemine yenilik getirdi. Türk okullarını gören devlet okulları da kendilerine çekidüzen verdi. Eğitimde rekabet başladı. Kendi öğretmenlerimizi de motive ettiler.” İlk mezunlar anlatıyor Nahçıvan Türk Liselerinden mezun olan gençler, bugün gerek Azerbaycan genelinde gerekse yurtdışında önemli pozisyonlarda bulunuyor. Okulları, bir de mezunlardan dinleyelim. Dr. Server Gurbanov, Nahçıvan Serur Türk Lisesi'nin ilk mezunlarından. Memleketi, Nahçıvan'ın Ermenistan sınırında bulunan Sederek kasabası. 1991-1993 arası Ermeni saldırıları yüzünden iki yıl okula gidememiş. 1994'te Türk Okulu açıldığını ve sınav yapılacağını duyar ve hemen müracat eder. Sovyet döneminde sürekli Türkiye aleyhine propaganda yapıldığını belirten Gurbanov, “Buna rağmen bizde bir Türkiye sevgisi vardı. Çünkü sınır kasabasındaydık ve Türk kanallarını izliyorduk. Türk okulunu duyunca hemen koşup sınava girdik.” diyor. Serur Türk Lisesi'ni bitirdikten sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisat Bölümü'nü kazanan Gurbanov, doktorasını da orada tamamlar. Kendisi halen Azerbaycan'da ve yine Türk girişimciler tarafından kurulan Kafkas Üniversitesi'nde öğretim üyesi. Sarvar Bey, insanların can derdine düştüğü bir dönemde okulların eğitim meselesini tekrar gündeme taşıdığını belirterek “Eğer okullar olmasaydı ben muhtemelen kendi kasabamda şoförlük yapan biri olmaktan öte gidemezdim.” diyor. İlk mezunları genelde Bakü'de buluyoruz. Loğman Mamiyev, Binagadi Petrol Şirketi'nin insan kaynakları direktörü. Abbas Babayev, TEMZ Sigorta yönetim kurulu başkanı, Hayal Mehmethanlı ise Akkord İnşaat yönetim kurulu üyesi. Onlar ilk yılları ve okulların gerek Nahçıvan, gerekse Azerbaycan'a katkılarını şöyle dile getiriyor: Loğman Mamiyev: Türkiyeli iş adamlarının fedakârlığı ile en güzel okullar bizimkiler oldu. Bizim dönemimizdeki 28 mezunun hepsi üniversiteyi kazandı. Öğretmen ve belletmenlerin fedakârlıklarını çok gördük, abi-kardeş gibiydik. Üzerimizde çok hakları var. Bugün Azerbaycan'da şöyle bir gerçek var. Fazla prestijli olmayan bir üniversite veya bölümü bitirmiş olsanız bile, eğer lisede Türk okulundan mezun olduysanız iş bulmanız daha kolay. Şirketler için okullar önemli bir referans. Bir de bizim mezunlar iş hayatında daha başarılı. Türk okullarının bir farkı da eğitimde fırsat eşitliği sağlaması. Bakan çocuğu da olsanız, gariban köylü de olsanız sınavı kazanırsanız bu okullarda okuyabiliyorsunuz. Ben de bir köylü çocuğu olarak bu fırsattan faydalandım. Abbas Babayev: Okullar sadece kendi başarıları ile değerlendirilmemeli. Onlar bizdeki eğitim sistemine bir standart getirdi. Okulların bir felsefesi vardı, öğretim kadar eğitim de çok önemliydi. Bunun dışında okullar Azerbaycan'da Türkiye ile ilgili pozitif algı oluşturuyor. Hep başarı hikayeleri ve olumlu haberlerle gündem oluyor. Bana göre ülkenin her yerine yayılmaları lazım. Hayal Mehmethanlı: Bu okullar sayesinde Türkiye'ye hep ikinci vatanım gibi baktım. Burada herkes Türkiye'yi sever ama bizim farkımız, Türkiye'yi televizyonlardan tanımıyoruz. İnsanıyla, kültürüyle, tarihiyle yakından biliyoruz. Okullar bize dış dünyaya açık olmayı, kendi işini kendin görmeyi ve her türlü zorlukta ayakta kalabilmeyi öğretti. AKSİYON
12 Haziran 2012 11:18
DİĞER HABERLER