Samanyoluhaber.com yazarı Abdullah Aymaz bugün dün yazdığı' Kültür olimpiyatlarının meyvesi' yazısının devamını kaleme aldı
Abdullah Aymaz - SAMANYOLUHABER.COM
Bir önceki
yazıda Murat Beyin, anlattığı, vefat eden komşu dedenin hikayesini nakletmiştik. Bu yazıda Murat Beyin ibretlik muavenetle ilgili hatırasını nakletmek istiyorum:
“Ağabeyler bizi programa davet ettiler. Muhacir abi ve ablaların durumları hakkında bizleri bilgilendireceklerini söylediler.
“Programdan daha iyi istifade edebilmek için, programa biraz olsun manevi olarak hazırlanalım, muhacirlerin dertleriyle dertlenelim istedik. Evimizin salonunda yedi ve oniki yaşlarında kızlarımızla beraber ailecek yere diz çöküp, Hocaefendi nin infak sohbetini dinledik.
“Ne tatlıydı o sohbet. Sanki biz O´ na gitmiştik, O´nun önünde diz çökmüştük, O anlatıyor ve biz başımız önde O´ nu dinliyorduk.
“Sohbet bitince ilk olarak yedi yaşındaki kızımıza sorduk. ‘Güzel kızım, senden başlayalım, Hocaefendi ne dedi, sevdiklerinizden vermedikçe gerçek iyiliğe ulaşamazsınız, dedi. Sen hadi odana git, arkadaşlarına dahi elletmediğin, oynatmadığın, en çok sevdiğin oyuncağını ve hani şu senin çok sevdiğin , içine bayram paralarını koyduğun küçük cüzdanını içindekilerle beraber getir bakalım. ’ dedik. Hiç tereddüt etmeden koştu ve bir iki dakika sonra, en çok sevdiği, saçlarını dahi özenle ördüğü oyuncak bebeğini ve cüzdanını getirdi.
“Sıra oniki yaşındaki büyük kızımıza geldi. Onun da bir cüzdanı vardı. Birkaç gün önce vefat eden, ilk namazı, son namazı, o da cenaze namazı olan, yeni müslüman olmuş, dedenin kızımıza verdiği cüzdan. ‘Güzel kızım, biliyorum, bu cüzdan senin için çok anlamlı, bu cüzdanı sen çeyizine koyacaksın, belki bu cüzdan senin çeyizinin en güzel eşyası olacak. Ama bu günler çok farklı günler, Hz. Ebubekir`in (r.a.) evinde, sadece Allah ı (c.c.) ve Resulü’nü (S.A.S.) bıraktığı günlere benzer günler. Bugünler çok sıkıntılı günler, fakat çok tatlı günler. Hocaefendi’nin anlattığı o hey gidi günlere biz yetişemedik, ama işte bu günler, o hey gidi günlerin kardeşleri günler. Bugünler çok değerli, bugünlerde vermek çok önemli, eğer sen bugün o cüzdanı verirsen, o cüzdan çeyizinde bir cüzdan olmaktan çıkar, hizmet olur ve buna Mele-i Âlâ’nın sakinleri şahitlik eder. Sen bilirsin, sen karar ver, ama unutma ki, sen bu cüzdanı bugün verirsen, Allah (c.c.) o gün senin çeyizini boş bırakmayacaktır. ’ dedim.
“O da hiç tereddüt etmedi, getirip verdi. Sonra cüzdanını ve bayram paralarını yere koyduk.
“Sıra annelerine geldi. ‘Benim şu an evde bir tek bu bileziğim var, ben bu bileziğimi gerçekten seviyorum, ben de bu bileziği vereyim’, dedi ve bileziği yere koydu.
Sonra üçü birden bana baktılar ve ‘Sen ne vereceksin? ’ dediler. Ben de ‘Bu sabah işe gitmeden önce , bu infak sohbetini dinlediğimi ve bugün, günlerden Cumartesi olduğunu, pek müşteri gelmez ama, bugün gelen bütün satışı vereyim diye niyet ettiğimi’ söyleyip onlara depoda olanları anlatmaya başladım .
“Depoya ilk olarak , altı aydır hiç gelmeyen Kadir Abi geldi. Çok az bir sipariş yazdırdı ve ‘Bugünlük bu kadar yeter’ dedi. Siparişi depodan çıkaracak arkadaşları beklerken showroom’u gezdi ve biraz daha sipariş yazdırdı, biraz daha derken cebindeki bütün parayı verdi, hatta beş euro’su eksik kalınca onu da biz ona helal ettik. Cebindeki bütün parayı verdiren , Kadir Abi yi bir hayıra vesile edecekti.
“Kadir Abi’nin mali hazırlanırken, İlyas aradı, acil siparişini getirmemizi istedi, siparişi dün gidecekti, minibüs olmadığı için götürememiştik, minibüsü dün başka yere sevk eden, belliki İlyas’ı da bir hayıra vesile edecekti. Bu ara şeytan hafif bir gıdıkladı: ‘Bu İlyas aslında çok mal alır, ama parayı da peşin vermez zaten, sen İlyas‘ın parasını vermene gerek yok’, dedi. Ben bu sabah evden çıkarken kime söz verdiğimi ve neye söz verdiğimi çok iyi biliyorum deyince, şeytan kayboldu.
“İlyas’ın mali hazırlanırken İsa geldi. Minibüsünden inerken kızgın bir şekilde , buraya dün geldiğini , dünden beri bize telefonla ulaşmaya çalıştığını, ulaşamayınca burda otelde yattığını, çabucak siparişinin hazırlanmasını, yola gideceğini söyledi. İçimden ‘İsa’ya, hiç kızma, seni dün burada otelde yatıran seni bir hayıra vesile edecek’ dedim.
“İsa gidince Mustafa geldi. Normalde hafta içi gelen Mustafa, bir müşterisinin aradığını, acil sipariş ettiğini, o siparişleri almaya geldiğini söyledi. Belli ki Mustafa’yı arattıran onu da bir hayıra vesile edecekti.
“Tam depoyu kapatırken Ümit abi geldi. Minibüsünün ağzına kadar dolu olduğunu, onun için küçük arabayla geldiğini, az bir mal alıp gideceğini söyledi. Az da olsa Ümit abi de bir hayır a vesile olacaktı.
“Depoyu kapattıktan sonra masanın üzerinde müşterilerin isimlerinin yazılı olduğu kağıtlarla baktık. Sırasıyla depoya gelenler, Kadir, İlyas, İsa, Mustafa ve Ümit.
“Bir arkadaş masanın üzerinde duran kağıtlara bakıp, Allah (c.c.) Kadir dir, İlyas (as) hayattadır, hayatın ikinci mertebesindedir, İsa (as) İlyas (as) dan sonra dünyaya gelmiştir, O da hayattadır, hayatın üçüncü mertebesindedir, İsa (as) dan sonra Muhammed Mustafa (S.A.S.) gelmiştir deyip, en son sırada duran kağıdı eline alıp , bu da size ÜMİT olsun dedi.