Muhafazakar Parti'nin son yıllardaki performansına bakarak bir krizden söz etmek olanaklı. Muhafazakarlar 3 yıl önce İngilere'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği için referandum yaptılar. Ancak referandumdan, ülkenin AB'den ayrılması (Brexit) sonucu çıkınca, "ülkenin birlikte kalması" için kampanya yapan Başbakan ve dönemin Muhafazakar Parti lideri David Cameron istifa etti. Yerine lider ve Başbakan olan Theresa May (o da İngiltere'nin AB'de kalmasından yanaydı), AB'den çıkma sürecini başlattı. May 2017'de "Güçlü ve dengeli" sloganıyla erken seçime gitti ama partisi Avam Kamarası'nda çoğunluğunu kaybetti.
May, AB ile yaptığı anlaşmayı bir türlü Parlamento'dan geçiremedi. Brexit Partisi lideri Nigel Farage'a oy kaybetme, ana muhalefetteki İşçi Partisi'nin lideri Jeremy Corbyn'in iktidara gelme olasılıkları arasında sıkıştı. Biri yerel seçimlerde diğeri de Avrupa Parlamentosu seçimlerinde olmak üzere iki hezimet yaşadı ve istifasını açıklamak zorunda kaldı.
Boris Johnson'un 'başarıları'
Boris Johnson'ın da geçmişte hükümet dışından Kültür Bakanlığı, Theresa May döneminde Dışişleri Bakanlığı deneyimleri var ama bu dönemlerde bir başarısından söz etmek zor.
Johnson'un, liderlik seçimi başlarken uzun süre sessiz kaldıktan sonra düzenlediği ilk basın toplantısında, aldığı çok sınırlı sayıdaki soruya cevap verirken bu deneyimlerden konuşmaktan kaçınması, 2008-2016 döneminde Londra Belediye Başkanlığı deneyimini vurgulamaya çalışması da bu yüzden.
Basın toplantısında sorulan 6 sorunun hepsi de ona yönelik "istikrarsızdır", "güvenilmezdir", "yalancıdır" iddialarıyla ilgiliydi. Johnson bu sorulara net yanıt vermedi. Ancak önümüzdeki günlerde bu sorulardan kaçması kolay olmayacak.
Örneğin Michael Howard 2003'de Muhafazakar Parti lideri seçildikten sonra Boris Johnson'a partinin başkan yardımcılığını ve kültür sözcülüğünü vermişti. Johnson, 2004 yılında Sepectator dergisi yazarı Petronella Wyatt ile ilişkisi üzerine gündeme gelen söylentileri önce yalanlamış, sonra da yalanı ortaya çıkınca istifa etmeye yanaşmamıştı. Howard da onu görevden almıştı.
Johnson'ın Dışişleri Bakanlığı deneyimi övünülecek gibi değil. "Beyaz sömürgecilerin Afrika'ya dönmesi yararlı olur" sözleri, Myanmar (Birmanya) ziyareti sırasında, emperyalist ve ırkçı şiirleriyle de bilinen Rudyard Kipling'den yaptığı alıntı birer mini diplomatik kriz yaratmıştı.
İngiltere vatandaşı Nazanin Zaghari-Ratcliffe'nin İran'da casuslukla suçlanarak tutuklanmasına rolü olup olmadığı da tartışılmıştı Boris Johnson'ın. Zira Ratcliffe İran'da tutuklandığında "Ben turistim ailemi görmeye geldim" demiş, Johnson ise onun için "İngilizce öğretmeye gitmişti" diye konuşmuştu. "Çarşaflı peçeli kadınlar banka soyguncusuna benziyor" da demişti Johnson.
1980'li yıllarda Johnson'ın Times gazetesindeki görevine yalan alıntı yaptığı için son verilmişti. Yayımcı Conrad Black, Boris Johnson'a, muhafazakar eğilimli Spectator dergisinin editörlüğünü, bu görevde olduğu sırada milletvekilliğine aday olmamak koşuluyla önermiş, Johnson bu sözünü de tutmamıştı.
Sol eğilimli The Independent gazetesinin aktardığına göre Black, Johnson için, "Ağza alınamayacak kadar iki yüzlüdür" diyormuş.
'Türkiye üye olunca 80 milyon Türk AB'ye dolacak' demişti
Boris Johnson Brexit referandumu kampanyasında, "Türkiye üye olunca 80 milyon Türk AB'ye dolacak" demişti. Bu konuda ortak bir mektuba imza atmış olmasına karşın bu sözleri daha sonra inkâr etti.
Bugünlerde, "Brexit sonrası İngiltere'de sağlık sistemi için her ay 350 milyon sterlin ek gelir sağlanacak" iddiası anımsatılınca, hemen konuşmanın yönünü değiştirmeye çalışıyor.
Times yazarı Janice Turner'de "Liderlik yarışı hızlandıkça, Boris'in nasıl yön değiştireceğini göreceksiniz" başlıklı yazısında, bir keresinde, Boris Johnson'a "Siz iyi bir baba mısınız?" diye sorduğunda aldığı yanıtın "Hemen konuyu değiştir" olduğunu aktarıyor. Boris'in evlilik dışı birkaç çocuğu olduğu yönünde söylentiler var. Janice Turner "Muhafazakar Parti'nin lideri ve İngiltere Başbakanı olacak birinin kaç çocuğu olduğu belli değil" diyor.
Johnson'un Londra Belediye Başkanlığı dönemine ilişkin, 'Suç oranları geriledi, evsizler için çok sayıda yeni ev yapıldı' iddiaları da gerçeklere uymuyor. Ne var ki gerçeklerin o kadar da önemli olmadığı bir dönemden geçiyoruz. Muhafazakâr Parti'nin yaklaşık 160 bin üyesi arasında yapılan kamuoyu yoklamaları Boris Johnson'a desteğin yüzde 54 dolaylarında olduğunu gösteriyor. Çünkü, sol eğişimli The Guardian gazetesinden Rafael Behr'in dikkat çektiği gibi, "Hiçbir aday Muhafazakarları, muhafazakar kimliklerinden dolayı Boris kadar iyi hissettiremiyor".
Brexit uğruna gerekirse Parlamento'yu askıya almaktan söz ediyor
Muhafazakar Parti'de lider seçim süreci devam ederken, birçok adayın, barışı ve demokrasiyi önemsizleştirerek İrlanda sorununu yok sayması (Johnson, "Kuyruğun köpeği sallamasına izin verilemez" diyordu), Brexit uğruna gerekirse Parlamento'yu askıya almaktan söz etmesi de krizin başka göstergeleri…
Genel başkan adaylardan Uluslararası Kalkınma Bakanı Rory Stewart, "Bu askıya alma söylemi aslında Parlamento'da çoğunluğun sert Brexit'e karşı olduğunun itirafıdır" diyor ve ekliyor:
"Eğer askıya alırlarsa biz de dışardaki Metodist Kilisesi'nde toplanır, demokrasinin ayaklar altına alınmasını önleriz...Parlamento daha önce bir kez 1662'de askıya alınmış, ülkede çok kötü şeyler olmuştu (İngiltere'de o dönem iç savaş çıkmıştı).
Bir diğer gariplik de şöyle: Sert Brexit'e karşı olan, Rory Stewart halen yarışan adaylar listesinin sonunda ama yüzde 43 ile Muhafazakar Parti'nin üyeleri arasında, Johnson'dan sonra en popüler aday.
Muhafazakar Parti'nin meclis grubunda ikinci tur oylama Salı günü yapılacak. Krizi izlemeye devam ediyoruz…