İnsan hakları ihlallerine karşı HUMAN RIGHTS DEFENDERS derneği var
Human Rights Defenders (HRD), Türkiye'de hak ihlallerine uğramış hukukçu, sendikacı ve akademisyenler tarafından 1 yıl önce kurulan dernek AKP iktidarının insan hakları ihlallerini uluslararası mercilere taşımakta kararlı.
Derneğin kurucularından Muammer Burtaçgiray, Samanyoluhaber.com'un sorularını cevaplandırdı.
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabulünün üzerinden 70 yıl geçmesine rağmen Türkiye'nin insan hakları sicili her geçen gün bozuluyor.
Son yıllarda sistematik işkence ve adam kaçırma vakalarında Türkiye'den gelen şikâyetlerde artış var. 20 Temmuz 2016'da Olağanüstü Hal (OHAL) rejiminine geçilmesi ile birlikte askıya alınan hukuk sistemi hâlâ normale dönmedi.
Türkiye'deki insan hakları ihlallerini ve ihlallere karşı neler yapılabileceğini Human Rights Defenders (HRD) derneği kurucularından Muammer Burtaçgiray ile konuştuk.
Human Rights Defenders ismini ilk defa 10 Aralık 2018 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde yaptığı basın açıklaması ile duyduk. HRD hakkında biraz bilgi verir misiniz? Ne zaman ve kimler tarafından kuruldu? Kuruluş maksadı nedir? HRD ne gibi faaliyetler yürütmektedir?
Human Rights Defenders, Merkezi Almanya'da olan bir insan hakları örgütüdür. Aslında çok eski bir kuruluş değiliz. İsim belirleme, tüzük hazırlama ve kuruluş çalışmaları dahil 1 yıllık bir geçmişimiz var. Kurucu ve üyelerimizin çoğunu son yıllarda ülkemizde yaşanan insan hakları ihlallerinin bizatihi mağduru olmuş gazeteci, işadamı, eğitimci, sendikacı, hukukçu ve bürokratlar oluşturmaktadır.
Üyelik şartlarımızda herhangi bir sınırlama bulunmamaktadır. İnsan hakları savunucusu olmak isteyen herkese kapımız açıktır.
Niçin böyle bir derneğe ihtiyaç duyuldu? Dünyada benzer birçok kuruluş var.
Bizi böyle bir kuruluş kurmaya biraz da Türkiye'deki insan hakları ihlalleri sevk etti. Mağdur insanların sesini duyurmak, haklarını savunmak ve her türlü zulmün, zorbalığın karşısında, adalet, hukuk ve umut için mücadele etme isteği ve hedefi oldu.
Bugün insan hakları ihlalleri dünyanın birçok yerinde salgın bir hastalık gibi yayılmıştır. Bununla mücadele etmek çok büyük bir insanlık görevidir. Bir hastalıkla mücadele etmenin ve Onu tedavi etmenin en önemli yolu öncelikle hastalığı teşhis etmektir.
Dolayısıyla insan hakları ihlallerinin tespit edilip kayıt altına alınmasını, mağdurların seslerinin duyurulmasını ve tüm bunların incelenerek raporlanmasını hastalığın teşhisi gibi değerlendiriyor ve çok önemsiyoruz.
"TÜRKİYE'DEKİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİNİ KAYITLARA GEÇİRİYORUZ"
Bunun için bizim de mağdur olduğumuz Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerini yakından takip ediyoruz.
Bir taraftan yaşanan insan hakları ihlallerini kayıt altına alarak hukuki ve sosyolojik açılardan inceleyen bilimsel raporlar hazırlıyoruz.
Yüz binlerce insanın işinden aşından edildiği, on binlerce insanın hapsedilerek hürriyetinin elinden alındığı ve yüzlerce, binlerce insanın işkenceye maruz bırakıldığı, bazılarının da bu zulümlere dayanamayarak hayatını kaybettiği bu istibdat devrinin canlı şahitleri olarak tarihe not düşmeye çalışıyoruz.
Bunun için şimdilik kısa belgeseller hazırlıyoruz. Fakat hedeflerimiz arasında tarihe ışık tutacak uzun metrajlı belgeseller hazırlamak da var.
Bireysel başvuruları da kabul ediyor musunuz?
İnsan hakları ihlalleri raporlaştırmak, uluslararası kuruluşları ve kamuoyunun dikkatini oraya çekmek önemli. Ancak bazı mağdurlar için aciliyet kesbeden olaylarla da karşılaşıyoruz. Kaçırılan insanlar var, işkence gören insanlar var. Bunların mağduriyetlerini tek başına ele alıp çözüm önerileri gerçekleştiriyoruz.
Bize ulaşan mağdurların dosyalarından, öncelikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) ve Birleşmiş Milletler'in (BM) 'insan hakları komitesi' ve 'işkenceyi önleme komitesi' gibi ilgili komitelerine taşıyarak hukuki bir mücadele yürütüyoruz.
Bununla beraber işkence gibi insanlığa karşı işlenmiş suçları, evrensel insan hakları ihlali olarak görmekle kalmamış ve kendi iç hukuklarına taşıyarak uluslararası yargılama yetkisine haiz mahkemeler oluşturmuş ülkeleri tespit ederek buralarda davalar açmaya hazırlanıyoruz.
Hak ihlalleri konusunda bugüne kadar somut atılmış hukuki bir adım var mı?
Ülkemizdeki insan hakları ihlallerine ilişkin elbette hukuki adımlar da atıyoruz.
Örneğin Türkiye'de on binlerce insanın kendi vatanlarında adeta parya muamelesi görmesine ve tamamen siyasi saiklerle terörize edilip zulme maruz bırakılmasına zemin oluşturmak için hükümetin kullandığı en muğlak araç olan "ByLock" ile ilgili gerçeklerin ortaya çıkması için Litvanya makamları nezdinde girişimlerde bulunduk.
Bu konuyu biraz açmak istiyorum müsaadenizle.
HRD olarak ByLock hakkında çok kapsamlı bir rapor hazırladık. Raporda, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından hazırlandığı anlaşılan ByLock kullanıcı verilerinin "hukuki delil" niteliğinde olmadığı ve mahkemelerce kullanılmasının uluslarası hukukun açık ihlali anlamına geleceği, hukuki ve bilimsel açıklamalarla ortaya konmuştur.
Bu noktada ByLock konusunda öncelikle şu hususların bilinmesi gerekir:
ByLock programına yayın hizmetini Litvanya da bulunan Cherry(Baltic) Server vermiştir. Dolayısıyla gerçek ByLock kullanıcı verileri Litvanya’daki Cherry Server'da tutulmuştur.
ByLock kişisel verilerinin mahkemelerde kullanılabilmesi için Litvanya’da bulunan kişisel verilerin Türkiye Adalet Bakanlığı ile Litvanya Adalet bakanlığı arasında adli yardımlaşma yoluyla alınmış olması gerekir.
Oysa mağdurlar adına yaptığımız araştırmalarda Türk makamlarının adli yardımlaşma olmadan binlerce ByLock kullanıcı kişisel verilerini hackerler marifetiyle çaldığı veya istihbari fişleme çalışması ile ürettiği anlaşılmıştır.
"BYLOCK DELİLLERİ HUKUKEN YOK HÜKMÜNDEDİR"
Hasılı bugün MİT’in ByLock kullanıcı listesi olarak mahkemelere gönderdiği Excel listesi, çalıntı veya uydurma verilerle üretilmiş, hukukilikten tamamen uzak bir belge olduğu ortaya çıkmıştır.
Halbuki kişisel veriler hem uluslararası hukuk normlarına hem de Türk kanunlarına göre hâkim kararı olmadan elde edilemez, hukuken elde edilmeyen veriler delil olarak kabul edilemez ve mahkemelerce kullanılamaz.
Bu gerçeklerin ortaya çıkması için hem Litvanya'da Cherry (Baltic) Server aleyhine açılmış davaları, hem de Litvanya Meclisi Hukuk Düzeni Komitesi nezdinde başlatılmış girişimlerimizi takip ediyoruz.
Karşınızda geçmişte kesinleşmiş AİHM kararlarını bile tanımayan bir iktidar var. Anayasa Mahkemesi'ni, AİHM'i tanımadıklarını siyasi beyanlarında açıkça ifade ediyorlar. Yurt dışında takip ettiğiniz hukuki davalarla Türkiye'de bir sonuç alınabileceğine inanıyor musunuz?
"Zulm ile abad olanın ahiri berbad olur" diye bir atasözümüz var. Bugün hakkı ayaklar altına alıp hukuku çiğneyen despot iktidar, nice canlar yakıp nice ocaklar söndürdü. Fakat mahkeme kadıya mülk değildir. İnsanlıktan uzaklaşıp zulme devam edenler geride derin acılar bıraksa da sonunda hukuk ve hukuktan yana olanlar kazanacaktır.
Buna İnancımız da azmimiz de tamdır. Bu istikametteki mücadelemiz hedefine ulaşıncaya kadar devam edecektir.
1 yıl gibi kısa bir sürede birçok faaliyette bulunduğunuzu ifade ettiniz. Bu faaliyetlerinizle Türkiye'de devam etmekte olan insan hakları ihlallerini ne ölçüde duyurabiliyorsunuz?
Aslında temas ettiğimiz birçok kişi ve kuruluşun Türkiye'deki insan hakları ihlallerini duyduklarını gördük. Onlarca gazetecinin hapiste olduğunu biliyorlar. Fakat örneğin yüzlerce kadının bebekleri ile birlikte hapsedildiğini bilmiyor ve duyduklarında inanmakta güçlük çekiyorlar.
"DOĞRU BİLGİLERİN ULAŞMASI İÇİN UĞRAŞIYORUZ"
On binlerce insanın sadece Uluslararası Yargıçlar Birliği’nin (IAJ) tanımlaması ile WhatsApp türü bir uygulama olan ByLock iletişim programını kullandığı iddiasıyla hapsedildiğine anlam veremiyorlar.
Dolayısıyla Türkiye'yi görevleri gereği yakından takip eden kişi ve kuruluşlara doğru bilgilerin ulaşması için temaslarda bulunuyoruz.
Bütün bu çalışmalarınıza uluslararası anlamda karşılık bulabildiniz mi?
Çok yakın zamanda Almanya Dışişleri Bakanlığı'nın ilgili birimleri ile görüşmelerimiz oldu. Kendilerine Türkiye'de yaşanan ve malesef yaşanmakta olan insan hakları ihlallerine dair bilgi ve raporlar sunduk.
Kanada Barolar Birliği ile temasta bulunduk ve hukuki çalışmalar yürütüyoruz.
"BM'NİN UPR MEKANİZMASINI TAKİP EDİYORUZ"
BM'nin üye ülkelerin insan hakları karnesini hazırlamak için oluşturduğu UPR ( Universal Periodic Review) mekanizmasını yakından takip ediyoruz.
Ülke raporlarını hazırlarken sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını da dikkate alan bu çok önemli mekanizma ile iletişim halindeyiz ve Türkiye'de yaşanan hukuksuzlukların tüm gerçekliği ile raporlanması için çalışmalar yürütüyoruz.
Bu cümleden yapılabilecek her çalışmayı önemsiyoruz. Ülkemizde maalesef her gün bir yenisine şahit olduğumuz bu insan hakları ihlallerinin hızına yetişmek zor olsa da panel ve çalıştaylara bildiriler göndererek, röportajlar yapıp makaleler yayınlayarak çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Devlet imkânlarını, yurt dışı temsilciliklerini, medyayı kullanan bir güce karşı hukuki mücadele veriyorsunuz. Bu size bir yılgınlık yaşatmıyor mu? "Bu kadar imkânlara karşı ne yapabiliriz?" diye ümitsizliğe düştüğünüz anlar oluyor mu?
Aslında haklı olmaktan kaynaklanan güç ve enerjimizle çalışıyoruz . Bir web sayfamız ve bir de sosyal medya hesabımız var. Bu konuda sesimiz duyurabildiğimiz. Bir de her platformda derdimizi anlatabilme kararlılığımız.
"DUYARLI HERKESİ BEKLİYORUZ"
Türkiye’de her kesimden milyonları aşan mağdur var. Bir de mağdur olma potansiyelinde olanlar. Hepsinin mağduriyetini giderebilsek keşke. Ancak bunun mümkün olmadığını biliyoruz. Ancak bir nebze sayıları azaltsak o bile kâr diye bakıyoruz. Bir de yalnız olmadıklarını hissetmeleri lazım.
Tamamen dayanışma ve kollektif akılla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bu konuya duyarlı herkesi de derneğimizin çalışmalarına davet ediyoruz.
Human Rights Defenders derneği ile irtibata geçmek isteyenler için
Sitemizi kullanmaya devam
ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz.
Detaylı bilgi almak için Çerez Politikasını ve Gizlilik Politikasını inceleyebilirsiniz.