Avukat İrfan Sönmez, iktidarın sıkıştığı her olayı "paralel"e bağlamasının kendisini sorumluluktan kurtaramayacağını belirten bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı:
PKK İLE İŞ TUTMAK...
Sanırsınız ülkeyi AKP değil başka bir iktidar yönetiyor; sıkıştıkları her yerde sorumluluğu -paralele- bağlayıp, aradan çıkıyorlar.
Sorumluluktan kaçmak kimseyi sorumluluktan kurtarmaz. Ülke politikalarını kim belirliyorsa sonuçlarına da o katlanacaktır.
Her politik başarısızlıkta -cemaati- hedef göstermek kısa vadede bazı çevrelerde etkili olsa da uzun vadede geri teper. Yönetiyorsanız mazeretiniz olmayacak, iyisiyle kötüsüyle ortaya çıkan sonuçlara katlanacaksınız.
Paralel iddialarının köpürtülmesinin arkasında bu gerçek yatıyor. Arka arkaya iflas eden politikalara bir suçlu bulmak gerekiyordu, buldular. Paralel denilen şey bir suç örgütünün adı değil, iktidarın günahlarını örtmek için kullandığı bir araçtır.
Siz bakmayın bugün cemaat-HDP özdeşleştirmesi yapma gayretlerine. Bu iktidarın en büyük cürmü PKK ile masaya otururken verilen tavizler ve işlenen suçlardı. Masaya oturmayı örgütün yaptığı her şeye göz yummak sandılar.
Örgüt bu tedbirsizliği görünce önce yaylalara inip şenlikler düzenledi, tepki görmeyince şehitlikler açmaya, heykeller dikmeye başladı, yine tepki görmeyince şehirlere inip her yanı silahla doldurdu.
Bunlar herkesin bildiği görünen suçlar, bir de sadece güvenlik bürokrasisinin bildiği, çok dar çerçevede kalan bilgiler var. Bunların ortaya çıkması halinde ona buna PKK işbirlikçiliğini yapıştırmaya çalışanların ne büyük suçlar işlediği ortaya çıkacaktır.
AKP'nin barış yapmak için bir alt yapısı yoktu, terörle mücadele edecek ideolojik bir alt yapısı da yok. Başbakan Davutoğlu ile CB Erdoğan arasındaki söylem farkının kaynağında da bu ideolojik alt yapı eksikliği yatıyor.
Osmanlıcılığı eyaletleşme ve özerkliğe cevaz verme gibi gören bir yaklaşım tarzı ülkeyi bütünleştirmek yerine etnik kümelere ayırır. Halbuki Osmanlıcılık,Türkçülük,İslamcılık gibi hareketlerin ortaya çıkış nedeni çevre ile merkez arasındaki ilişkiyi gevşetmek değil, toplumu bütünleştirmek ve devleti kurtarmaktı.
Bazı çevreler tarafından dile getirilen federasyon taleplerini de aynı bağlamda değerlendirmek gerekir,amaç uluslararası sınırlarda değişiklik yaparak bağımsızlığa doğru stratejik bir adım atmaktır.(Aytekin Yılmaz,Etnik Ayrımcılık,s,85)
Diğer taraftan,çift dilli bir terör politikasının, terörle mücadelenin birinci şartı olan kararlılığı ortadan kaldıracağı bilinen bir gerçektir. Terör örgütlerini en fazla motive eden siyasi iktidarların kararsızlığı ve ikircikli bir dile sahip olmalarıdır.
Terör eylemlerinin hedeflerinden biri, örgütün pazarlık marjını yükseltmek, karşı tarafın iradesini kırmaktır, eylemlerin durumu değiştirmeyeceğine dair kararlı bir tutum sergilenirse, bir süre sonra eylemcilerin iradeleri sarsılır, eylemler tavsamaya başlar.
Başbakanı başka Cumhurbaşkanı başka dille konuşan bir ülkede eylemciler için her zaman bir umut vardır.
Cemaati günah keçisi yapmakla kimse sorumluluktan kurtulamaz. Apo ile kimin halvete girdiği, ülke politikalarını kimin belirlediği, örgüte kimin göz yumduğu,kamyonlar dolusu silahı kimin görmezden geldiği bellidir.
Öcalan ne diyor; ben AKP ile beraber demokratik ittifakın sınırlarını çiziyorum, AKP ne diyor, cemaat PKK ile iş birliği yapıyor. Hadi ordan...