Yılın ikinci yarısından itibaren hızla tırmanan döviz kuru ve kredi faizleri şirketlere katlanan borçlar şeklinde geri dönerken son günlerde iç piyasada ciddi bir nakit darlığı baş göstermiş durumda.
Euronews'ten Ergin Atılgan'ın haberine göre köklü bazı işletmeler de dâhil, borçlarını vadesinde ödemeyecek hale gelen yüzlerce işveren konkordato (borç yapılandırma anlaşması) başvurusu için soluğu mahkemelerde alıyor.
OHAL sürecinde kaldırılan iflas erteleme kanununa Mart ayında alternatif olarak çıkarılan konkordatoya hem de borçlu hem de alacaklı başvurabiliyor. Konkordato teoride borçluya borcunun bir kısmını ödemek üzere alacaklısıyla uzlaşarak iflastan kurtulma şansı tanıyabiliyor. Alacaklı da iflas durumunda alamayacağı parasının en azından belli bir kısmını tahsil edebiliyor.
Önlemler iflastan kurtulmaya yetmeyebilir
Ancak uzmanlar, tüm taraflar iyi niyetli olsa da konkordato ve benzeri hukuki düzenlemelerin nakit darlığı çeken birçok firmayı günün sonunda tek başına iflastan kurtarmaya yetmeyeceği görüşünde.
Sabahattin Zaim Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Oğuz Atalay sorunun kaynağına inilmedikçe konkordatonun belli başlı firmalar açısından sonu ötelemekten başka bir işe yaramayacağı kanaatinde.
Geçmişte her kriz sonrasında icra iflas hükümlerinde belli revizyonlar olduğunu hatırlatan Atalay, “ekonomik sorunlar hukuki düzenlemeyle bir yere kadar ertelenebilir. 2001 krizinin aksine bugün piyasada belirgin bir ödeme güçlüğü var. 2019’un ikinci yarısına kadar yüksek miktarda finansman sağlanamazsa ciddi iflaslar olacaktır,” uyarısında bulunuyor.
Devletin ciddi bir likidite krizinin varlığını kabullenip acilen ucuz finansman sağlayıcı tedbirler alması gerektiğini belirten Atalay, bankalara verilecek desteklerle KOBİ’lere ucuz finansman yolunun açılması şart diyor.
Konkordatoya başvuran şirket sayısı 3 bini geçti
Şimdiye kadar konkordatoya başvuran şirket sayısının 3 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Başvurularda inşaat, gıda, giyim ve perakende sektörleri başı çekiyor. Dikkat çeken alt sektörler arasında restoran zinciri ve AVM yanında ayakkabı, ambalaj ve lojistik firmaları da yer alıyor.
Konkordatonun başarılı olup olmayacağına mahkeme başvurudan sonraki beş ay içinde karar vermek zorunda. Bu süreden sonra başarılı olması beklenen taraflara bir yıla kadar kesin mühlet veriliyor. Kesin mühlet de en fazla altı ay uzatılabiliyor. Dolayısıyla tüm süreç en fazla 23 ay sürebiliyor. Dava reddedilirse borçluya koruma tedbiri kalkıyor ve mahkeme borçlunun iflasına karar veriyor.
Atalay’a göre konkordatoya başvuran şirketlerin yarıdan fazlası tüm bu süre alınsa dahi kapanma riskiyle karşı karşıya. “Çoğunluğunda yeterli sermaye yok ve dış finansman kaynaklı çalışıyorlar, zaman kazanmak nakit girişi demek olmayabilir. Kârlılık oranlarının hızla azaldığı ve düşük faizli kredi bulmanın neredeyse imkânsız olduğu bir ortamda işlerin zamanla düzelmesini beklemek fazla iyimserlik.”
İşten çıkarmalar başladı
Piyasada işten çıkarmaların şimdiden başladığına dikkat çeken Altaylı, farklı sektörlerden işletmelerin nakit sıkıntısı sonucu çalışamaz hale gelmelerinin domino etkisi olabileceği uyarısında bulunuyor. “Muhtemel bir iflas dalgası başta alacaklıları etkilerken, istihdam kaybından, tedarik ve dağıtım zincirinin bozulmasına, batık kredilere ve piyasada tekelleşmeye kadar zincir reaksyion etkisi yaratabilir.”
Türkiye’nin önde gelen gıda ve içecek firmalarına ambalaj üreten Rosti Tebplast kurucusu Abdullah Teber de sektörde bir yaprak dökümünün rekabetçiliği ciddi manada tırpanlayacağından korktuklarını söylüyor. “Belli gıda dallarında birbirine rakip, on yılların tecrübesine sahip firmaların borç yükünden dolayı artık ayakta duramaz hale geldiğini üzülerek görüyoruz,” diyen Teber, önümüzdeki dönemde konkordato başvurularının artacağını tahmin ettiklerini sözlerine ekliyor.
İstanbul Hazır Giyim Ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) üyesi Hikmet Tanrıverdi de neredeyse tüm sektörlerde finansman maliyetlerinin şirketlerin faaliyet karlarının üzerine çıktığını belirtiyor. “Sanayici açısından durum daha kritik. Bankalardan kredi almak çok daha zorlaştı. 24 milyon borcu ve buna karşın 126 milyon alacağı olan bir işletmenin konkordatoya başvurduğunu biliyorum. Yani piyasada ciddi bir nakit akışı sıkıntısı var.”
Öz kaynak açığı olan firmaların icra baskısına maruz kalmamak için konkordatoya yöneldiğini belirten ekonomist Ali Rıza Özalp mevcut durumu bankaların aktif kalitesini bozan makroekonomik bir sorun olarak nitelendiriyor. Konkordatonun revize edilerek korunması gerektiğini savunan Özalp’e göre bu tarz koruma tedbirleri alacaklı ve borçluları bir şekilde ayakta tutmaya yarayabilir.
BDDK’nın Haziran 2018 dönemi raporuna göre gayri nakdi krediler toplamı 761 milyar lira, bu tutarın 460 milyar lirasının da döviz cinsi olduğunu hatırlatan, Özalp “gerçekten borç tasfiyesi yapmak isteyen söz konusu işletmeler için konkordato talepleri bu kadar büyük riski almak istemeyecek bankalar tarafından da desteklenecektir,” diyor.
Konkordato popüler olunca 5-6 bin avukat bu işlemlere müdahil oldu
Konkordato başvurularını yakından takip eden avukat Satılmış Şahin “Piyasa aktörleri 2 seneye kadar işler düzelir umuduyla çaresiz çözüm yolları arıyor. Bize gelen vakaların bazıları çok vahim, şirketler bankalardan ek süre istiyor, yanıt gelmezse konkordatoya gidiyorlar,” diyor. Son günlerde 250 milyon liranın üstünde borç miktarıyla konkordato başvurularının arttığını belirten Şahin, 3-5 milyarlık borçlu holdinglerin de yakında bu kervana katılma ihtimali var diyor. “Şirketler açısından maksat ayakta kalma görüntüsü vermek, konkordato iyi niyetle getirilmiş bir sistem ama ne kadar başarıya ulaşır göreceğiz.”
İflasın korunması davalarına Türkiye genelinde en fazla 50 uzman avukat bakarken şimdi konkordato popüler olunca 5-6 bin avukatın bu işlemlere müdahil olmaya başladı diyen Şahin’e göre uzmanlık gerektiren bu alanda kalite düşünce başarı ihtimali de düşüyor.
Konkordato nedir?
İtalyancada uzlaşma, anlaşma manasına gelen konkordatoyu hem alacaklı hem de borçlu yerel asliye ticaret mahkemesine başvurarak talep edebiliyor. Genel manada konkordato borçlu ile alacaklı arasında yapılan ve mahkeme kararıyla bağlayıcı hale gelen yeniden yapılandırma anlaşması olarak tanımlanıyor.
Mart ayında Resmi Gazete yayınlanarak yürürlüğe giren 7101 nolu konkordato kanunu esasını 1881 yılına dayanan İsviçre iflas erteleme kanunundan alıyor.
Kanunda adi konkordato, iflastan sonra konkordato, mal varlığının terki suretiyle konkordato ve sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması şeklinde dört bölüme ayrılan konkordato borçluların mali durumlarını düzeltmelerini ve iflastan kurtulmalarını amaçlıyor. Başarılı olma durumunda alacaklıların da belirli bir kesintiyle veya vadede alacağına kavuşmasını sağlıyor.
Kanunda borçlu başvuru süreci “borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebilir” şeklinde açıklanıyor.
Mahkeme başvuru sonrası konkordato anlaşması şartlarının mevcut olduğunu görürse 3 aylık geçici mühlet tanıyor. Bu sürede mahkeme konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olup olmadığının yakından incelenmesi amacıyla bir de geçici konkordato komiseri görevlendiriyor.
Geçici süre süre en fazla 2 ay daha uzatılabiliyor. Mahkeme konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğu kanaatine varırsa borçluya 1 yıllık kesin mühlet veriyor. Bu süre sonunda ödeme zorlukları komiser raporuyla belirtilirse ek 6 aylık süre daha alınabiliyor. Konkordato süreci maksimum 23 ay içinde sonuçlanıyor.
Borçlunun iflası durumunda alacaklarının tamamını alamama riskinin farkında olan alacaklılar genellikle alacaklarının belli bir kısmından vazgeçebiliyor. Konkordato ilan eden şirket bu sürede mallarını, taşınmazlarını satamıyor. İşsizlik sigortası kanunu uyarınca işçilerinin üç aylık ücreti Ücret Garanti Fonu’ndan ödeniyor.
Euronews