IŞİD yani Irak Şam İslam Devleti terör örgütü yine gündemde. Önce Kobani ardından, Kuveyt, Tunus ve Fransa…
Örgüt Perşembe günü sahur vakti Kobani’de bombalı saldırılar gerçekleştirdi. Ardından başlayan çatışmalar halen devam ediyor. Yüzlerce ölü ve yaralı olduğu söyleniyor. Mübarek Ramazan günü yerel halk perişan vaziyette. Ölenlerine mi ağlasın, kalanların halini mi düşünsün…
Cuma günü ise kısa bir zaman diliminde 3 farklı ülkede yapılan saldırılar dünya gündeme bomba gibi düştü. Önce Fransa’da Yassin Sali adlı saldırgan çalıştığı firmanın patronun başını kesti. Kesik başı firmanın dış çitlerinin üstüne astı. Etrafa da biri siyah biri beyaz Arapça yazılı bayraklar bıraktı. Ardından kullandığı kamyonu son sürat fabrikadaki kimyasal maddelerin olduğu tankerlere sürdü. Büyük bir intihar saldırısı gerçekleştirmek istiyordu ama hedefine ulaşamadı. Yaralı olarak ele geçirildi. Fransa 17 Ocak’ta Paris’teki Charlie Hebdo dergisine yönelik saldırıdan sonra bir kez daha sarsıldı. Halihazırda yükseltilen İslam karşıtlığı bir kez daha körüklenmiş oldu.
Ortadoğu’nun küçük ama petrol zengini ülkesi Kuveyt’teki hedef ise Cuma namazı kılan Müslümanlardı. IŞİD’e göre suçları ise Şii olmalarıydı. Bombalı intihar saldırısında en az 27 kişi hayatını kaybetti, 227 kişi ise yaralandı. Saldırıyı gururla üstlenen örgüt geçtiğimiz ay komşu Suudi Arabistan’da da Şii camilerini hedef almıştı.
En ölümcül saldırı ise Tunus’ta meydana geldi. Turistik Sousse kasabasında elindeki makineli tüfekle etrafa rastgele ateş açan saldırgan çoğu yabancı turist en az 39 kişiyi öldürdü, 36 kişiyi ise yaraladı. Ölü olarak ele geçirilen saldırganın genç bir Tunuslu olduğu tespit edildi. Arap Baharı olarak bilinen ama gelinen nokta itibariyle Arap Kışı’na dönen olayların başladığı ülkeydi Tunus. Hatta Mısır, Libya, Yemen ve Suriye’ye kıyasla demokrasiye geçiş sürecini başarıyla yürüttü. Ancak olayların başladığı 2011’den itibaren ülkedeki terör eylemleri artmaya başladı. Son olarak 18 Mart’ta başkentteki Bardo Müzesi’ne yapılan saldırıda yine çoğu turist 23 kişi hayatını kaybetmişti. Bu saldırılar en önemli gelir kalemlerinden biri turizm olan ülkeye büyük darbe vurdu.
Saldırılardan kim fayda, kim zarar görür?
IŞİD bugün itibariyle Suriye’nin orta ve doğu kesimleriyle, Irak’ın batı kesimlerinde ortalama İngiltere büyüklüğündeki bir alanda kontrolü elinde bulunduruyor. Örgüt aktif savaş içinde ve bu ona dinamizm sağlıyor. Örgüt için 2 eylem alanı var.
1- Suriye ve Irak’ta düzenli ordulara ve milis güçlerine karşı savaş
2- Tunus’tan Fransa’ya dünyanın farklı ülkelerinde terör eylemleriyle asimetrik savaş
Tam 3 ay önce yazdığım
Ve karşınızda IŞİD terör tiyatrosu başlıklı yazımda terörün bir tiyatro olduğunu ve ne kadar izleyici çeker ve adını duyurursa o kadar başarılı olduğunu hatırlatmıştım. Örgüt başarılı bir pazarlama stratejisine sahip. Bugün dünyanın en ücra köşesindeki ülkeler bile bu kanlı örgütün adını biliyor. O halde IŞİD yürüttüğü savaşla ve terör eylemleriyle kendi adına başarılı.
Bu tip terör örgütlerinin küresel güçler tarafından kullanıldığını düşünüyorsanız, o halde doğal olarak kazananlar listesine bu ülkeleri / istihbarat birimlerini de yazmak gerekiyor. Bir zamanlar Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesi ile gündeme gelen, geçmişi aslında 100 yıl kadar öncesine dayanan planları hatırlayalım. Bölgemizde haritaların değişmesini öngören bu planlar kendilerine sahada kullanılmaya müsait taktik unsurlar arar. Geldiğimiz nokta itibariyle karşımızda fiilen 3’e bölünmüş bir Irak ve paramparça, ne olacağı henüz belli olmayan bir Suriye var. Ve bu tablo çok doğal olarak Türkiye’yi de etkiliyor. Bu uzun konuya şimdilik virgül koyup, ortaya çıkan sonuçlar açısından El Kaide’den sonra IŞİD’in bu taktik görevi yerine getiren bir yapı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Peki kaybedenler? Tabii ki öncelikle her gün acılarına şahit olduğumuz yaşlısı, genci ve çocuğuyla kadim coğrafyamızın acılı insanları. Tarif edilmesi zor acılara haberler sebebiyle alışıyor olmaktan utanıyorum…
İstikrarsızlaştırılan ve bölünen devletler bu halleriyle dış müdahaleye çok daha açık hale geliyor. Yakın zamanda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın alacağı yeni hali tahmin etmek zor. Peki Türkiye de bu değişimden etkilenir mi? Birilerinin nihai hedefi bu olabilir. Ama unutmayalım zor oyunu bozar. Devlet kendi vatandaşını düşman bilip ona saldırmak vazgeçmeli. Ekonomik kalkınma ve reformlarla bölgesinde cazibe merkezi haline gelen bir Türkiye bölünme tehdidine karşı kendini sağlama alır. Hatta daha da ileriye gidip harita değişecekse bunu kendi lehine çevirebilir.
IŞİD ve benzeri örgütler küresel büyük resimde İslam’ı bir terör dini gibi göstermek isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor. İslam karşıtlığı azdırılıyor. Peki, kaybeden İslam mı olacak? Bunu zaman gösterecek ama şu kadarını söyleyeyim 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD’de Kur’an-ı Kerim satışları patlamıştı. Ve her türlü kara propagandaya ve Müslümanların acınası haline rağmen İslam’a dönüşler devam ediyor…