12 Eylül Anayasası'nı değiştirecek olan referandum günü yaklaşırken darbe dönemi mağdurlarının acı hatıraları da gün yüzüne çıkmaya devam ediyor.
Dönemin mağdurlarından biri de TSK'dın en iyi uçak teknisyenlerinden biri olan Kıdemli Astsubay Üstçavuş Gafur Özbak. 28 gün işkence gördükten sonra ordudan ihraç edilen Özbak, 23 yıl sonra bile yaşadıklarının dün gibi taze olduğunu böylüyor.
Referandumu, 12 Eylül 1980 zihniyetinin sona ermesinin başlangıcı olarak gören Özbak, "12 Eylül 2010 milletimiz adına çok güzel bir başlangıç olacak. Hayırlı bir sonuçla neticeleneceğini ümit ediyorum." diyor.
Diyarbakır'daki askeri üstte uçak teknisyeni olarak görev yapan Özbak, görev amacıyla Ankara Etimesgut'a davet edildi. Daha ne olduğunu anlamdan kendini işkence odasında bulan Özbak, 28 gün boyunca fiziki ve psikolojik işkenceden geçti. Hazırlanan ifadeye imza atması istenen Özbak buna karşı direnince başına gelmeyen kalmamış. Özbek, kaldığı muameleyi şöyle anlattı:
"Gözümüz bağlı sorgulamaya indirdiler. Bazı şeyler kabul ettirmek istiyorlardı. Tabi biz görmüyoruz, çünkü gözümüz kapalı. Duvar nöbeti diye bir şey var. Ellerimiz duvarda, ayaklarımız geride saatlerce durdurdular. Kolumuz uyuşuyordu. Dayaktır, işkencedir. Her türlü eza ve cefa yapıldı. 28 gün boyunca bize her türlü sıkıntıyı yaşattılar. Dedikleri ifadeyi imzalamayınca, 'Seni göndereceğiz ama senin arkandan bir terörist damgası vuracağız. Ailen seni terk edecek, çoluk çocuğun seni bırakacak, iş bulamayacaksın, insan içine çıkamayacaksın.' dedikten sonra gönderdiler."
Ordudan ihraç edilen Özbak, o dönemde uçak teknisyeni bulmanın çok zor olduğuna dikkat çekerek, buna rağmen hiçbir delili olmayan 'yasa dışı görüş benimsemek' gerekçesiyle ordudan atılmasını içine sindiremiyor. "Uçak teknisyenliğinde 2-5 ve 7 seviyesi vardır. Bu seviyelere belirli bir imtihandan geliniyordu. Ben 7 seviyeli uçak teknisyeni idim. Tabi onların yetişmiş elamanın gönderilmesi konusunda dertleri yoktu." diyen Özbak, insanların "Ne halt işledi ki bunu ordudan attılar." diye düşündüğünü söylüyor.
"SORGUCUDAN GENERALE UYARI: KARIŞMA SEN DE GİDERSİN"
Kendisiyle birlikte eşi başörtülü ve namaz kılan arkadaşlarının da sorgulandığını anlatan Özbak, sorgulamayı yapanların pervasızlığını şöyle aktarıyor: "O dönemde o kadar güçlüydüler ki, bir arkadaşımızı da sorguya aldılar. Bu arkadaşımızın kayın babasının tanıdığı bir tuğgeneral varmış, ona ricada bulunmuş. Tuğgeneral de sorgu yapılan yeri arıyor, telefonu açan albaya durumu anlatıyor. Albay, 'Paşam biz seni biliyoruz, bundan sonra arama, ararsan sen de gidersin' diyor."
"BALYOZ SANIKLARINA TERFİ İNANÇLI ASKERLERE İHRAÇ"
Özbak, ihraç edilenlerin ortak özelliğini şöyle sıralıyor: "Namaz kılıyor, eşlerinin başı kapalı ve inançlı kişiler."
Balyoz soruşturmasında hakkında tutuklama kararı verilen 102 sanığın nasıl korumaya alındığını hatırlatan Özbak, bu hukuksuzluğa isyan ediyor: "Bunların hiçbiri ifade vermedi. Hatta bunlar yetkili makamlar tarafından ordu evinde korundu. Suçları belli ve mahkemeye ifade vermiyorlar. Üstelik Heron konuşmaları varken, bunlar terfi ediliyor, ihraç edilmiyor. Diğer yandan ordusunu seven, milletini seven insanlar da ihraç ediliyor. Nerede hukuk devleti."
Referandumu, bir milletvekili seçimi ya da belediye başkanı seçimi olarak görmenin yanlış olduğuna dikkat çeken Özbak, referandumun değişikliklere kapı aralayacağını dile getiriyor. Özbak, "Anayasa değişikliği, diğerlerini bir tarafa bırakın sadece bu iş için (YAŞ kararları) 'evet' verilir." diyerek sandığa gidenlerin 'evet' demesini istiyor.