İslamiyet incelse de kopmaz

Sulh-i umuminin temsilcisi, muhabbet fedaisi olan Üstad Hazretleri barışı, güveni işte böyle temin etmek için elinden geleni yapmış ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuştur.
ABDULLAH AYMAZ - SAMANYOLUHABER.COM

Üstad Hazretleri, siyasetle hiçbir yere varılamayacağına hükmedip Ankara’dan Van’a döndükten sonra Erek Dağına inzivaya çekilmişti. Ortalığın karışık olduğu o günlerde ziyaretine gelenler oluyordu. İşte o zamana ait hatıralarını anlatanlardan Abdülbaki Arvasî  Bey diyor ki:
“Cumhuriyetin ilk yıllarındaydı (1925) Kör Hüseyin Paşa babama gelerek, ‘Ben Seydâ’nın yanına gidiyorum, beraber gidelim’ deyince, babam ‘Biraz işim var, sen istersen  Abdülbaki’yle git.  Fakat valiyle fırka kumandanı Süleyman Sabri Paşa’ya haber ver ve öyle git’ dedi.
“Sonra Vali Tahsin Beye gittik. Tahsin Bey, ‘Benim de selam ve hürmetlerimi söyleyin, ellerinden öperim’ dedi. Sonra Süleyman  Paşa’ya gittik, o da aynı şeyleri söyledi. Atlara binerek Erek Dağı’na gittik. Üstad’ın yanında eskiden polislik yapmış Cevdet isminde bir talebesi vardı.
“Ziyaret sırasında Üstad gelecek günlerden bahisle, ‘Üzülmeyin, başınıza çok işler gelecek. Sizi çok rahatsız edecekler. Üzülmeyin, hak yerini bulur. Onlar İslamiyeti kaldırmak istiyorlar. Parlak İslamî Prensipler İNCELİR, AMA YİNE DE  KOPMAZ. Onun Sahibi ALLAH’tır. Bir koruyucusunu gönderir, yeniden İslamiyeti ihyâ eder.’ dedi. Daha sonra biz bunu babama anlattığımızda, peder ‘Her halde Mehdi’yi kasdetmiş’ diye kanaatını bildirdi.
“Dağda toprak bir manastır harebesinde oturuyordu. Çok basit bir yaşayışı vardı. Bir hasır, bir keçi postu vardı. Biz şark lisanıyla mitil deriz, yüzsüz bir de yorgan vardı. Ufak tefek bazı zaruri eşyalar da etrafta gözüküyordu.
“Vakit geçince talebesine: ‘Öğle oldu, misafirler var, bir şeyler yap da getir’ dedi. Bir parça bulgurla, biraz  yağları kalmıştı. Talebesi bu kalan son yağla pilav yaptı getirdi. Çok azdı. Ben bunun kâfi geleceğini zannetmiyordum. (Yemin ederek) Ben hayatımda öyle lezzetli yemek yemedim. Orada, Erek Dağı’nda yediğimiz o öğle yemesini unutamıyorum. Yemekten sonra Üstad talebesine hitaben, ‘Sen, bu yemek yetmeyecek, diye üzüldün. Bak Allah hepimizi doyurdu, hepimize kâfi geldi’ dedi. 
“Az sonra abdest almak için müsaade istedi. Üstad dışarı çıkınca, Hüseyin Paşa, para vermek istedi. Fakat talebesi almadı. Paşa da parayı postun altına koydu. Az sonra Seydâ gelince, henüz kollarını da indirmemişti. İki elini kapıya dayayarak güldü ve Hüseyin Paşa’ya ‘Paşa siz bana misafir oldunuz, aç mı kaldınız? Bizim bir şeye ihtiyacımız yoktur. Onu bizden daha fakir  olanlara verin’ deyince, Hüseyin Paşa çok üzüldü ve gözyaşlarını tutamayıp ağlamaya başladı. ‘Kurban Seydâ  bir şey yok!’ dedi. Üstad ise: ‘Onu başkalarına ver. Benden daha çok muhtaç ve müstehak olanlar var, onlara verin’ derken, Hüseyin Paşa: ‘Seydâ bir şey yok!’ diyordu. Üstad yine: ‘Yok yok onu alın başkalarına verin’ deyince ben, postun altındaki parayı alıp cebime koydum. Vedalaşıp ayrılacağımız zaman Üstad, Hüseyin Paşa’ya: ‘Bak Paşa, şimdi vereceğin yer hatırıma geldi. Bu Cevdet’in gömleği çok eski, buna bir mecid ver’ dedi. Paşa da çıkartıp bir altın verdi; fakat talebesi bir altını almadı,  sadece bir mecid aldı.”
Hüseyin Paşa, Ağrı’nın Patnos ilçesinin Tekmal köyünde dünyaya gelmiştir. Küçük yaşta babasını kaybetmiştir. Amcasının yanında yetişmiştir. Hamidiye Alayları şarkta kurulduğu zaman Sultan Abdülhamid tarafından, Patnos ve çevresinde Hamidiye Alay kurmak üzere Miralay (Albay) rütbesiyle vazifelendirilmiştir. 1915 tarihinde Doğubeyazıd ve Kağızman’da Rus ve Ermenilere karşı başarı kazandı. Başarılarından dolayı Mirliva (Tuğ General) rütbesinde yükseltilmiştir. Bediüzzaman Hazretleriyle de sık sık görüşmüştür. Bu görüşmeler savaş sonrasında da devam etmiştir.
Üstad Hazretleri Van’’da Nurşin Camiinde  vaaz da ederdi. Bir Cuma günü Kürt aşiretlerinden ağalar da gelmişti. Şeyh Said isyanının, şark vilayetlerini sardığı bir zamandı. Namazdan sonra evkaf memuru Ömer Efendinin Cami bitişiğindeki evinde toplanmışlardı. Üstad Hazretlerini de davet ettiler. Üstad bunların vaziyetlerinden maksatlarını sezip onlara “Efendiler! Herhalde menfi bir fikirle gelmişsiniz” dedi. Onlar “Evet” deyince, Üstad “Bu zihniyet menfi olduğu kadar,  cahilane bir fikirdir. Acaba bu fikre hizmet neden ileri geldi? Soruyorum size. Şeriat mı istiyorsunuz? Böyle bir hareket şeriata muhaliftir. Bu olsa olsa bir ecnebî tahrikine âlet olma keyfiyetidir. Şeriat isterim diye, şeriatı âlet ederek şeriata muhalefet edilmez.  Böyle menfi bir hareketten ve fikirlerden vazgeçin…” dedi ve aralarından ayrılıp Erek Dağına gitti.
Molla Hamid Ekinci Ağabeyin anlattığına göre, Hüseyin Paşa, Erek Dağına da geliyor: “İki hizmetçisiyle  geldi. Atlarını ağaçlara bağladıktan sonra Üstad’ın yanına girdiler. Hüseyin Paşa çok uzun boylu, iri yarı bir insandı. Çok heybetliydi. Hüseyin Paşa edep dairesinde Hz. Üstad’ın ellerini öptü ve diz çökerek huzurunda oturdu. Biraz sonra bir mendil içinde tahminen yarım kilo kadar altını çıkarıp oraya koydu ve:  ‘Kurban, benim helal malımdan zekâtımdır, size getirdim’ dedi. Üstad, ‘Sen kendi yakınlarından akrabalarından, köylülerinden hiç kimseyi bulamadın mı ki, ta buraya kadar  getirdin?’ dedi. paşa ‘Kurban! Benim akrabalarım, yakınlarım hepsi zengin. Fakir kimse yok, müstehakı sizsiniz.’ dedi. Üstad ‘benim ihtiyacım yok’ dedi.
“Biraz sonra Hüseyin Paşa ‘Sizinle bir istişarem olacak. İzin veriniz, talebeleriniz dışarı çıksınlar, hususî konuşmak istiyorum’ dedi. Üstad, ‘Hayır bunlar benim vücudumun parçalarıdır, ayrılmazlar. Neyin varsa, söyle!’ dedi. Hüseyin Paşa: ‘Seyda, eğer bize izin verirseniz isyan edeceğiz’ dedi. Hz. Üstad: ‘Niçin siyan ediyorsunuz?.. Ali’nin, Hasan’ın kabahati varsa. Haydar, Ömer ne yapmış? Arada Müslüman kanı dökülecektir…’  (…) Hüseyin Paşa: ‘Seyda, sen benim kolumu kanadımı soğuttun. Ben aşiretime dönsem, Paşa korktu, onun için vazgeçti, diyecekler.’ dedi. Üstad: ‘Evet korktu desinler ama kan döktü, demesinler.’ dedi. Paşa ayrılıp giderken de arkasından üç defa: ‘Paşa kan dökme, kan dökme, kan dökme’ diye tekrarladı.
“Hüseyin Paşa döndü, gitti ve kuvvetlerini dağıttı. Dolayısıyla Van bölgesinde her hangi bir hâdise vuku bulmadı.”
Sulh-i umuminin temsilcisi, muhabbet fedaisi olan Üstad Hazretleri barışı, güveni işte böyle  temin etmek için elinden geleni yapmış ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuştur. 

25 Mart 2019 09:11
DİĞER HABERLER