İsnat hastalığı

Samanyoluhaber.com yazarlarından Cuma Karaman, yeni köşe yazısını 'İsnat hastalığı' başlığı ile kaleme aldı.
Tarih boyunca âlim, düşünür ve mütefekkir kişiler vefat ettikten sonra, onlara söz ve davranış isnat edenlerin sayısı artmıştır. Bazı kişiler, kendi görüş ve eylemlerini meşrulaştırmak için bu şahsiyetlerin isimlerini kullanır, onları dayanak gösterirler. Ancak bu durum ciddi bir sorumluluk doğurur. 

Dini açıdan en güzel örnek, hiç şüphesiz Peygamber Efendimiz’dir (s.a.v). O, bu meseleye çok net bir uyarıyla dikkat çekmiştir: 

“Kim bilerek bana yalan isnat ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın.” 

Bu tür müfteriler her asırda olduğu gibi günümüzde de mevcuttur. 

Bu yaklaşımlar yalnızca bireysel bir hataya değil, aynı zamanda büyük davaların ve yüce mefkûrelerin itibarsızlaşmasına da yol açar. Hakikat, sahih bilgiyle korunur; isnatla değil. 

Özellikle dini ve fikri önderlerin sözlerini aktarma konusunda büyük bir hassasiyet gösterilmelidir. Çünkü yanlış bir isnat, hem o şahsiyetin mirasını tahrif eder hem de toplumu yanıltır. Söylemediği bir sözü ona mal etmek sadece bir ilim hatası değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluk ve vebaldir. İsnat hastalığı, zamanla hakikatle bağını koparan bir kültürün oluşmasına sebep olur. Düşünce hayatında derinlik ve özgünlük yerine, sürekli bir aktarma ve referans gösterme alışkanlığı gelişir. Bu da yeni fikirlerin doğmasını engeller, taklitçiliği besler.

Bu yüzden gerek akademik çevrelerde gerekse dini sohbetlerde bir sözü veya görüşü birine atfetmeden önce doğruluğunu titizlikle araştırmak gerekir. Aksi halde, iyi niyetle yapılan bir atıf bile, zamanla büyük yanlışlara kapı aralayabilir.

Netice olarak, yüce fikir ve değerleri korumanın en temel yolu, onları doğru temsil etmek ve hakikate sadık kalmaktır. İsnat hastalığına karşı en etkili ilaç, ilmi dürüstlük ve fikri sorumluluktur.

Bu tür isnatlar zamanla bu yüce zatları kendi seviyesine çekme ve kendisinin onlardan önemsiz olmadığı fikrini doğurur. Kişiler her ne kadar vefat etmiş zatın fikirlerini temsil ettiklerini düşünseler de pratikte isnatçının peşinde oldukları bir gerçek haline gelir.

Bu süreçte, isnat edilen şahsiyetin fikirleri zamanla tahrif olur; bağlamından koparılmış, eksiltilmiş ya da fazlalaştırılmış bir biçimde sunulur. Böylece hem ilmi sadakat zedelenir hem de toplumun o şahsiyet hakkında sağlıklı bilgi edinme imkânı kaybolur. 

Üstelik bu isnat biçimi, bireysel sorumluluğu da ortadan kaldırır. Kendi düşüncesiyle yüzleşmek yerine, “filanca zat da böyle derdi” diyerek düşünceyi tartışılmaz hâle getirme çabası, hem fikri gelişimi engeller hem de düşünce istismarının kapısını aralar.

Gerçek saygı ve temsil; onların sözlerini doğru anlamak, bağlamına sadık kalarak aktarmak ve onları kendi niyetlerimize kalkan yapmamaktır. Aksi hâlde bu isnatlar, ne onların mirasına hizmet eder ne de samimi bir temsilin izini taşır.

Sonuç olarak, Hizmet’i korumak, en başta onu kendi çıkarlarına alet eden, düşüncelerini yüceltmek adına büyük şahsiyetlere isnatlarla meşruiyet kazandırmaya çalışan "isnatçılardan" korumaktır. Zira hakikat, sahih temsille yaşar; zanna, yoruma ve manipülasyona dayalı isnatlarla değil.

İsnatçıların, isnat yoluyla vereceği zarar; dışarıdan gelebilecek zararlardan çok daha yıkıcı olabilir. Çünkü bu tür zararlar içeriden gelir, güveni zedeler, samimiyeti aşındırır ve zamanla hizmetin özünü çürütür.

“Büyük zatların hayatını yazan talebeleri, kendilerinden çok hocalarını ön plana çıkarmış; bir satır bile kendilerinden bahsetmemişlerdir.“

Bu tavır, hem bir edep ve vefa göstergesidir hem de ilim ve hizmet ahlakının bir yansımasıdır. Onlar, hakikatin ve ilmin temsilcisi olan zatların önüne geçmeyi değil, o zatların mirasını doğru şekilde aktarmayı gaye edinmişlerdir. Çünkü biliyorlardı ki, asıl olan şahsi öne çıkmak değil; hakikatin temsil edildiği kaynakları sahih şekilde geleceğe taşımaktır. 

Bugün de aynı hassasiyetle hareket etmek, ilmi sadakatin ve manevi terbiyenin bir gereğidir. Zira ilim ve hizmet, benlik yarışına değil, hakikat uğruna fedakârlığa dayanır.
06 Kasım 2025 17:38
DİĞER HABERLER