Samanyoluhaber.com yazarlarından Safvet Senih yeni köşe yazısını "İstanbul ulemasından sahip çıkanlar" başlığı ile kalema aldı.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri İstanbul’daki Risale-i Nur talebelerine gönderdiği bir mektupta diyor ki: “Aziz, sıddık kardeşlerim. Hâfız Emîn, Seyyid Şefik, Hoca Mustafa!
“Evvela: Geçen Leyl-i Beratinizi ve gelen Ramazanınızı tebrik ederiz.
“Saniyen: Risale-i Nur şakirtlerinin dairesindeki, uhrevî kazanç cihetinde MÂNEVÎ ŞİRKET hesabına ve her birisi umûmen amel defterlerine hasenât yazdırmak noktasındaki faaliyete ve çalışmaya Isparta ve Kastamonu gibi İstanbul şakirtleri ve Risale-i Nur ile alâkadarları dahi bu iştiraktan gelen pek büyük kazanca girişsinler.
Sâlisen: İstanbul’un büyük âlimlerinden ve kıymetli vâizlerinden Risale-i Nur hesabına bir medet, bir yardım ve takdir bekliyorduk. Başta merhum fetva emini Ali Rıza olarak bir kısım mübarek zatlar takdir ve tahsinleriyle bizleri yani Risale-i Nur şâkirtlerini ebedî minnetdar ve müteşekkir eylediler. Cenab-ı Hak onlardan ebeden râzı olsun. Hususan yeniden haber aldık ki, meşhur ve hakikatlı ve kıymetdar ve tesirli vâiz ve âlimlerden Mahmud Efendi ve Ali Haydar Efendi, Risale-i Nur’un ehemmiyetini tam takdir ederek bizleri pek çok mesrur edip, bizi himâye eden merhum Ali Rıza Efendi’nin zevâlindeki acıyı izâle ettiler. Biz şâkirtler dahi o zâtları bu mübarek günler ve gecelerdeki mânevî kazançlarımıza hissedar edeceğiz. Bizim tarafımızdan o kıymetdar zâtlara çok arz-ı hürmet ve selâm ve selâmetlerine duamızı tebliğ edeniz. Oradaki o iki zâtın sisteminde Risale-i Nur’u takdir eden zâtların isimlerini bilmemiz lâzım ki, mânevî kazancımıza hissedar edelim. Said Nursi.
** * *
“Azize ve Sıddıka ve Risale-i Nur’ûn ERKANINDAN hemşirem ÂSİYE!
“Evvelâ: Sen benim bedelime Müftüzâde Hâfize Lütfiye’ye söyle ki: Sen şimdiye kadar bir şakirt olarak tam çalıştın, tam ders aldın. Fakat Risale-i Nur’un neşredilmesine ve hizmetine ERKÂNLAR ve HÂSLAR gibi Âsiye ve Ulviye ve Lütfiye gibi çalışamadın. Halbuki sen onlardan daha evvel Risale-i Nur’un bir kısım has erkânları gibi mücerred kalıp tenâsül kanununa girmemiş olma haysiyetiyle ve hanedanınızın da bir medrese-i ilmiye hükmünde olma cihetiyle, herkesten ziyade Risale-i Nur’a sahip, nâşir ve hâmî olmanız ve Âsiye, Ulviye ve öteki Lütfiye ve Şerife gibi Risale-i Nur’u en ehemmiyetli bir hayatınızın maksadı yapmanız gerekirdi. Çünkü Isparta’nın kahraman erkânları yerinde, bu şehirde hanımlar kısmında Hüsrevler ve erkânlar çıkmaya başladı. Bu sert şehirde Risale-i Nur’u tam yerleştirmek, sizin gibilerin gayretine ve ciddî sahip çıkmalarına bakar.
“Sâniyen: Hemşirem Âsiye! Sen Risale-i Nur dâiresinde Âsiye (çekerli elif ile ) mübarek nâmı ile ehemmiyetli bir mevki aldığın için o mübarek ismi (Hz. Musa’ya iman eden ve Cennette Efendimize eş olacak olan Âsiye’yi) Âsiye (çekerli ayın ve sad ile yazılıp Allah’a Âsi gelen, isyan eden ifade) tabiriyle tahrif edip bozma. O ismi yaz. Sonra kendine günâhkar, kusurlu diyebilirsin.” Said Nursi.
Not: Bu Âsiye Mülazimoğlu ismi fedâkar ablamızın dedesi Afyonlu Küçük Âşıktır. O Küçük Aşık da, Üstad’dan bir asır önceki Müceddid Mevlâna Hâlid Bağdadî Hazretlerinin dergâhında kalmış ve O mübarek zâtın kendisinden sonra gelecek zâta gönderdiği cübbesini ve sarığını Şam’dan getirmiş. Bu torunu Âsiye Ablamız da onu Kastamonu’da Üstad Hazretlerine teslim etmiştir. Kastamonu Lâhikasında bu mesele kısaca anlatılmaktadır.