Kahramanmaraş merkezli yaşanan deprem felaketi sonrası Türkiye'de deprem gerçeği gündemde. Candaş Tolga Işık ve yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, tv100 ekranlarında "Sesimi Duyan Var Mı?" dedi. Programda depremle ilgili konuşulmayan, duyulmayan bütün gerçekler masaya yatırıldı.
Kahramanmaraş ve Hatay'daki yıkıcı depremler sonrasında deprem gerçeği Türkiye'nin gündemine çok acı bir şekilde oturdu. 43 binin üzerinde kayıp, yüz binin üzerinde yaralı ve on binlerce yerle bir olmuş bina sonrası deprem ülkede tek konuşulan gündem maddesi oldu.
tv100 ekranlarında deprem gerçeği Candaş Tolga Işık ve yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür ile "Sesimi duyan var mı?" programında konuşuluyor. Depreme dair konuşulmayan, duyulmayan ne varsa bu programda masaya yatırıldı.
Prof. Dr. Naci Görür’ün, yayında depremle ilgili önemli açıklamalar ve uyarılar yaptı. Görür'ün açıklamalarından satır başları şu şekilde:
“Bu çağda bizim canlarımızı toprağa vermememiz gerekiyor. Bunu yapmamız gerekiyor. Ben buna bir bilim insanı olarak isyan ediyorum
Bu depremler olduğu zaman, yer bilimciler diğer bilim insanları da değişik bir yer alıyor ama ağırlıklı olarak iyi performans gösteriyorlar
Yani deprem olmadan önce, deprem olabilecek yerleri öngörüyorlar ve uyarıyorlar. O deprem gelirse hangi büyüklükte olabilir? Nasıl zarar verebilir? diyerek dilleri döndükçe tahmin ediyorlar. Ama insanları uyarıyorlar. İnsanların bilinçlenmesini istiyorlar. Depremler can alırken halkın bizzat kendisi yaşarken görürken; yöneticiler de bizzat depremlerin içerisinde devlet ve yerel yönetimler olarak canhıraş yaparken hiçbir şey değişmiyor.
Bugün, deprem hattında Kahramanmaraş’tan Hatay’a kadar benim telefonuma binlerce mesaj geliyor. Her konuda hassas bir kitle görüyorum. Hak da veriyorum canları acıyor ben de üzülüyorum ama bu kadar hassas davranırken üç sene önce ‘Burada deprem olabilir’ denilirken; benim güzel halkım sizin tepkiniz nerede o zaman?
"21.45'TE DE 22.45'TE DE DEPREM OLSA AYNI İNSAN VE MAL KAYBI VERECEĞİZ"
Candaş Tolga Işık ise deprem konusunda vatandaşları uyardıklarını belirterek, “Sen öyle diyorsun ama başka bir bilim insanı diyor ki; ‘İstanbul’da öyle bir deprem olmayacak’ Size her şeyim üstüne yemin ederim kalıbımı basarım biz bu kafayla devam edersek 2145’te de 2245’te de deprem olsa aynı insan ve mal kaybı vereceğiz.
O yüzden bilim insanları arasındaki tartışmanın medya önünde yapılması; deprem gibi şuan da Türkiye’nin en büyük ulusal güvenlik tehdidi ile baş etmek zorunda olduğu bir ülkede çok yanlış” ifadelerini kullandı.
Naci Görür, yapılan çalışmalarla Marmara Denizi’nin bütün dünya tarafından bilindiğini ifade ederek, “1999 depremi olduğu zaman Marmara Denizi dünyanın hiç bilinmeyen bir denizdi. Bizim yaptığımız çalışmalardan sonra dünyanın en bilinen iç denizi haline geldi. Yüzlerce makale yayınlandı. Bütün dünya Marmara’yı biliyor” dedi.
"DEPREMİN BİZİ YIKAMAYACAĞINI ANLATMAK İÇİN BU PROGRAMIN İLERLEMESİNİ ARZU EDİYORUZ"
Depremden yıkılmayacak yerleşim alanlarına nasıl sahip olması gerektiğini “Sesimi Duyan Var Mı?” programında anlatacaklarının altını çizen Prof. Dr. Naci Görür, “Yer bilimciler olarak artık depremi ve nerede olacak diye tartışmayalım.
Halk korktuğundan bunları sorabilir hoşgörülü olarak ama bizim bu programda yapmak istediğimiz onun için ben halkımın da bu programa özenli olarak ulaşmasını istiyorum.
Biz artık depremin bizi yıkamayacağı, depremde çocuklarımızı kurban etmeyeceğimiz, nesillerimizi sağlıkla taşıyacak, deprem dirençli yerleşim alanlarını oluşturmak için bütün enerjimizi hem halka hem de yerel yönetimlere anlatmak için bu programın ilerlemesini arzu ediyoruz.
Hiçbir şekilde kimseyle kavgasında değiliz. Hükümeti de devleti de halkı da bizim gün o gündür... Artık birbirimizi suçlamanın bir anlamı da yok” ifadelerini kullandı.
Naci Görür, "Depremi durduramıyoruz ama zararını azaltabiliriz" diyerek "Ben umutluyum. Bu kadar insanımızı toprağa verdikten sonra eskiye dönmeyeceğini kolay kolay unutmayacağını bu kadar insanların ölümünden az veya çok bir sorumluluğu olduğunu anlaması ve bilmesi lazım.
Özellikle bu genç kuşak, bunun farkında olacaktır. Halka güvenmek istiyorum. Bizim de ebediyen bu topraklarda yaşayabileceğimize göre o zaman depremi durduramıyoruz ama zararını azaltabiliriz. Bunu, deprem dirençli yerleşim alanlarını bizzat bizi yönetenlerden isteyerek; devletin şefkatini, anlayışını isteyerek; yerel yönetimle el ele kol kola sarılarak, birbirimizi itip kakmadan bu acı ve kaderde geleceğimiz için deprem dirençli yerleşim alanları gerekiyor. Bu olur mu olur. Bunu yapanlar var" şeklinde konuştu.
“YEDİSU FAYINDA, 7 BÜYÜKLÜĞÜ ÜSTÜNDE DEPREM OLABİLİR”
Naci Görür, riskli bölgeleri haritada göstererek, “Avrasya ve Anadolu levhası arasındaki sınır boyunca Anadolu göreceli olarak Batı’ya gidiyor. Levha sınırı ve levhalarda hareketli olduğu için arzın içindeki sıcaklık farkıyla burada devam depremler olacaktır.
Türkiye’nin en tehlikeli deprem sınırı yaklaşık Karlıova ile Yunanistan’a kadar olan 1650 kilometre… Şimdi ikincisi Doğu Anadolu Fay Hattı’nda ise Bingöl-Karlıova arasındaki alan akademik bir sorun. Arap levhası kuzeye doğru geldiği için orada depremler oluyor. Afrika, Kıbrıs’ın altına daldığı için Akdeniz’de de çok deprem oluyor.
Kahramanmaraş’ta olan deprem, enerjisinin bir kısmını güneye doğru verecek. Burada deprem olduğu zaman biz uyardık. Burada iki deprem olunca güneye dikkat dedik. Güneyde Hatay ve Adana havzası var. Hatay’da oldu...
Levhanın hareketiyle enerji diğer faylara da transfer edilmiş olabilir. Adana havzasının devamı Kıbrıs’ta sınırlanır. Yedisu fayında, 7 büyüklüğü üstünde deprem olabilir. Çünkü, 1780’li yıllarda 7,4 büyüklüğünde deprem üretmiş. O zamandan beri deprem yok. Üstelik Erzincan depremi oldu ve oraya stres biriktirmiştir. Bu kesimlerde hassas olunması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
"ÖZELLİKLE İSTANBUL DEPREMİ BEKLİYORUZ"
Çınarcık bölgesinde de deprem beklediklerini ifade eden Naci Görür, “Kırılma neredeyse kırılmayan yer duruyor. Kırılmayan yeri de kıracak. Özellikle İstanbul’da depremi bekliyoruz. Bunun nedenleri var. Bölge sismik bir boşluk. Bizim yaptığımız bütün araştırmalar Marmara’nın kırılma mecburiyetini gösteriyor.
Adalar fayı ve Kumburgaz fayı ya beraber ya da ayrı ayrı kırılacak. Batı Tekirdağ fayının da 1912’de kırıldığını düşünüyoruz. Dolayısıyla İstanbul’da deprem olacak dememizin nedeni bilimsel gerçeklik” dedi.
"7,2 VE 7,4 BÜYÜKLÜĞÜNDE BİR DEPREM BEKLİYORUZ"
Türkiye’de en büyük deprem tehdidin İstanbul olduğunu kaydeden Naci Görür, “İstanbul’un haricinde Kahramanmaraş’ı sayıyorduk. Orası gitti. İki bence Yedisu Erzincan-Karlıova arası ve Karlıova-Bingöl Göynük arası. Yani 7,2 ve 7,4 büyüklüğünde bir deprem bekliyoruz." ifadelerini kullandı.
Naci Görür, sözlerinin devamında İzmir bölgesindeki deprem riskine dikkat çekerek, İzmir Körfez de büyük bir fay var. İzmir fayı ciddi bir fay ve 7 ve üzerinde bir deprem üretebilir. Nitekim, Körfez alanı 70 kilometre olmasına rağmen 117 kişi hayatını kaybetti. O bölge zayıf zemin. İzmir bölgesinde yaklaşık 12-13 tane aktif fay var” dedi.