İşte ABD - Türkiye ilişkilerinin 2021 yılı özeti

Türkiye-ABD ilişkileri, Biden yönetimi göreve başladığında tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşıyordu. Eski Başkan Donald Trump’ın ilişkilerle ilgili son icraatlarından biri, Türkiye’ye Rusya’dan S-400 alımı nedeniyle yaptırım getirmek olmuştu. Türkiye ayrıca F-35 uçaklarının ortak üretim ve satışı programından da çıkarılmıştı. Gerilimin böylesine yükseldiği bir zamanda Biden yönetimiyle ilişkilerde yeni bir sayfa açılabilecek miydi? Yılın başında herkesin sorduğu soru buydu. Yıl biterken de aslında tablo çok farklı değil; iki ülke arasında kemikleşmiş sorunlar hala varlığını sürdürüyor ama F-35’lerden uğradığı zararın telafisi için Türkiye’ye olası F-16 satışı gibi ilişkilere olumlu etkisi olabilecek yeni unsurlar denkleme eklendi.
2021 yılı ve ABD’de Başkan Joe Biden yönetiminin işbaşı yapmasının ilk ayı, Türk yetkililerden ilişkilerin geleceği hakkında iyimser tonda açıklamaların ertesinde başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Ankara’dan ilişkileri normalleştirme arzusu dile getiren mesajlar duyuldu. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, katıldığı bir televizyon programında, “ABD beklentilerimizi karşılarsa normalleşiriz” dedi.

Genelde gerek hükümet düzeyinde gerek kamuoyunda ABD’ye karşı öfkeli bir tavrın varolduğu Ankara’daki bu ton değişikliği dikkat çekiciydi. Aslında Biden’ın geleneksel olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiren bir lider olması, Türkiye’nin çok eleştirildiği insan hakları konusuna özellikle önem vermesi ve ilişkilerin neredeyse dibe çöktüğü eski Başkan Barack Obama ekolünden gelen bir lider vasfını taşıması, iyimser olmayı zorlaştırıyordu.

Yıl “ilişkilerde yeni sayfa” umuduyla başladı ama iyimser hava uzun sürmedi

Ancak o dönemde bazı uzmanlar, Biden’ın da yeni bir başkan olarak, başta transatlantik ilişkiler olmak üzere küresel boyutta Trump döneminde hasar gören ilişkileri onarmak isteyeceğini ve Türk-Amerikan ilişkilerinin de bu kapsamda değerlendirilebileceğini söylüyordu. Alman Amerikan Marshall Fonu (GMF) Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı yılın ilk günlerinde VOA Türkçe’ye verdiği mülakatta, “Unutmayalım ki Biden yeni bir başkan olacak ve yeni bir başkanın amacı müttefikleri kaybetmek değil mümkünse kazanmak. Sorun yaratmak değil mümkünse var olan sorunları çözmek olacaktır. Dolayısıyla nasıl Erdoğan yönetimi ABD'yle ilişkileri normalleştirmek üzere bir irade beyanında bulunuyorsa ben Biden yönetiminin de benzer bir yaklaşımı olacağını düşünüyorum” sözleriyle bu görüşünü dile getirdi.

Bununla birlikte, 2021 yılı, olumlu tonu ağır basan açıklamalarla başlasa da, durum kısa sürede yine eskisine döndü. Sorunların çözümünde “tünelin ucunu” görmeyi engelleyen ve ilişkileri adeta zehirleyen konular bir türlü gündemden düşmüyordu. Üstelik Ankara’dan Amerikan karşıtı açıklamaların gelmeye devam etmesi sorunların çözümünü daha zorlaştırıyordu.

Blinken daha göreve resmen başlamadan Türkiye’yi eleştirdi

S-400, ABD’nin Suriye’de YPG’ye desteği ve Fethullah Gülen meselesi gibi sorunlar, ilişkileri tekrar rayına oturmayı engelleyen unsurlar olmaya devam etti. Yeni Dışişleri Bakanı Antony Blinken 19 Ocak’ta Senato Dış İlişkiler Komisyonu’nda adaylığının onay süreci oturumunda, S-400 alımından dolayı Türkiye’ye yeni yaptırımların değerlendirilebileceğini söyledi: “Mevcut yaptırımların yarattığı etkiye bakmamız ve ona göre daha fazlasının yapılıp yapılmayacağına karar vermemiz lazım. Önemli olan nokta şu; Türkiye bir müttefik ama birçok bakımdan bir müttefik gibi davranmıyor ve bu bizim açımızdan çok çok büyük bir zorluk. Türkiye’nin S-400 alma konusunda bir NATO müttefiki olarak yaptığı iş kabul edilemez, sözde stratejik ortağımızın en büyük stratejik rakibimiz Rusya’yla aynı hizada durması kabul edilemez.”

O dönemde VOA Türkçe’ye ilişkileri değerlendiren uzmanlar, Biden’ın Trump’tan önemli bir farkına dikkat çekiyor, Erdoğan’ın Trump’la kişisel ilişkileri üzerinden sorunları halletme politikasını, çok daha kurumsal yaklaşıma sahip Biden’a karşı sürdüremeyeceğini belirtiyordu.

Biden Erdoğan’ı 3 ay sonra aradı; 1915 olayları için “soykırım” dedi

Uzmanların bu görüşünü haklı çıkarabilecek bir durum Biden yönetiminin ilk aylarında yaşandı. İki ülke birer NATO müttefiki olmasına rağmen, liderler düzeyindeki ilk telefon görüşmesi, Biden’ın göreve başlamasından 3 ay sonra gerçekleşti. Üstelik bu görüşme başkanın “soykırım” ifadesini kullandığı 24 Nisan açıklamasından bir gün önce yapıldı. Dışişleri Bakanları Antony Blinken ve Mevlüt Çavuşoğlu’nun ilk görüşmeleri de hemen olmadı. Biden yönetimi göreve başladıktan yaklaşık 1 ay sonra, 15 Şubat’ta iki bakan telefonda görüştü. ABD’den Ankara’ya ilk ziyaret ise Biden yönetiminin beşinci ayında, ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Wendy Sherman tarafından düzenlendi.

Nisan ayı geldiğinde ilişkilerin gündemine çoğu yılın aynı döneminde olduğu gibi yine Ermeni olayları meselesi oturdu. Biden’ın, hem insan hakları konusundaki hassasiyeti hem de ABD’deki Rum-Ermeni diasporasıyla iyi ilişkiler içinde olan bir lider olması dikkate alındığında bu yıl ilk kez bir Amerika Başkanı’nın 1915 olayları için “soykırım” demesi ihtimali iyiden iyiye belirmişti. Nitekim beklenen de oldu; Biden 24 Nisan’da “soykırım” dedi ve eski Başkan Ronald Reagan dışında bugüne kadar 24 Nisan’da Beyaz Saray’dan yapılan resmi açıklamada “soykırım’’ sözcüğüne yer veren ilk başkan oldu.

Uzmanlar, bu gelişmenin siyasi boyutlarından öte hukuki boyutlarının daha ağır basabileceği tehlikesini dile getirdi. Biden’ın açıklaması, Emeni kökenli Amerikan vatandaşlarının bugüne kadar Türkiye’ye karşı açtıkları ancak başkanlık düzeyinde “soykırım” tanıması olmadığı için mahkemelerden yanıt bulamadıkları tazminat ve mülkiyet davalarına zemin kazandıracak mıydı? O tarihte VOA Türkçe’nin yayınına konuk olan Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (CSIS) Türkiye Programı Direktörü Bülent Alirıza, geçmişte Kongre “soykırım”ı kabul etmiş olsa bile ABD’nin başkan düzeyinde yani devlet olarak “soykırım” tabirini kullanmamasının bu tür davalarda Türkiye’yi bugüne kadar koruduğuna dikkat çekti. Alirıza, “Tabii başkanın açıklamasından sonra adli sürecin etkilenebileceğini söyleyebiliriz. Ne gibi büyük bir tazminat sorunları yaratabilir onu bekleyip göreceğiz” ifadesini kullandı.

Biden ve Erdoğan ilk kez Haziran’da NATO zirvesinde yüz yüze görüştü


Haziran ayı ilişkilerde yıl içindeki en önemli buluşmalardan birine sahne oldu. Biden ve Erdoğan ilk kez 14 Haziran’da Brüksel’deki NATO zirvesinde yüz yüze bir ikili görüşme yaptı. Sorunlu başlıklara takılmak yerine, işbirliği potansiyeli taşıyan konuların üzerinde daha çok odaklanıldığı belirtilen görüşme sonrasında, yeni bir açılım haberi gelmese de iki taraf da olumlu açıklamalar yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ilişkilerde çözülemeyecek hiçbir mesele yok” derken, ABD Başkanı Biden da, Erdoğan’la görüşmesini olumlu olarak niteledi, “İlerleme sağlayacağımızdan eminim” dedi.

Haziran ayının bir diğer önemli ve aylarca konuşulan gelişmesi de, Türkiye’nin, ABD’nin çekilme kararı aldığı Afganistan’da başkent Kabil’deki Hamid Karzai Uluslararası Havaalanı’nın güvenliği ve idaresini üstlenme teklifiydi. Teklif Washington’da memnuniyetle karşılandı, Biden ve Erdoğan’ın da bu konuda anlaştığı açıklandı. Ancak Ağustos ayı sonunda, Amerika beklenmedik bir hızla çekilir çekilmez Taleban’ın tüm Afganistan’ın kontrolunu bir anda eline geçirmesi bu projeyi rafa kaldırdı.

Ankara’nın S-400 ısrarı tekrar olası yaptırımları gündeme getirdi

Özellikle yazdan itibaren, Türk-Amerikan ilişkilerindeki en sorunlu başlık olan S-400 sorunu yeniden ısınmaya başladı. Bunun nedeni de, Ankara’nın, Washington’un tüm tersi yöndeki çağrılarına rağmen, Rus sisteminden vazgeçmemesi hatta Moskova’dan ikinci parti alımları da yapabileceğini açıklaması oldu.

Amerikan CBS televizyonu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantıları çerçevesinde New York’ta bulunduğu sırada Salı günü özel bir röportaj yapmıştı. Tamamını yarın (Pazar) yayına vermeyi planlayan CBS, röportajın bazı bölümlerini önceden yayınladı

Gerilimi yıl içinde en fazla yükselten anlardan biri Eylül ayında Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için geldiği New York’ta yaptığı bir açıklamaydı. Erdoğan, CBS kanalına verdiği mülakatta, “Türkiye’nin savunma sistemi alımlarına kimse karışamaz” derken, “Rusya’dan yeni alımlar olacak mı?” sorusuna da “Tabii ki evet” yanıtını verdi. Bu sözlere Washington’un yanıtıysa, “ek silah alırsanız yeni yaptırımlar gelir” şeklinde oldu.

“F-35 krizi F-16 anlaşmasına dönüşebilir mi?”

İlişkilerde tam bu gerilim yaşandığı sırada, süreçte dengeleri belki de değiştirebilecek yeni bir gelişme oldu. Türkiye, F-35 programı için yaptığı 1,4 milyar dolarlık harcamanın tazmin edilmesinin yollarından biri olarak Amerika’dan 40 adet F-16 savaş uçağı satın alma ve envanterindeki mevcut uçakların da modernizasyonu talebinde bulundu. Pentagon, “Türkiye’nin askeri ihtiyaçlarının farkındayız” diyerek, bu satışa Washington’un yeşil ışık yaktığının sinyalini verdi. Bir anda, “F-35 krizi F-16 anlaşmasına dönüşebilir mi?” sorusu sorulmaya başladı. İki ülkenin heyetleri hem F-35 krizinin çözümü hem de F-16 müzakereleri kapsamında karşılıklı ziyaretler düzenleyerek muhataplarıyla müzakereler yürüttü.

O tarihlerde VOA Türkçe’ye konuşan Demokrat Partili eski Kongre üyesi ve Kongre’deki Türkiye Dostluk Grubu’nun kurucusu Robert Wexler, olası bir F-16 anlaşmasının, S-400 krizini çözmese de, ilişkilerde dönüm noktası olabileceğini söyledi: “Bu, hem ABD hem Türkiye’nin çıkarlarına uygun düşebilecek elverişli bir alternatif gibi görünüyor. Eğer hayata geçirilebilirse, savunma kapasitesi, savunma işbirliği ve elbette iki ülkedeki mali ve istihdam koşullarına etkileri bakımından önemli bir gelişme olacak.”

Biden ve Erdoğan’ın ikinci buluşması Roma’da oldu

Ekim ayı sonunda Biden ve Erdoğan yıl içindeki ikinci buluşmasını gerçekleştirdi, iki lider Roma’da G-20 zirvesi sırasında yüz yüze biraraya geldi. Yapılan açıklamalar görüşmenin çok olumlu geçtiği izlenimi uyandırdı.

Gündemin en önemli konusu F-16’ydı. Erdoğan Biden’ın F-16’lar konusundaki yaklaşımını olumlu bulduğunu, F-16’ların tedarik sorununun aşılacağı düşüncesinde olduğunu belirtti. İlişkilerdeki bulutlu hava biraz dağılıyor muydu?

O dönemde görüşmeyi VOA Türkçe’ye değerlendiren ABD’nin eski Bakü büyükelçisi ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın eski Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Matt Bryza, Roma’daki buluşmanın Erdoğan’ın bugüne kadar bir ABD başkanıyla en iyi geçen ikili görüşmelerinden biri olduğunu söyledi.

Görüşmenin Ankara’daki uzman çevrelerindeki yansıması da olumluydu. VOA Türkçe Ankara muhabirine görüşmeyi değerlendiren Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ilişkilerin geleceğine dair oldukça iyimser bir yaklaşım ortaya koydu: “Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler son dönemde özellikle büyükelçiler kriziyle önemli bir tansiyon yükselmesi yaşamıştı ama son gelişmeler çerçevesinde hele hele Roma’da Biden- Erdoğan görüşmesi sonrası tansiyon oldukça düştü. Her iki taraf da karşılıklı olarak birbirleriyle işbirliği yapma isteğini dile getirdi. Önümüzdeki kısa süre içerisinde Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler arasında bu noktadan sonra bir gerginlik beklemiyorum.”

Türkiye yine insan hakları konusunda Washington’da sık sık eleştirildi

İlişkilerde Biden yönetimiyle birlikte insan hakları konusunun yeni bir pürüz olarak belireceği beklentisi vardı ve öyle de oldu. Biden yönetimi hemen her fırsatta Türkiye’yi insan hakları ve demokrasi konusunda eleştirmekten geri durmadı. İki ülke arasında insan hakları konusundaki en büyük kriz Osman Kavala konusunda yaşandı.

Ekim ayında aralarında ABD’nin de olduğu Ankara’daki 10 ülkenin büyükelçileri, Ankara’yı AİHM kararlarına uyarak işadamı Osman Kavala’yı serbest bırakmaya çağıran ortak bir açıklama yayınladı. Bu açıklamaya çok sert tepki gösteren Erdoğan, 10 büyükelçiyi ‘istenmeyen adam’ etme tehdidinde bulundu. Türkiye ile Batı arasında tansiyon bir anda yükseldi. Kriz, büyükelçiliklerin Viyana Sözleşmesi’nin ‘‘devletlerin kanun ve kurallarına uyma ve içişlerine karışmama’’ konusunu güvence altına alan 41. maddesine atıfta bulunan yeni bir açıklama yayınlamasıyla çözüldü. Türkiye’nin Biden yönetiminin Aralık ayında düzenlediği Demokrasi Zirvesi’ne davet edilmemesi de, her ne kadar açıktan söylenmese de, Ankara’ya karşı bir tavır olarak yorumlandı.

Kongre’de Türkiye’ye tepkiler daha da arttı

Washington’da son yıllarda Türkiye’ye karşı tepkilerin en yüksek sesle dile getirildiği mekan Amerikan Kongresi. Bu durum 2021 yılında da değişmedi. Yine Kongre’de Türkiye karşıtı birçok girişime imza atıldı. Özellikle insan hakları konusunda Türkiye’yi daha çok eleştiren Demokratlar’ın Kongre’nin iki kanadında çoğunluk parti konumuna gelmesi ve Senato Dış İlişkiler Komisyonu gibi kritik bir komisyonun başına Türkiye’yi her fırsatta hedef alan senatörlerin başında gelen Robert Menendez’in oturması, Kongre’deki Türkiye karşıtı havayı daha da arttırdı.

Kongre üyeleri zaman zaman, Başkan Biden ya da Dışişleri Bakanı Blinken’a mektuplar yazarak ya da tasarılar veya oturumlar üzerinden Türkiye’yle ilgili sıkıntılarını dile getirdi. Hedefte de Türkiye’nin insan hakları karnesi, diğer ülkelere İHA ve SİHA programlarının ihracı, Maraş açılımı ve olası F-16 satışı gibi konular oldu. Menendez Temmuz ayında Senato Dış İlişkiler Komisyonu’nda ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland’ın da konuşmacı olarak davetli olduğu sırf Türkiye üzerine oturum düzenledi ve Ankara’yı adeta eleştiri yağmuruna tuttu: “Erdoğan ülkesini dünyanın büyük güçleriyle eşit olarak görüyor. Eşit değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkenin demokratik kurumlarını trajik şekilde ortadan kaldırdı, gazetecilere hapse attı. Siyasi muhalefeti tutuklamalarla hedef aldı, üniversite profesörlerini susturmaya çalıştı. Türkiye’de hiçbir ülkede olmadığı kadar avukat ve gazetecinin tutuklanmış ve hapiste olması, dünyadaki bu diğer bazı yerlerin durumunu düşünürseniz, bir mesaj niteliğinde. Bunlar bir dünya gücünün değil zayıf bir hükümetin eylemleri ve biz de buna göre muamele etmeliyiz.”

İki ülke de büyükelçilerini değiştirdi

Bu yıl bir diğer önemli gelişme olarak da iki ülke de karşılıklı olarak yeni büyükelçi atadı. Türkiye, Washington Büyükelçiliği görevine Şubat ayında eski TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ı getirirken, Başkan Joe Biden da Amerika’nın yeni Ankara Büyükelçisi olarak eski senatör Jeff Flake’i seçti.

Aynı partiden olmasına rağmen eski Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump’ı şiddetle eleştirmekten çekinmeyen Jeff Flake, Senato onayının ardından Aralık ayında yemin ederek görevine resmen başladı. Flake Senato’daki adaylık oturumunda, Türkiye’yi insan hakları konusunda eleştirdi, Türkiye’de Çin hariç tüm ülkelerdekinden fazla sayıda gazetecinin hapiste olduğuna dikkat çekti.

Türk-Amerikan ilişkilerinde inişlerin de çıkışların da olduğu bir yıl oldu 2021. Yıl sona ermek üzereyken, özellikle F-16 konusunda bir anlaşma olasılığı, son yıllarla gerilimlere alışkın olan ilişkilere yeni bir ivme kazandırır mı sorusunu gündemde tutuyor. Biden yönetiminin ilk yılı belki de iki tarafın birbirlerinin duruşlarını tanımaları şeklinde geçti. İlişkilerin çıkarını destekleyen herkesin ortak arzusu, yapılan iyi niyetli açıklamaların ikinci yılda icraata dökülmesi.
28 Aralık 2021 08:01
DİĞER HABERLER