İşte Gül'ün 600 yıllık soyağacı

İşte Gül'ün 600 yıllık soyağacı
1915’te Siirt’ten göç mü ettiler? Kayseri’nin yarısı Gül Ailesi’ne mi ait? Soner Yalçın 11.cumhurbaşkanı olmasına kesin gözüyle bakılan Abdullah Gül'ün soyağacını yazdı. İşte o yazı...
Abdullah Gül aslen nereli? Sivaslı Sarrafzade Ailesi’yle ne tür akrabalık bağları var? 1915’te Siirt’ten göç mü ettiler? Kayseri’nin yarısı Gül Ailesi’ne mi ait? Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemseddin’le Gül Ailesi’nin nasıl bir bağlantısı var? Büyük büyükdedesi Şeyh Tennuri kim? Gül’ün akrabaları arasında hangi ünlü isimler var? Kayınvalide Adeviye Gül ile gelini Hayrünnisa Gül’ün benzer yazgıları nedir? Abdullah Gül’ün anne tarafının soyağacı yaklaşık 600 yıl öncesine gidiyor. Bu iddianın sahibi, Gül’ün annesinin amcası "Kayseri Ansiklopedisi" yazarı Abdullah Satoğlu ve büyük bir azimle ailenin soyağacını çıkarmış olan Gül’ün kuzeni Mehmet Celalettin Satoğlu’dur. Ailede soyağacı konusunda çalışan ilk kişi ise Gül’ün annesinin dedesi Mehmet Ali Satoğlu! Soyağacını incelemeye başlamadan önce, ailelerin kendileri tarafından hazırlanan secerelerine ihtiyatlı yaklaşılması gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Bu notlardan sonra gelelim soyağacına: ANNE TARAFI Soyağacının en başında Sivaslı kuyumcu Hüseyin Efendi var. Aile, Sivas’ta "Sarrafzadeler" olarak tanınıyor. Hüseyin Efendi’nin bilinen tek oğlu ise Şeyh İbrahim Tennuri. Şeyhin doğum tarihi bilinmiyor; ölüm tarihi: 1482. Ailenin en tanınmış, adı tarih ansiklopedilerine geçmiş üyesi Şeyh İbrahim Tennuri’yi kısaca tanımakta yarar var: Şeyh Tennuri, Sivas’taki ilköğrenimi ardından Konya’ya gitti; Mevlana Sarı Yakup’un öğrencisi oldu. Sarı Yakup’un 1438’deki ölümününü ardından Hunad Hatun Medresesi’ne müderris olması sebebiyle Kayseri’ye geçti. Ancak birkaç yıl sonra medresenin vakfiyesinde, sadece Hanefi müderrislerin görev alabileceği şartı üzerine Şeyh Tennuri görevi bıraktı. Çünkü kendisi Şafii mezhebindendi. Fatih Sultan Mehmed’in hocası Akşemseddin’in ününü duyunca, Beypazarı’na gidip ona intisap ederek Bayramiye tarikatına girdi. Üç ay dünya nimetlerinden uzak durup inzivaya çekildi. Ardından tasavvuf eğitimi tamamladı. Akşemseddin’den icazet ve hilafet alarak tekrar Kayseri’ye döndü. Bu kez kendi tekkesini kurup, öğrenci kabul etmeye başladı. Bu arada, kendi geliştirdiği kabızlık hastalığını tedavi şekli, "İbnü’s Sarraf" olan lakabının değişmesine neden oldu! Kabız olan müritlerini, sıcak fırın (tennur) üzerine oturtup, su içirip terleterek tedavi etmesi üzerine, "Tennuri" lakabını aldi! Bir gün, Kayseri’de irşad faaliyetlerini sürdürürken, aldığı haber üzerine alel acele hocası Akşemseddin’in yanına gitti. Telaşının sebebi sonra ortaya çıktı: Hocasıyla birlikte İstanbul’un fethinde bulunmuştu. Fetihten üç ay sonra tamamladığı, 5140 beyitlik mesnevi tarzındaki manzum eseri "Gülzar-ı Manevi"yi, Fatih Sultan Mehmed’e ithaf etti. (Bu eser halen Sülaymaniye Kütüphanesi’ndedir.) Bu jest karşısında Fatih Sultan Mehmed, Şeyh Tennuri ve oğullarının vergiden muaf olduklarına dair ferman çıkardı. Şiirlerinde "Aşık" mahlasını kullanan Şeyh İbrahim Tennuri’nin mezarı ve oğulları Şeyh Lütfullah ve Şeyh Ali’nin sandukaları da, Kiçikapı’dan Talas Caddesi’ne çıkılan ve kendi adını taşıyan sokakta, kendi yaptırdığı Şeyh Camii haziresindedir. YARISI GÜL AİLESİ’NİN! Abdullah Gül’ün anne tarafının soyağacı Şeyh İbrahim Tennuri’nin oğlu Şeyh Kasım’dan yürümektedir. Şeyh Kasım’ın kızı Ayşe, Kayseri ulemasından tanınmış Sülayman Efendi’yle evlendi. Sülayman Efendi-Ayşe Kadın evliliğinden doğan Kadı Bedreddin Mahmud aileyi zenginliğe kavuşturdu. "El-hac Bedreddin Mahmud" Kayseri’nin en zengin adamıydı. Mal varlığı gayrimenkulleri hakkında 966/M.1558 tarihini taşıyan "Vakıfname"ye göz atarsanız Kayseri’nin yarısının Kadı Bedreddin Mahmud’a ait olduğunu görürsünüz. ’SATOĞLU’ AİLESİ Uzatmayayım: Abdullah Gül’ün anne soyağacı Abdülhay, Mahmud Paşa, Mustafa Efendi, Hacı Paşa olarak sürüp gidiyor... Soyağacı Cumhuriyet’ten sonra netleşiyor. Sarrafzadeler Ailesi’nden gelen Fatma Hanım, eşi Hacı Mükremin’in soyadını alıyor: "Satoğlu!" Fatma-Hacı Mükremin Satoğlu’nun beş çocuğu oluyor: Mustafa, Ayşe, İbrahim Nafiz, Fatma (Nanekioğlu) ve Yüzbaşı Ahmet Efendi. Artık yavaş yavaş Abdullah Gül’e yaklaşıyoruz. Abdullah Gül’ün büyük büyükdedesi (annesinin babasının dedesi) İbrahim Nafiz. İbrahim Nafiz’in kimle evli olduğu bilinmiyor. Dört çocuğu vardı; Mükremin, Behiye, Mehmet Ali ve Merzuka. Behiye ve Merzuka hakkında soyağacında bilgi yok; ya erken öldüler ya evlenmediler. Soyağacı erkeklerden yürüyor: Abdullah Gül’ün dedesinin babası Mehmet Ali Satoğlu (1876-1968) Kadiri tarikatına mensup bir din adamıydı. Yukarıda yazdığım gibi, ailenin seceresini çıkaran da oydu. Mehmet Ali Satoğlu iki kez evlendi. Birinci karısı Adeviye’den Abdullah Gül’ün dedesi İsmail doğdu. Abdullah Gül’ün annesinin "Adeviye" adı da buradan geliyor; İsmail Satoğlu kızına annesinin adını vermişti. İlkokul öğretmeni İsmail Satoğlu Hacı Kadın’la evlendi ve üç çocuğu oldu: Ahmet, Nazif ve Abdullah Gül’ün annesi Adeviye. Abdullah Gül’ün anne seceresine burada bir virgül koyup babasının soyağacına göz atalım... GÜL’ÜN BABA TARAFI Gül’ün baba soyuna ait fazla bilgi yok. Gül’ün biyografisini yazan kitaplara (Örn: "Köşke Gül Harekatı" H. Tecimen-B.Bengisu-Akış Yayınları) ve bazı yayın organlarına (örn: Hürriyet 23.08.07) göre, Gül Ailesi 1915 yılında Siirt’ten Kayseri Develi’ye göç etmişlerdi. Burada biraz durmak gerekiyor: 1915 yılı, Anadolu’nun altüst olduğu bir dönemdi. Kafkas Cephesi’nde Ruslara yardım edip, ayaklanma çıkardıkları için Ermeni tehcirinin yapıldığı bir yıldı 1915. Gül Ailesi Siirt’ten neden ayrılmıştı? Karışıklık ve iç çatışmalardan kaçıp, daha sakin olduğu için Kayseri’yi tercih etmiş olabilirler miydi? Ama, Kayseri’de de benzer olaylar vardı. Abdullah Gül’ün babası Ahmet Hamdi 1927 doğumlu. Yani göçten 12 yıl sonra doğmuş, bu nedenle Kayseri’ye geliş sebebini bilemeyebilir. Aileyi Kayseri’ye getiren muhtemelen Abdullah Gül’ün büyükdedesi Hacı Abdullah Efendi. Batı’da yaygın olup bizde nedense hep küçümsenen "isim bilim" (onomastik) burada karşımıza çıkıyor. "Abdullah" Allah’ın kulu demek. Osmanlı’da savaş dönemlerinde evsiz barksız, ailesiz kalan çocuklara genellikle "Abdullah" adı veriliyordu. Gül’ün büyükdedesi de savaş yıllarında kimsesiz mi kalmıştı acaba? Bilinmiyor. Bu konuyu çok da uzatmak istemiyorum çünkü "1915’te Siirt’ten Kayseri Develi’ye gittiler" bilgisinin doğru olmadığını (C.Kalyoncu, Aksiyon 30.04.07 ve S.Kurt, Zaman 14.08.07) iddia eden bilgiler de var. SONER YALÇIN/HÜRRİYET
26 Ağustos 2007 14:58
DİĞER HABERLER