İşte Malatya'da devreye sokulan derin oyun!

İşte Malatya'da devreye sokulan derin oyun!
Milat Gazetesi'nden Aslan Değirmenci, Malatya'daki provokasyonun perde arkasındaki detaylara dikkat çekti.
Nefret çökertir Malatya'nın Doğanşehir ilçesine bağlı Sürgü beldesinde davulcu ile bir alevi aile arasında başlayan kavganın büyümesi üzerine çıkan olay üzerine malum medya ve çevreler dışında sağduyulu bir yaklaşımın sergilenmesi Rahmet ayında ülkeyi karıştırmak isteyenlerin oyununu bozdu. Aslında oyunun I. perdesi sınırda devreye sokuldu. Kilis'te konaklayan Suriyeli mültecilerin arasına sızan provokatörler, kendi topraklarının ağasıyken Türkiye'ye sığınanları kışkırttı. Kargaşa öncesi kendi topraklarında rahat olan insanların Esed katliamları sonrası kaçarak ülkemize sığınmaları haliyle kolay değil. Beklentilerinin yüksek olması da doğal ama ansızın güvenlik güçleri ile çatışmaları anormal. Öyle ya ateş çemberinden kaçarak sığındıkları bir ülkede kendi elleri ile kargaşa çıkartacak değiller. Ama kampların yetersizliği, yöneticilerin beceriksizliği ve provokatörlerin geçmişten gelen ustalığı devreye girince olan oldu. Yani sivil toplum örgütleri ile organize olarak mültecilerin sorunlarını çözmek yerine kendi bildiklerini okuyan yöneticilerin hal bilmezlikleri provokatörlere alan açıyor, yöneticilerin hataları ise halen görülmezden geliniyor. Bazı siyasiler de kampların boşaltılmasını isteyecek kadar ‘ırkçı' bir tutum sergileyebiliyor. Aynı siyasetçiler ‘Osmanlı'dan söz ederken tarih boyunca değişik sebeplerle ülkelerini terk etmek zorunda kalan çeşitli millet ve dinden yüz binlerce insanın, önce Osmanlı İmparatorluğu'na sığındığını söylemekten geri durmuyor. Ama konu değişen Türkiye olunca Osmanlı'nın rolü mevcut duruma yakıştırılamıyor. Söz konusu can olmasına rağmen siyaset yapılarak, sözde milliyetçilik ile hükümete taş atılıyor. Ama o taş masum insanların kafasını yarıyor. Kafası yarılan masum halkta can havliyle gerilimi yükseltiyor. Adım adım Malatya… Şimdi tekrar Malatya olayına dönelim. Yaşanan gerilimden kısa bir süre önce yaşananlara göz atalım… “Meclis'te cemevi yapılması” önerisi ile tartışmalar başladı. Sonra “Alevilik bir dindir” iddiası gündeme getirildi. Tüzüğünde, cemevi için “ibadethane” ifadesi kullanan bir derneğin kapatılması talebini reddeden yerel mahkeme kararını, cami ve mescit dışında bir yerin ibadethane olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle bozan Yargıtay 7. Hukuk Dairesi kararı gündeme oturdu.(Kararı bende eleştiriyorum: Devlet inançlara müdahale etmemelidir.) Milli Gazete'den Cihat Arpacık kardeşimizin haberine göre ise, "Karanlığı Karşı Aydınlık Gerillaları" imzasıyla Hataylı Alevi gençlere “silahlanın” çağrısı yapıldı. Ardından CHP'li Pavey, “Kentsel dönüşümle Alevi mahalleleri dağıtılıyor” diyerek şaşkınlık meydana getirdi. CHP'li Erdemir ise, İnegöl'de Tuncelili bir öğretmenin çalıştığı dershanede nefret söylemine ve ayrımcılığa maruz kaldığını iddia etti. Tartışmalar sürerken de davulcu ile bir alevi aile arasında kavga patlak verdi. Bir hafta içerisinde yaşananları finali ciddi bir provokasyon girişimi ile sonuçlandırıldı. Bu finalin rövanşı olmaması temennisiyle yazımıza devam edelim. Ve haksız suçlamalar Saldırı sonrası bazı Alevi örgütleri eş zamanlı açıklamalar yaptılar. Ankara Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı'nda bir araya gelen örgütler, Malatya'da yaşanan olayı AK Parti'nin organize ettiğini öne sürdüler. İddialarının altını doldurmak yerine sloganik suçlayıcılık ile Madımak'ı ve Yargıtay'ın son “Cemevi ibadethane değildir” şeklindeki kararını hatırlattılar. Konu bir anda Malatya'da yaşanan ve tasvip etmediğimiz olaydan çıktı ‘Diyanet'e kadar uzandı. Oysa oraya gelenler arasında ‘Sünni'ler de vardı ve yaşanan olayı kınayarak, kardeşlik vurgusu yapacaklardı. Ama olmadı, olay mezhepsel bir tarafa çekildi. CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç bile sağduyu çağrısı yaparken bu örgütler, bir arada yaşamanın formülleri yerine adeta kavgayı (!) işaret ettiler. Yetmedi Alevi Bektaşi Federasyonu ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği eylem kararı aldı. Ama nedense açıklamalarında sağduyu, kardeşlik ve birliktelik vurgusuna hiç yer vermediler. Ve yine haksız pozisyona düşerek, küçük kıvılcımları yeterli (!) bulmayarak gerilim (!) seçeneğini devreye soktular. CHP İstanbul Gençlik Kolları da Taksim Tünel'den Taksim Meydanı'na yürürken farklı davranmadılar. Tarihten ders çıkartmayı hiç düşünmediler. Neyse konuyu Hazret-i Ali'nin hikmetli sözleri ile bitirelim: “Affetmek fazîlettir. Kararlı olmak metâ'dır, sahip olunan maldır. Kararsız olmak ise zâyi olmaktır. Doğruluk emânet, yalancılık hıyânettir. İnsâf rahatlık, şer küstahlıktır. Emânete hıyânet etmemek, îmândandır, güler yüzlülük ihsândandır. Doğruluk kurtarır, yalan felâkete sürükler. Kanâat insanı zengin yapar, yerinde kullanılmayan zenginlik azdırır. Dünya aldatır, şehvet kandırır. Lezzet oyalar, nefsin arzuları alçaltır. Hased yıpratır, nefret çökertir.” Aslan Değirmenci - Milat
01 Ağustos 2012 09:57
DİĞER HABERLER