Gazeteci Yazar Veysel Ayhan referandum sürecinde geliştirilen söylem ile AKP zihniyetini analiz etti
İnsanın gerçek kimliği iktidar sahibi olduğunda açığa çıkar. Düşük karakterler, iktidarları sarsılmaz hale gelene kadar dikkatli konuşur. Ama iktidarlarından emin olduklarında, özgüven patlaması yaşar ve gerçek niyetlerini ağızlarından kaçırır.
Bu sayede AKP zihniyetini analiz etmek mümkün oluyor.
‘EVET’ DİYENLER AHİRETLERİNİ KURTARIR.
AKP zihniyetine göre ortada bir referandum yok. Savaş var. AKP’liler müslüman. Diğerleri onlarla savaşan “küffar” ve “haçlı”. “Evet” verenler müslüman, vermeyenler kafir. Bunu tabana telkin eden 3 isim var:
1- Recep Tayyip Erdoğan.
Sadece referandum sürecinde dedikleri şunlar:
“Hayır”cılar cehalettir, Kandil’dir, İmralı’dır.
“Hayır” diyenlerin konumu aslında 15 Temmuz’un yanında yer almak.
“Hayır” diyenler terörist ve vatan hainidir. (Sonra ‘ben böyle demedim’ dedi.)
“Evet” diyenler ahiretlerini kurtarır. Dünyanızı da, ahiretinizi de tehlikeye atmayın.
Erdoğan bu sözlerle ülkeyi ikiye bölüyor. Bir tarafta müslümanlar diğer tarafta vatan haini ehli küfür.
2- AKP Müftüsü Hayrettin Karaman:
Bu düşüncenin ana kaynağı Hayrettin Karaman. Bilinen lakabıyla Saray müftüsü veya parti müftüsü.
Karaman’a göre devlet düzenimiz çoktan beri şeriat. Dolayısıyla her şeyi kendince buna göre kurguluyor. Neler diyor neler:
“Müslümanlar Yahudilere, Hristiyanlara ve diğer din mensuplarına aralarında, kendi toplumlarında yaşama hakkı tanıdıklarına, onlarla ‘iyilik ve adalet çerçevesinde’ ilişkiler kurduklarına göre kendi insanlarından olup zaman içinde değerlerine, öz medeniyet ve kültürüne yabancılaşmış parçalarına bunu tanımayacaklar mı? Elbette tanıyacaklardır.”
Hoca AKP’li olmayanları gayri müslim-zımmi gibi kabul buyurup onlara hayat hakkı bahşediyor. Sadece cizye miktarını açıklamıyor!
Karaman’ın son fetvası “evet” in dindeki yeri üzerine: “Bizi hedefe yaklaştıracak olan bir adımı daha ‘Evet’ diyerek atmak, ‘farz olanı tamamlayan ve ona yaklaştıran her fiil farzdır’ kuralının çerçevesine dahildir.”
Yani “evet” demek farzdır. Belki bu “evet” deme farzını yerine getirmeyenler ne olacak? Hocanın “hayır” diyenleri mürted sayacağı fetvası herhalde yakında gelir.
3- Tarih işportacısı Kadir Mısıroğlu:
Shakespeare’in Şeyh Pir olduğunu keşf eden, AKP’nin büyük tarih bilgini Mısıroğlu da aynı iddiada. Şöyle diyor:
“Evet’ten yana olmak islamın icabıdır, imanın icabıdır, tarih şuurunun icabıdır. Karşı olanlara bak. Küfür doğru bir işe yönelse bile yanında olunmaz.”
Yani AKP’li olmayanlar, “evet” vermeyenler küfür ehli.
(Cemaati ve Saray’a “secde etmeyenleri” fırak-ı dalle sayan bir diğer Saray müftüsü Mehmet Görmez, referandumla ilgili henüz bir fetva yayınlamadı.)
HIRSIZLIK FETVASI VE ‘DAVA’
AKP’liler müslüman, karşı taraf ehli küfür ve müşrik olunca tüm haydutluk ve haramiliklere fetva çıkmış oluyor. Bu düşünce en yukarıdakilere “humus” hakkı veriyor.
(Humus nedir: İslam ordusunun savaş sonrası aldığı ve hak sahiplerine verilmek üzere beytu’l-mâle kondurduğu devlete ait beşte bir miktar.)
AKP’li bu hükmü alıp güncelliyor. Diyelim ki bir şehrin belediye başkanısınız. Seçim bir yarış. Bu yarışı cihat sayıyorsunuz. Bu fetva ile ihalelerin, vergilerin yani toplam gelirin beşte birine el koyuyorsunuz. Eee ama bu para legal değil. O zaman ‘dava’nız için harcama planlarıyla şahsi kasalarınıza aktarıyorsunuz. Bir müddet sonra da siz artık ‘dava’nın bizzat kendisi oluyorsunuz.
Erdoğan’ın büyük kısmını yurt dışına taşıdığı, Rahmi Koç’un teyit ettiği, o günlerde İsviçre bankalarından “yalandır” belgesi almadığı 8 banka hesabı ve Kısıklı’da o gece sıfırlattığı serveti işte buradan. Ses kayıtlarını hatırlayalım:
“Bilal:
-Dün Sıtkı Bey geldi. Bir 10 (milyon dolar) filan olduğunu… Gerisini sonra…
Erdoğan:
-Sakın alma, sakın alma, kendisi bize ne söz verdiyse onu getirecekse getirsin, getirmeyecekse gerek yok. Başkaları getiriyor da o niye getiremiyor, laf mı. Bunlar ne zannediyorlar bu işi, ya ama şimdi düşüyorlar, kucağımıza düşecekler merak etme.”
Bu ve benzeri komisyon, rüşvet, para kasası ve ayakkabı kutularının menşei bu fikir veya bu sözde fetva!
Başbakan olduysanız böylece tüm kupon araziler sizin. Yani ‘halife’nin şahsi mülkü oluyor. Artık her türlü komisyon ve rüşvet size helal! Böylece Reza Zarrap “memurun rüşvetini peşin veren”, yükümlülüklerini tam olarak yerine getiren hayırsever bir iş adamı oluyor!
TAKIM ELBİSELİ IŞİD’LİLER
Bu düşünce, AKP’nin en alt yönetici kadrolarına kadar yayılmış ve sinmiş durumda. Bu yığınların eline silah verseniz IŞİD’li olur. Silahını alıp takım elbise giydirseniz eyyamcı bir AKP’li.
Bunlar da üstleri gibi düşünüyor. Kafirlerle savaş halindeler. Dolayısıyla malları ve ırzları ganimet.
AKP trol tabanından sosyal medyaya sızan bilinçaltında şunlar var:
“CHP savaş ilan etti. 17 Nisan günü savaşı kazanınca bunların karıları ve kızları ganimet olarak ‘evet’çilere helaldir.”
“Savaş hukukundan bahsediyoruz. Savaşı başlatanlar sonucuna katlanmalıdır.”
“Eee onlar savaş açar biz cihat eder ganimetleri toplarız. Mahşere kadar”
“Helal derken cariyen oluyor.”
“Neyse hele savaştan galip gelelim de değerlendiririz.”
Bu bilinçaltı sızmaları yeni değil. Bu sözleri CHP’lilere dedikleri için tepki gördüler. Yoksa 3 yıldır daha galizlerini Cemaat’e karşı sarf ediyorlar.
Bu sözleri edenlerin İslam’ın yüz karası IŞİD’lilerden farkı var mı?
Seçim kazanınca mülk kendilerinin oluyor. Sonra ülkenin tapusu ‘Halife’ Erdoğan’a, belediyelerin tapusu ise o belediye başkanına ait oluyor.
‘HAYIR DİYENLERİ İŞTEN ATMAZSAN ŞEREFSİZİM!’
Son örnek Düziçi’nın AKP’li Belediye Başkanı Ökkeş Namlı.
Özgüven patlaması yaşayınca içindeki dışa dökülmüş. Dikkatle okuyun:
“Belediye başkanlarını ve milletvekillerini kimse aldattığını zannetmesin. Aldatan aldatılan siz olursunuz. Hem ekmeğini yiyip hem hastaneye gidip ondan sonra da ‘Hayır’cıyım demek şerefsizliktir… Bu, bize saldırılara içten dıştan saldırılara karşı bunu diyen şerefsizdir! Şerefsizdir! Şerefsizdir!
Oy vermiyorsa Ak Parti’nin ekmeğini yiyorsa haram zıkkım olsun. Seçimden sonra hiç zannetmeyin ki sizlerin çoluk çocuğu dururken “hayır” diyenleri -ilçe başkanı burda, milletvekillerimiz de burda işçisi de burda- onları orda korsam namerdim. Onları orda koyan koyan şefersizdir namussuzdur.”
‘Bu kafa’nın bilinçaltını analiz ettiğinizde şunlar var:
Belediye, kasaba, şehir yani mülk tamamen onların. Parayı onlar kazanıyor. Onlar çalışıyor. Ve lutfedip ‘kulları’ yani halkı doyuruyor, iş ve ekmek veriyorlar.
Tabi halk ‘nankör’ çıkıp ‘hayır’ deyince doğal olarak mülk sahibi belediye başkanı Ökkeş Namlı öfkeleniyor. Ekmeği ve işi keseceğini ilan ediyor.
‘Bu kafa’ neyin aşağı yansıması?
‘BİZDE TARAFSIZLIĞIN DANİSKASI VAR BE’
Tabi ki Erdoğan’ın aşağıya yansıması. Erdoğan daha bir kaç gün önce ‘mülk sahibi halife’ olarak ne demişti: “Biz Yavuz Sultan Köprüsü’nden şunlar geçer, bunlar geçemez diyor muyuz? Biz Çanakkale Köprüsü’nden şunlar geçer, bunlar geçemez diyor muyuz? Bizde tarafsızlığın daniskası var be! Hayırcıların zihniyeti bu işte”
‘Bu kafa’nın Düziçi belediye başkanından farkı var mı? Köprüyü sanki babasının parasıyla yapmış da millete geçme hakkı bahşediyor. (Köprülerdeki rant soygunu ayrı bir yazı konusu)
Ama ben en çok “Bizde tarafsızlığın daniskası var be” sözünü sevdim.
Biliyorsunuz Erdoğan halen geçerli anayasaya göre cumhurbaşkanı oldu. Ve şu yemini etmişti:
“Üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmeye namusum ve şerefim üzerine and içerim.”
Bu nasıl bir ‘daniska’ tarafsızlıkla AKP dışında kavga etmediği parti, tekme tokat saldırmadığı tek bir Allah’ın kulu yok.
Bu nasıl bir ‘daniska’ tarafsızlıksa ne yaparsan yap ‘şeref ve namus’ yerinde duruyor!
Maalesef bu kafa yapısı bir virüs gibi artık yüz binlerce insan beynini ele geçirdi. O sebeple de binlerce şirkete, on binlerce iş yerine el koyuyorlar, kayyım atıyorlar, şahsi mülklere çöküyorlar. Yani 40 haramiliğin daniskasını yapıyorlar. Ellerinden gelen her haydutluğu pervasızca yapıyorlar.
Allah memleketi bunlardan kurtarsın.