Ekonomistler yerel seçim sonrası bazı ürünlerde vergi artışıyla beraber çok zor bir döneme girilmesini ve TL'de değer kayıplarının sürmesini bekliyor.
Türkiye,
31 Mart'ta yapılacak yerel seçimlere hayat pahalılığı krizinin tavan yaptığı bir ortamda gidiyor.
Yerel seçimlerin ardından da dikkatlerin daha fazla parasal ve mali sıkılaştırmanın yanı sıra döviz kurunun nasıl bir seyir izleyeceğine çevrileceği tahmin ediliyor.
Ekonomide alınacak kemer sıkma önlemlerinin başında vergi artışları beklentisi var.
Türkiye'yi seçim sonrası ne bekliyor?
Ekonomistler, seçim sonrası para ve özellikle de maliye politikasında sıkı duruşla beraber kemerlerin sıkılacağını düşünüyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimsek bir süredir enflasyonu düşürmek için iç talebin kuvvetli seyrinin yavaşlatılması gerektiğini söylüyor.
Ekonomist Güldem Atabay da DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede yerel seçimler sonrası Türkiye'yi ekonomide "çok zor" bir dönemin beklediğini ifade etti:
"Hiç kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye'nin o acı reçete karşısına konacak, Türkiye o acı ilacı içecek."
"Politik olarak ilk üç ayda bu adımlarda geri duruldu ama yerel seçimlerden sonra hem bütçe açığının kapatılması ya da daraltılması hem de enflasyonla mücadelede vergi artışları olduğunu göreceğiz" diyen Atabay'a göre KDV (katma değer vergisi) artışları Bakan Şimşek'in ifade ettiği düşük KDV'li ürünlerin yüzde 18-20 bandına çekilmesi şeklinde gerçekleşecek.
Bakan Şimşek, katıldığı bir programda enflasyonist yeni vergi getirilmeyeceğini, KDV genel oranını, Kurumlar Vergisi'ni ve Gelir Vergisi'ni artırmayacaklarını vurgulayarak "Bu konuda çok netiz. Ama istisnaları, muafiyetleri, indirim oranlarını gözden geçireceğiz" demişti.
Atabay, Şimşek'in bu açıklamasını şöyle yorumladı:"Bunlar nedir, aslında temel tüketim malzemeleri ve temel gıda maddeleri. Biz bunun zaten manşet enflasyonun çok üzerinde seyreden gıda fiyatları enflasyonunu hareketlendirdiğini göreceğiz."
Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ekonomistler tarafından "manşet enflasyon" olarak adlandırılıyor. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre tüketici enflasyonu Şubat ayında yıllık yüzde 67,07'ye yükseldi. Artışın en yüksek olduğu ana harcama gruplarından biri olan gıda ve alkolsüz içeceklerdeki yıllık artış oranı yüzde 71,12 oldu. Enflasyonun Mayıs ayında yüzde 70 seviyesini aşarak zirve yapması bekleniyor.
"Merkez Bankası'nın faiz artışı etkili"
Londra merkezli Capital Economics'te gelişmekte olan piyasalar kıdemli ekonomisti olan Liam Peach de DW Türkçe'ye seçim sonrasına ilişkin yaptığı değerlendirmede, Merkez Bankası'nın faiz artışının etkili olduğunu ve bankanın seçimden sonra en az bir faiz artırımı daha yapmasını muhtemel gördüğünü, maliye politikasında ise daha fazla önlem alınmasını beklediğini belirtti:
"Mali sıkılaştırma şu ana kadar sınırlı kaldı ve seçimden sonra daha fazlasının yapılması gerekecek. Maliye Bakanı Şimşek büyük vergi artışlarını reddetmiş olsa da KDV oranlarında bazı artışlar yapılması muhtemel. En büyük mali değişiklikler muhtemelen hükümet harcamalarının ve altyapı projelerine yönelik sermaye harcamalarının kısıtlanması yoluyla gelecek."
Türkiye ekonomisinin geçtiğimiz yıl boyunca aşırı ısınmaya devam ettiğini belirten Peach, "Hükümetin bütçe açığını dizginlemesi ve Merkez Bankası'nın reel faiz oranlarını uzun süre yüksek tutmasıyla bu durumun bu yıl değişeceğini düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.
Seçimden önce faiz silahını kullandı
Enflasyonla mücadelede "sıkı para politikası duruşu sürdürülecek" mesajı veren Merkez Bankası yerel seçimlere 10 gün kala 500 baz puanlık faiz artışı yapmıştı.
Londra merkezli Bluebay Asset Management kıdemli analisti Timothy Ash de faiz artışına dair değerlendirmesinde bu adımı olumlu bulduğunu belirterek dezenflasyon eğilimine yardımcı olmak için politikanın seçim sonrasında da sıkı kalması gerektiğini kaydetti.
Ash, "Umarım siyasi döngü buna yardımcı olur. Bence Şimşek ve ekibi enflasyon cinini öldüreceklerse zamanın çok önemli olduğunu ve maliye ve para politikasının 2024'te sıkı kalması gerektiğini kabul ediyorlar. Bu da faizlerde daha uzun süre daha yüksek seyir ve maliye politikası açısından daha uzun süre daha derin bütçe kemer sıkma politikaları anlamına geliyor. Eğer bunu yaparlarsa, umut var demektir" dedi.
"Hayatımız çok zor olacak"
"Daha orta gelirli, maaşı ile yaşayan ve daha düşük gelir grupları bunu çok ağır hissedecek" diyen Atabay, önlemlerin vatandaşa yansımalarının nasıl olacağını şöyle anlattı:
"Bir taraftan kredi kartlarının sınırlandırılmasının kullanımı artırılacak. Maaş artışlarının ayarlamalarının da enflasyona göre yılın ortasında yapılmayacağını düşünürsek bayağı bir nefes alamaz hale geleceğiz, özellikle yaz aylarından sonra. Yılın son çeyreğinde büyük bir ihtimalle bizim stagflasyon dediğimiz yüksek seyreden enflasyon ve durgunlaşmış bir ekonomi ile karşı karşıya geleceğiz ve hayatımız çok zor olacak."
Geçen Temmuz ayında Resmi Gazete'de yayımlanan kararla genel KDV oranı yüzde 18'den yüzde 20'ye, yüzde 8 indirimli KDV oranı ise yüzde 10'a yükseltilmişti. Ancak 2022 yılında KDV oranı yüzde 8'den yüzde 1'e indirilen et, balık, çay, kahve, peynir, şeker, süt, su, meyve, kuruyemiş gibi temel gıda ürünlerinin KDV oranında değişiklik yapılmamıştı.
TL'de değer kaybı beklentisi hakim
Ekonomistler, Türk Lirasında (TL) değer kaybının da sürebileceği görüşünde birleşiyor.
Peach, faiz artışı geçici bir destek sağlasa da TL'de daha fazla değer kaybı beklediğini belirterek "Seçim sonrasında Merkez Bankası'nın rezervlerini yeniden inşa etmesiyle TL'nin değer kaybı biraz daha hızlanabilir. Liranın önümüzdeki yıl içinde dolara karşı 40 seviyesine doğru değer kaybetmesini bekliyoruz, bu da dış rekabet gücünün korunmasına ve yatırımcıların politik iyimserliğinin sürdürülmesine yardımcı olacak" dedi.