İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sürdürülen ve askerlere yönelik 'şantaj ve askerî casusluk' soruşturması kapsamında İstanbul Nöbetçi 9. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edilen 13 muvazzaf subaydan 9'u tutuklandı.
Gelinen noktada ise; 'Özel hayatın gizliliği, meslektaşlarına fuhuş amaçlı kadın temini, devlet güvenliği ile ilgili belge bulundurmak ve casusluk' suçlamalarıyla aralarında 8 üst düzey askerin de bulunduğu 49 kişinin evi aranırken, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararıyla görevlendirilen 5 savcı, başkent Ankara'da Genelkurmay Başkanlığı Elektronik Sistemler Komutanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve TÜBİTAK'ta arama yaptı.
Ayrıca iddialar arasında Gözaltındaki şahısların 'gizlilik derecesi yüksek' çok önemli savunma projelerini durdurduğu kaydediliyor.
Son gelen bilgilere göre ise Gölcük Deniz Ana Üs Komutanlığı’nda ortaya çıkarılan fuhuş çetesi kapsamında yürütülen soruşturmada, askerlerle fuhuş yaptığı belirlenen yabancı uyruklu üç kadının ‘ajan’ olduğu kaydediliyor.
Çetenin, yabancı uyruklu kadınlar ve bazı hayat kadınlarının üst düzey askerlerle yaşadığı ilişkileri ‘gizli kamera’ ile kaydettikleri, elde edilen görüntülerle, söz konusu askerlere şantaj yaptıkları tespit edildi. Görüntülerin Ankara’daki farklı noktalarda yapılan aramalarda ele geçirildiği bildirilirken, fuhuş yapan üç yabancı uyruklu kadının da ‘gizli ajan’ oldukları iddia ediliyor. Kadınların Rusya, Azerbaycan ve Ukrayna uyruklu oldukları belirtiliyor. İsimlerinin İnesa, Lia Rahmatova ve Nona Burduli olduğu belirtilen kadınlar Türkiye genelinde aranıyor. Ancak kadınların ‘takma isim’ kullanabileceği ihtimaline de dikkat çekiliyor.
Deniz Kuvvetleri’nde ‘fuhuş operasyonu’ olarak yürütülen soruşturma, elde edilen belgeler ve gözaltına alınanların ifadeleri doğrultusunda, ‘vatana ihanet ve casusluk’ soruşturmasına döndü. Gözaltına alınan ve çoğunluğu asker olan şüphelilerin örgüt olarak hareket ettikleri, askerî sırlar ve devlete ait gizli bilgileri maddi kazanç sağlamak için bazı ülkelerin gizli servislerine sızdırdıkları iddia ediliyor. (Taraf-28.10.2010)
Türkiye gündemine 2004’de giren iddiaların arkasında ne olduğu savcılar ve mahkemeler netleştirdikçe öğreneceğiz.
Bu haberlerin öznesini belki de ilk kez bu kadar net ortaya çıkaran kadının casuslar arasındaki konumu.
İnsanlık tarihiyle bilinen daha da ötesi istihbarat örgütlerinin kadını ve seks tuzağını nasıl kullandıkları bilinmesine rağmen çok da öne çıkmayan bir durum bu.
Gordon Thomas, ‘Mossad: Gizli Tarihi’ (Koridor Yayıncılık-2005) kitabında Vanunu’yu bir kadın ajan ile nasıl tuzağa düşürdüklerini ve İsrail’e nasıl götürdüklerini anlatır. Vanunu, İsrailli kadın ajan sayesinde İngiltere’den İsrail’e kaçırılmış ve, 18 yıl hapis cezası almıştır. 12 yılı tek kişilik hücrede olmak üzere 18 yıl cezaevinde kalan Vanunu’nun şartlı tahliyesinde, İsrail’den ayrılması, Filistin topraklarına ayak basması, yabancı basına konuşması gibi çeşitli yasaklar getirilmiştir.
İsrail’in nükleer silah sahibi olduğunu dünyaya duyuran Mordehay Vanunu’nun Londra’dan İsrail’e bir kadın ajan sayesinde nasıl götürüldüğünü detaylıca anlattığı bölümde özellikle istihbarat örgütlerinin kadın ajanları geçmişten beri nasıl kullandığını yazarken bir de dini kaynaklardan örnek verir.
Thomas; “İstihbarat çalışmalarıyla seks tuzakları arasındaki ağlantı, casusluğun kendisi kadar eskiydi. Musa’nın dördüncü kitabında, Rahab adlı fahişenin , Joshua’nın iki casusunu nasıl kurtardığı anlatılmaktadır; Bu dünyanın en eski iki mesleği arasındaki ortaklığın ilk kaydıdır. Rahab’ın varislerinden biri, 1. Dünya Savaşı sırasında Almanlar için çalışmış ve Fransızlar tarafından idam edilmiş olan ünlü casus Mata-Hari” olduğunu kaydeder.
Mata Hari
Kadın casusların piri olarak kabul edilen isim şüphesiz Mata Hari’dir. Hollandalı olan Mata Hari'nin asıl adı Margaretha Geertruida Zelle'dir. Birinci Dünya Savaşı yıllarında, dansçı kimliği altında Almanya hesabına çalışan casustur.
Mata Hari, Fransız, İngiliz, Rus subay ve devlet adamlarından topladığı çok gizli askerî bilgileri kızına yazılmış masum mektuplar halinde özel diplomatik kurye ile Paris'ten Almanlar' a ulaştırmış ve Hari, Alman askerî ve denizcilik istihbarat başkanlarıyla toplantılara katıldığı Madrid'den Paris'e döndükten sonra, 13 Şubat 1917'de tutuklanmıştır.
Hari’nin casusuluk yaptığına ilişkin hakkında toplanan belgelerin en önemlisi, son Madrid seyahatinde Madrid elçiliğinden Alman askerî merkezine kendi kodu (H21) ile gönderdiği ve yolda ele geçirilen telgraftır. Ele geçirilen bir diğer delil ise 1915'te Fransa'ya dönmesinden önce Alman Gizli Servisi'nden aldığı 30.000 marklık senettir. Mahkeme söz konusu paralarla ilgili suçlamasını, "Hediye aldım" diyerek reddeden Mata Hari, kuvvetli delil bulunamamasına rağmen idama mahkûm edilir ve 15 Ekim 1917'de Fransızlar tarafından kurşuna dizilir.
Türkiye’de yakın dönemdeki bir kaç örnekle devam edelim.
Eski Güzellik Kraliçesi ve Abdullah Çatlı'nın sevgilisi Gonca Us’un rolü Susurluk Skandalı’ndaki rolü hala bilinmeyenler arasında. Ama bilinen bir gerçek var ki oda; 3 Kasım 1996 tarihinde Susurluk yakınlarında meydana gelen kazada ölen ve üzerinde Melahat Özbay adına düzenlenmiş sahte bir kimlik taşıyan Gonca Us’un, İzmir Demir Çelik Fabrikalarında muhasebeci olarak çalışıyor olmasıdır.
Kayıtlara göre ise 1994 yılında matbaacı Can Apa ile 8 ay süren bir evlilik yapan Gonca Us, Abdullah Çatlı'yı, ablasının sevgilisi olan Ahmet Baydar aracılığı ile tanımış. Gerisini ise Susurluk yakınlarında meydana gelen trafik kazası ile duydu Türkiye.
Yakın bir zamanda yine Türkiye’nin gündeminde olan Alaattin Çakıcı bir kadın sayesinde yakayı ele verdi. Türkiye'de çok sayıda suçtan aranan Alaattin Çakıcı, 17 Ağustos 1998'de Türk ve Avusturya polisiyle birlikte düzenlenen bir operasyonla, modacı Canan Yaka ile sanatçı Selçuk Ural'ın kızı Aslı Ural'la birlikte Avusturya'nın Graz kentinde yakalanmıştı.
Görünen o ki! İstihbarat örgütleri avlarını kadınlarla yaptıkları gibi, avlananlar ve yakayı ele verenler de yine kadın sayesinde oluyor.
Gordon Thomas ‘Mossad: Gizli Tarihi’, adlı kitapta, Mossad’ın en başından beri istihbarat çalışmalarında kadının ve seksin öneminden bahsederken, 1968-1963 arasında Mossad’ın başında görev yapan Meir Amit’ten nakille kadınların istihbarattaki rolünü: “Bu da önemli önemli bir silahtır. Bir kadın, erkeğin asla sahip olmadığı becerilere sahiptir. Dinlemeyi bilir. Yatakta sohbet etmek onun için sorun değildir. Modern istihbarat tarihi, ülkeleri için cinselliklerini ön plana çıkaran kadınların hikayeleriyle doludur. İsrail’in de aynı şeyi yapmadığını söylemek aptallık olur. Ama bizim kadınlarımız gönüllü seçilen, işe dahil olan riskleri bilen zeki kadınlardır. Bu tür çalışmalar, özel bir cesaret gerektirir. İş biriyle yatmakla bitmez. Önemli olan, erkeğe isze söyleyeceklerinin karşılığında bunu yapacağınıza inandırmaktır. Bunu başarmak için gereken beceriler herkeste bulunmaz.” İfadelerle aktarıyor.
Fuhuş çetesinin milli sırlara vakıf olmak için kozmik alanlara nasıl girdiğini ve kadını nasıl kullandığını Türkiye medyadan takip ediyor. Umarız korkulacak derecede devlet sırlarımız birilerinin eline geçmemiştir. Çünkü sırları başkalarının elinde olanın idaresi çok kolay olduğu zaten bilinen bir gerçek.