Bazı medya organlarının diz boyu yalan habere batışına ve çarpıtmalarına yönelik Yazar Bülent Korucu'dan çarpıcı analiz..
Zaman yazarı Bülent Korucu, Sabah gazetesindeki, camiaya çamur atmaya yönelik skandal habercilik örneğine ders gibi ayar verdi.
"Güya cemaatin ‘polis imamı’ 16 Aralık günü yani yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan bir gün önce gazeteye gelmiş." diyerek hayal mahsulü habere gönderme yapan Bülent Korucu, "Sabah Gazetesi’nin istihbaratçılık oynayan iki muhabiri (tersi de doğru olabilir) yine müthiş(!) bir habere imza atmış. Zaman Gazetesi’nin ‘protokol’ kapısından giren bir arabanın arkadan fotoğrafını çekerek üstüne güzel hikâye döşemişler." ifadelerini kullandı.
Komploları çöpe atan sorular soran Korucu, "Üç yıl önce adı kitaplarda geçmiş, soruşturmaya muhatap olup aklanmış birinin peşine niye adam takıyorsunuz? Hayatın olağan akışı içindeki fiillerini fotoğraflayıp hangi hakla suç gibi sunuyorsunuz? Söz konusu iddiaları ilk kez dile getiren Hanefi Avcı’nın, iftira suçundan ceza aldığını bilmiyor musunuz? Siz bir gazete misiniz, yoksa herhangi bir istihbarat örgütünün taşeronu mu? Gazeteci böylesine önemli birini yakalamışken mikrofonu uzatıp haberini zenginleştirmek yerine köşe kapmaca oynar mı?" deyip "İstihbaratçılık ayağını bilmem ama ben bu muhabiri işten atardım." diyerek ders gibi sözlerini noktaladı.
İşte Bülent Korucu'nun Zaman gazetesindeki dikkat çeken yazısı:
"Son tartışmalı süreçte en büyük darbeyi gazetecilik mesleği yedi. Her sarsıntılı dönemde mevzi kaybeden sektörümüz bu sefer iyice dip yaptı. Yalan haber diz boyu.
Gazetecilik başka işlerin rahatça yapılmasını sağlayan bir kimlik kartından başka anlam taşımamaya başladı. Sabah Gazetesi’nin istihbaratçılık oynayan iki muhabiri (tersi de doğru olabilir) yine müthiş(!) bir habere imza atmış. Zaman Gazetesi’nin ‘protokol’ kapısından giren bir arabanın arkadan fotoğrafını çekerek üstüne güzel hikâye döşemişler. Protokol kapısı ifadesini bilhassa değiştirmedim, çünkü personel müthiş havaya girdi. Herkes zaten o kapıyı kullanıyordu, şimdi daha bir itibarlı görünüyor gözümüze. Güya cemaatin ‘polis imamı’ 16 Aralık günü yani yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan bir gün önce gazeteye gelmiş. ‘Özdil’in, içeride gazetenin üst yönetimi ile görüştüğü tahmin ediliyor’muş. Haklarını yemeyelim, zehir hafiyeler gözleriyle görmediklerini tahmin olarak yazıyor en azından.
Onlar için anlam ifade eder mi bilmiyorum ama bırakın düz mantığı kendileriyle bile çelişki içindeler. Aynı kişiyi karizmatik bir fotoğrafla üç gün önce manşet yaptıklarında olaya gizem katabilmek için şunları yazmışlardı: “Osman Hilmi Özdil, evden çıktıktan sonra gideceği yere genelde aynı yolları kullanmamayı tercih ederek ulaşıyor. Takip edilme ihtimaline karşı zaman zaman yol kenarında duruyor, sonra yeniden yola koyuluyor. Bazen sinyal vermeden ani dönüşler yapıyor.” İstanbul trafiğinde bütün sürücülerin yüzlerce defa yaptığı bu hareketler acemi Sherlock Holmes’ler için önemli delil haline gelmiş. Sonra bu ‘derin adam’ biz fanilerin bile düşünebileceği bir hata yapmış. Kabak gibi ortada olan Zaman Gazetesi’ne hem de operasyondan bir gün önce hiç atlatma tedbiri almadan gelivermiş. Tabii bizim zehir hafiyelerden kaçar mı hiç? Anında görüntülemişler arabayı. Koskoca ‘emniyet imamı’nı bizim güvenlikçiler tanımadığı için dakikalarca ‘protokol’ kapısında bekleterek rahatça fotoğraflanmasını sağlamışlar. Haberde giriş ve çıkış dakikaları yazılarak büyük istihbaratçı pozlarına güç katılmış.
Derin istihbarat kapsamında adam hakkında ‘müthiş’ bilgiler de ele geçirmişler: “İstanbul’da yaşıyor, zaman zaman Ankara’ya gidiyor. Osman Hilmi Özdil, elinde sürekli bir çantayla, korumasız ve şoförsüz bir şekilde geziyor.” Benim gibi siz de bunları yapıyorsanız artık kapsama alanına girmiş olabilirsiniz. İlk iş çantayı bırakacağım ama bilgisayarı nasıl taşıyacağım, kara kara düşünüyorum. Sıkı durun daha büyük ifşaat geliyor! “Osman Hilmi Özdil, zaman zaman yurtdışına da çıkıyor. Özdil, 14 Mart 2013’te Atatürk Havalimanı’ndan çıkmış ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Dubai’ye gitmiş. Dubai’nin Körfez bölgesinde önemli bir finans merkezi olduğu düşünüldüğünde Osman Hilmi Özdil’in yapmış olduğu bu seyahati anlam kazanıyor”muş. Ne alaka…
Komploları çöpe atan başka sorular da sorabiliriz. Üç yıl önce adı kitaplarda geçmiş, soruşturmaya muhatap olup aklanmış birinin peşine niye adam takıyorsunuz? Hayatın olağan akışı içindeki fiillerini fotoğraflayıp hangi hakla suç gibi sunuyorsunuz? Söz konusu iddiaları ilk kez dile getiren Hanefi Avcı’nın, iftira suçundan ceza aldığını bilmiyor musunuz? Siz bir gazete misiniz, yoksa herhangi bir istihbarat örgütünün taşeronu mu? Gazeteci böylesine önemli birini yakalamışken mikrofonu uzatıp haberini zenginleştirmek yerine köşe kapmaca oynar mı?
Özdil, üç yıldır hayatı didik didik edilen biri. Bula bula nüfus müdürlüğünden alınacak bilgiler ile İstanbul trafiğindeki alışkanlıkları ele geçirilmiş. İstihbaratçılık ayağını bilmem ama ben bu muhabiri işten atardım."