"İstihbarattan gelen yazıyı savcılığa bildirmek örgütsel faaliyetmiş"

Özgür medyaya darbe davası kapsamında tutuklu bulunan terörle mücadele şubesinin eski müdürlerinden Yurt Atayün, yaşadığı hukuksuzluklarla ilgili konuştu.

Havuz medyasında yayımlanan yalan haberlerle operasyona zemin hazırlandığını belirten Atayün, Emniyet’in hazırladığı yazıyı kanun gereği Cumhuriyet savcılığına bildirmenin örgütsel faaliyet olarak değerlendirildiğini belirtti.


Kendilerine yönelik suçlamanın Milli İstihbarat Teşkilatı, Genelkurmay ve Emniyet raporlarında El Kaide ile bağlantılı örgütsel faaliyetleri anlatılan Mehmet Nuri Turan'ın ifadelerine dayandırıldığını kaydetti. Kendisi ve tüm aile bireylerinin iletişim kayıtlarının 6 yıl geriye dönük olarak incelendiğini ifade eden Atayün, suç bulunamayınca savcının bilgileri dosyada gizlediğini söyledi.


Terör örgütü El Kaide ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle ‘Tahşiye Grubu üyelerine operasyon düzenleyen emniyet mensupları ile gazeteci Hidayet Karaca, 1 yılı aşkın süredir cezaevinde. Karaca ile 32 emniyet mensubu ‘darbeye teşebbüs' ve ‘terör örgütü kurmak'la suçlanıyor.


Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Tahşiye ile ilgili beraat kararının gerek- çesinde polislerin kumpas kurduğuna dair iddialara yer verilmedi. Beraatin delil yetersizliği gerekçesiyle verildiği ortaya çıktı. 22 Temmuz 2014'te sahur operasyonunda tutuklanan İstanbul Terörle Mücadele Şube eski Müdürü Yurt Atayün, kendilerine kurulan tezgahı avukatı aracılığıyla madde madde anlattı:



SAVCIYA BİLDİRMEK ÖRGÜTSEL BAĞ


23 Mart 2014: Sabah Gazetesi'nde “Kardeşlerine Bile Tuzak Kurdular” başlıklı haberle algı oluşturularak 14 Aralık 2014'te yapılacak operasyonun haberi verildi. Polis fezlekesi ve savcılığın soruşturma dosyasında sunduğu “Tahşiye grubuna yönelik aramalarda elde edilen el bombalarının üzerinde polise ait parmak izi olduğu” yönündeki tez Sabah'ın 9 ay önce yazdığı haberin operasyona dönüşmüş hali.


Sabah gazetesinde yapılan haberi savcı Hasan Yılmaz referans almış, buna karşılık aynı savcı, Devletin güvenlik kurumu olan Emniyet Teşkilatında istihbarat toplamak amacıyla kanunla kurulmuş ve görevlendirilmiş istihbarat şubesinden gelen resmi yazısını, yine Anayasal kurum olan yargı erkinin bir parçası savcılığa kanun gereği bildirmesini örgütsel faaliyet olarak değerlendirebiliyor.



EL KAİDE ŞÜPHELİSİ TANIK OLDU


16 Mayıs 2014: İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin sanığı Tahşiye Yayınevi Kurucusu Mehmet Nuri Turan, yargılama devam ederken İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne 2014/6117 nolu e-mail ihbarı gönderiyor.

25 Mayıs 2014: İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, Turan'ın gönderdiği e-posta ihbarı üzerine bilgisini alıyor. Bu kişi, iddia ettiği konularla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca El Kaide terör örgütünün Türkiye hücresine yönelik yürütülen soruşturma dosyasının şüphelisi.


İFADE DAHİ ALINMADAN SORUŞTURMA İZNİ


30 Temmuz 2014: Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, Twitter hesabından “Cemaat tahşiye hesaplaşmasına hazır mı? 2014'e işaret ediyor. İşaretül ikaz!” şeklinde ifadeleri ile aylar öncesinden operasyonun zeminini hazırladığını yazmıştır.


18-19 Eylül 2014: Samanyolu TV'de yayınlanan Şefkat Tepe isimli dizinin 09.04.2009 tarihli 64. ve 23.04.2009 tarihli 66. bölümlerine ait ses ve görüntü incelemesi yapıldı.


13 Ekim 2014: Kolluk, bir sanık/müşteki ifadesi ve iki dizi film inceleme raporu üzerine İstanbul C. Başsavcılığı'ndan soruşturma izni talep ediyor.


16 Ekim 2014: Başsavcılık, 2014/133596 sayı ile sadece bilgi almak tutanağına istinaden, ifade alma işlemi bile yapılmadan devam eden yargılama sonucu beklenmeden 5 ay sonra soruşturma izni veriyor.



MİT, TSK VE EMNİYET RAPORLARINDA EL KAİDE VURGUSU


MİT'in 05 Mart 2009 tarihli “GİZLİ” dereceli ve Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Başkanlığına gönderilen “Tahşiye Grubu Nurculuk” konulu resmi yazısında şöyle deniliyor: “Grubun ileri gelenlerinden Mehmet Nuri Turan, cemaatin, İstanbul başta olmak üzere, Türkiye genelindeki faaliyetlerini organize etmektedir.



PKK/KONGRA-GEL FAALİYETLERİ


M. Doğan'ın en güvendiği adamı olan ve geçmişte sol görüşleri benimseyip örgütsel faaliyetler içerisinde yer alan M. Nuri Turan, örgütçülük mantığı ile hareket etmektedir.


Geçmişte PKK/KONGRA-GEL örgüt mensupları ve uyuşturucu kaçakçıları ile de iyi ilişkiler içerisinde olduğu ifade edilen M. Nuri Turan'ın İlya'yı (Kudüs) teslim alacak şahıs olduğuna inanılmaktadır.” MİT'ten Genelkurmay Başkanlığına gönderilen bu yazı, dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin imzasıyla 13 Mart 2009'da Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri ve Jandarma'ya dağıtımı yapılmış.



PARA AKIŞI İSTİHBARAT NOTUNDA


Genelkurmay Başkanlığınca Mahkemeye gönderilen 11 Aralık 2015 tarihli “GİZLİ” dereceli yazıda “Yurt dışı El Kaide terör örgütü ile ilişkili Tahşiye grubu içerisinde faaliyet gösteren ve kuyumculuk işi ile uğraşan M.N.T.'ın, terör örgütüne eleman kazandırma, yardım ve propaganda maksadıyla, halen cezaevinde yatan örgüt mensupları ve ailelerine para yardımı yaptığı” şeklinde istihbari bilgiler açıklanıyor.

Aynı yazının 4. sırasında, “Yurt dışı kaynaklı El Kaide terör örgütü ile bağlantılı Ceys-Ül Mehdi/Habib Akdaş grubu içerisinde faaliyet gösteren C.Y. isimli şahsın, diğer grup yöneticileri ile ilişki kurmak, taban geliştirmek ve para temin etmek maksadıyla 25 Eylül 2012 tarihinde İstanbul ilinde, Tahşiye/ Mehmet Doğan grubu içerisinde faaliyet gösteren M.N.T. ile irtibata geçerek para yardımı talebinde bulunduğu” şeklinde istihbari bilgi bulunuyor. El Kaide terör örgütü ile bağlantılı Ceys-Ül Mehdi/Habib Akdaş grubu denilen bu örgüt, 15-20 Kasım 2003 tarihinde İstanbul ilinde dört ayrı noktada gerçekleştirdikleri bombalı intihar saldırılarında 59 kişinin öldüğü ve 750 kişinin yaralandığı eylemlerin akabinde yapılan çalışmalarla tespit edildi.



BEYANDAN BAŞKA DELİL YOK


29 Nisan 2009 tarihli raporunda İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü de benzeri bilgilere yer veriyor. Devletin farklı üç ayrı güvenlik ve istihbarat birimlerinin birbirinden bağımsız olarak Mehmet Nuri Turan ile ilgili tespitlerde bulunuyor. Şimdi sorulması gereken soru şu: El Kaide terör örgütü ile iltisaklı bu profildeki bir şahısla ilgili soruşturma yapmak mı normaldir? Yoksa şahsın beyanlarından başka bir delile başvurmadan polislere yapılanlar mı?



SORUŞTURMAYA GİZLİLİK DOSYAYA AYAR


12 Aralık 2014: 14 Aralık 2014 tarihinde Tahşiye soruşturması nedeniyle polislerin gözaltına alınması kararı öncesi siyasi iktidarın bazı yasa maddelerinde değişiklikler yaptı. Makul Şüphe Yasası 12 Aralık 2014'te Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Soruşturma dosyasının incelenmesi hakkında da 13 Aralık'ta kısıtlama getirildi. 14 Aralık


2014: Aralarında benim de bulunduğum 37 kişi hakkında yakalama ve gözaltı talimatı verildi. Hukukun aradığı somut delillere dayalı kuvvetli suç şüphesi olmadığından operasyondan 2 gün önce yürürlüğe giren yeni yasal düzenleme ile bu durum savunmadan gizleniyor ve polislerin bu hukuka aykırı talimatla özgürlükleri kısıtlanıyor.


16 Aralık 2014: Gözaltı işlemi devam ederken Tahşiye davasının 6 sanığının (Mehmet Doğan, Mehmet Nuri Turan, Tunay Yaman, Hasip Danış, Sait Han ve Turgut Yıldırım) müşteki sıfatı ile ifadesi alınıyor.


18 Aralık 2014: Gözaltına alınan 4 polis iktidarın “proje” olarak adlandırdığı Sulh Ceza Hakimliği'nce tutuklandı.


19 Aralık 2014 : Mehmet Doğan, CNN Türk kanalında, El Kaide Terör Örgütü lideri Usame Bin Ladin ile ilgili olarak; “Bin Ladin'i Müslüman olduğu için severim, Usame Bin Ladin mümindir imanı için sevmişim, bu suçsa bunu kabul ederim” dedi.


27 Aralık 2014: Başka suçtan tutuklu olduğum halde “kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller olduğu ve delilleri yok edebileceği” gerekçesi ile “Silahlı Terör Örgütü Üyesi” olmaktan bir kez daha tutuklandım. Aynı gerekçelerle tutukluluğum devam ediyor.



İSİMSİZ İHBARLA DOSYAYA GİRDİ


23 Ocak 2015: Operasyondan 40 gün sonra “aabbb” isimli şahsın ihbarıyla birlikte kolluğun 10 Nisan 2015 tarihli yazısında ifade ettiği soruşturmanın en önemli dayanağını oluşturduğu ‘Bahçelievler'de bulunan mühimmatların kolluğun koyduğu' iddia ettiği kanaati oluşturuluyor. Bu isimsiz ihbara kadar bu iddia dosyada yer almıyor.



TÜM AİLENİN İLETİŞİMİ 6 YIL FİŞLENMiŞ

10 Nisan 2015: İki ayrı liste halinde 106 şahsa ait 223 telefon numarası ile ilgili savcılık, HTS talebinde bulunuyor. Annemin ve çocuklarımın kullandığı telefon numaraları hakkında 6 yıl geriye dönük iletişimin tespitinde bulunuluyor. Olmayan örgütle bağı var mı diye tüm ailem araştırılmış. “Suç ve cezada şahsilik” ilkesi ihlal edilmiş. HTS verilerine göre hazırlanan rapor hiçbir yerde yok. Savcı Yılmaz yine kanuni yükümlülüklerinin dışına çıkarak lehimize olan bu raporu da buharlaştırmış.



TAHLİYE KARARI UYGULANMADI


25 Nisan 2015: İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi, ‘yeterli şüphe yok' gerekçesiyle polisler ve Hidayet Karaca hakkında tahliye kararı verdi. Ancak karar uygulanmadı.

10 Ekim 2015: Yasaya aykırı iddianame kabul edildi.


15 Aralık 2015: Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi El-Kaide terör örgütünün Türkiye hücresi olduğu iddia edilen Tahşiye grubu hakkında beraat kararı verdi.


22 Aralık 2015: Duruşmalar başladı. 32 polis ve emniyet müdürü tutuklandıktan 19 ay sonra ilk kez hakim karşısına çıktı. Hidayet Karaca da 1 yıllık tutukluluğun ardından ilk kez duruşmaya çıktı.


KAYNAK: ÖZGÜR DÜŞÜNCE-BÜLENT CEYHAN



29 Mart 2016 07:28
DİĞER HABERLER