İzmirliler Kerbela hüznünü yaşadı

İzmirliler Kerbela hüznünü yaşadı
İzmir'de Semah Alevi-Bektaşi Derneği öncülüğünde 49 dernek ve federasyonun ortak düzenlediği "Sevdamız Ehlibeyt, Hüznümüz Kerbela" adlı programda, Hz. Hüseyin (ra) ve diğer Kerbela şehitleri anıldı. Muharrem programı, Kültürpark'taki İsmet İnönü Sanat Merkezi'nde yapıldı. Programa CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun başdanışmanı Erdal Aksünger, Maliye eski Bakanı ve İzmir Milletvekili Zekeriya Temizel, Tuncay Özkan, İzmir İl Başkanı Bedri Serter, milletvekili adayı Dr. Ülkümen Rodoplu ve çok sayıda davetli katıldı.

Program, Dede Seyid Derviş Tur'un okuduğu matem duası ile başladı. Daha sonra kürsüye çıkan Semah Alevi-Bektaşi Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı Mehmet Güldiken, şunları söyledi: "Akıllarını, beyinlerini, inançlarını ortadan kaldırarak kardeşini şehit eden insanların ne noktada bulunduklarını bir kez daha teyit etmek ve tüm şehitlerimizi, başta İmam Hüseyinimiz olmak üzere Kerbela'daki 72 canımızı bir kez daha sevgiyle, hürmetle anmak için burada bulunuyoruz. Maalesef muharrem ayı, İmam Hüseyin'in ve çoğu Ehlibeyt mensubu olan beraberindeki 72 canın Kerbela'da şehit edilmesi ile birlikte daha farklı bir anlam kazanmıştır. Şüphesiz ki muharrem aynın manevi berraklığı üzerinde, Kerbela karanlığının kasveti de üzerimizde tüm acı hatıralarıyla durmaktadır. Muhammed Mustafa'nın torununun ve Ehlibeyt mensubu olan beraberindekilerin hunharca ve insanlıkdışı şehit edilişleri, bütün inananlar için büyük bir acı olmuş ve derinden hepimizi ve tüm insanlığı etkilemiştir. Kerbela olayı, inancımız açısından kalbinde zerre kadar imanı olan her insan için yüreklerde dinmeyen ortak bir acının adıdır. İnsanlık tarihi açısından, 'ben insanım' diyenlerin ve zerre kadar insanlıktan nasibi olanların yüreğinde de geçmeyen derin bir sızıdır. Bu acı olayı izah edecek, bunu mazur görecek hiçbir insani ve İslami gerekçe asla ve asla olamaz, olması da mümkün değildir. Bu nedenledir ki İmam Hüseyin ve ehlibeytinin, bu hadisedeki asil duruşu ve haksızlıklar karşısındaki onurlu mücadelesi bütün inananların gönüllerinde taht kurmuş, ona ve yakınlarına bu zulmü reva görenler ise insanlığın ortak vicdanında mahkûm edilmiştir. Amacımız, tüm insanlığın kardeşliğinin sağlandığı, sınıfların, sınırların kalktığı, bütün insanların birlikte üretip birlikte tükettiği hakkaniyetçi düzeni kurmak, hakkaniyete gitmektir. Kur'ân'ın ışığında, Ehlibeyt'in nuruyla, 12 imamların yol göstericiliğiyle, eren, evliyaların, gerçeklerin bugüne kadar getirdikleri erkânı toplumumuza göstererek, öğreterek, hep birlikte aydınlığa ve güzel değerlerle yol almak, yaşamaktır. Kul kuldan razı olursa, Hakk kuldan razı olur. Biz kulluğumuzu iyilik ve güzellik üzerine yaparsak, Hakk da bizden razı olur. Yaşamın güzellikleri ve günün nuru, cümle canların üzerine olsun."

'YEZİD'E BİAT ETMEK, MUHAMMED MUSTAFA'YA, DEDEME İHANET ETMEK DEMEKTİR'

Ortaokul öğrencisi Dilan Gül'ün, kendi yazdığı "Kerbela" isimli şiiri okumasının ardından Alevi Bektaşi Federasyonu Başkan Yardımcısı Engin Gündür, Kerbela'nın bin 335 yıl önce yaşanmış, dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir zulüm olduğunu belirtti. Gündür, "Orada kılıçların, bedenlerin savaşından öte fikirsel bir savaş, iyi ve kötünün savaşı, mazlumla zalimin savaşını temsil eder ve biz biliriz ki bizim pirimiz, 72 kişiyle oraya giderken karşısındaki 70 bin kişilik zalim ordusuyla bir kılıç savaşının olmadığı bilincinde gidiyor oraya. Oradaki asıl savaş, karanlıkla aydınlığın savaşıydı ve orada biat etmek, dünya üzerinde mazlumların tarih boyunca ezilmelerine sebep olacaktı, çünkü İmam Hüseyin, kendisine, 'Yezid'e biat et.' dediklerinde şunu söylüyordu: 'Yezid'e biat etmek, Muhammed Mustafa'ya, dedeme ihanet etmek demektir. Ben bir kere zalim olmaktansa bin kere mazlum olmayı seçiyorum.' diyerek şehadet şerbetini içiyordu." şeklinde konuştu. O günden bugüne tarihin her noktasında buna benzer birçok zalimlikler görüldüğünü vurgulayan Gündür, sözlerine şöyle devam etti: "Çok uzak değil, daha bundan birkaç hafta önce 10 Ekim'de, Ankara'da 100'ün üzerindeki canımızın ölmesine sebep olan Kerbela'yı da yaşattılar bize. Ondan iki sene önce Gezi olaylarında, gencecik fidanlarımızı alırken de bizlere yaşattılar Kerbela'yı. Suruç'ta, tek suçları Rojava'ya çocuklara oyuncak götürmek olan 33 gencimizi de bizden kopardılar ve biz Aleviler açısından Kerbela hiç bitmedi. Çorum'da, Sivas'ta, Maraş'ta, Elbistan'da, Malatya'da, Kırıkhan'da, Dersim'de Yavuz döneminde, 2. Mahmut döneminde, tarihin her sayfasında bize bir Kerbela yaşatıp bizi sadece ve sadece İmam Hüseyin'in talipleri olduğumuz için her daim katliamı bize reva gördüler ve bizler, dersini Kerbela'dan almış olanlar, bu topraklarda Hacı Bektaşı Veli'nin ruhunda, Yunus Emre'nin ruhunda, Pir Sultan'ın ruhunda, Seyit Rıza'nın ruhunda, Ali İsmail Korkmaz'ın ruhunda, Ethem Sarısülük'ün ruhunda ve bu topraklarda, belki yarınlarda daha yeni yeni bu saydığımız İmam Hüseyin ruhlarıyla yeniden o zalimlerin karşısına dikilmeyi kendimize ödev biliriz. Bizim için insanlık adına, barış adına, mazlumiyet adına ölmek bir şeref, bir mazlumu katletmek şerefsizliktir ve dolayısıyla herkes, atasına ve ceddine yakışanı yapar. Bizler tarihin her sayfasında Pir İmam Hüseyin'e yakışır şekilde durduk, onlar da Yezid'e yakışır şekilde durdular. Onlar bugün Yezid'lik yapıyorlarsa karşılarında İmam Hüseyin olarak durmak, bizim boynumuzun borcudur."

Sürekli bir benzetme sürekli bir benzeştirme haliyle karşı karşıya olduklarını savunan Gündür, "Moda oldu son senelerde, ısrarla bir tarif, bu hükümetin de açılım süreciyle başlayan bir tarif etme süreci başladı. Bizim inancımızın, kimsenin hürmetine muhtaç olmadığını anlatamadık. Bir kez daha söyleyelim, ne cemevimiz ne cemimiz ne pirimiz ne hünkarımız ne 12 imamımız ne semahımız kimsenin himmetine muhtaç değildir. Hükümet de dahil, devlet de dahil, dünya da dahil. Ancak karanlık güçlerinizle, bombalarınızla öldürebilirsiniz, asabilirsiniz, katledebilirsiniz ama unutmayın, aşkı söküp alamazsınız. Bizim bir tek mücadelemiz vardır, bu mücadelenin adı, eşit yurttaşlık mücadelesidir ve bu sadece Alevilerin, kendisi için verdiği bir mücadele değildir." dedi.

'VİCDANI OLMAYANIN İNSANLIĞI OLMAZ'

Alevi Bektaşi Federasyonu Dönem Başkanı Selahattin Özel de şunları kaydetti: "Katliamı yapanın dini, rengi, cinsi, cinsiyeti, ırkı, mezhebi kimden olursa olsun, nereden gelirse gelsin, yapanın da yapılanın da hiç farketmeksizin katliamları lanetleriz." dedi. Maraş katliamını da hatırlatan Özel, "Hamile kadınların karnındaki çocuklar süngüyle deşilirken gıkını çıkarmayan insanlar var bu ülkede. Çorum'da katledilen canlarımıza sesini çıkarmayan insanlar var bu ülkede. Sivas'ta katliama sessiz kalan insanlar var bu ülkede."
CİHAN
27 Ekim 2015 11:53
DİĞER HABERLER