"ABD'de Televangelists olarak bilinen ve televizyon ekranlarında kendi cemaatlerini irşat eden din adamları, lüks ve israfa gömülü hayatlarından dolayı sürekli tenkit ediliyorlar. Popülerliklerini nakde çevirmekte çok usta bu irşat(!) ekibi, cemaatten gelen tepkileri “Jesus bu gün hayatta olsa bizim gibi özel uçak ile seyahat ederdi. Bizi niye tenkid ediyorsunuz ki?” diyorlar. Hayat tarzlarını meşrulaştırmak için Jesus'ı da çoktan özel uçaklarına almışlar bile!"
Kadir Gürcan | samanyoluhaber.com
Jesus'ın Özel Uçağı!
Bal tutan parmağını yalıyor yalamasına da, herkesin payı eşit değil. İktidara yakın olmanın, bal küpüne düşmek gibi büyük bir avantajı var! Her nedense, kalifiyesiz, omurgasız ve karakter erozyonunda kişilik özellikleri sıfırlanan tipler ulufe ve iltifat-ı şahane bütçesinden daha fazla hissedarlar. O yüzden, modası geçen ikinci sınıf Yeşilçam artistleri gibi açıldıkça açılıyor, döküldükçe dökülüyorlar.
Mevcut iktidar döneminde daha görünür olan bu medya virüsü o kadar yaygın ki, Covid-19'in varyantları gibi aşıya tepki veren ve vermeyenler diyerek spesifik hale getirmemiz gerekiyor. Charlie'nin Meleklerinden “Pelikancı Ekip!” dendiğinde ağzına her geleni söyleyen, Saray Uçağında rezervasyon sıkıntısı çekmeyen ve yolculuk boyunca kameralara Hazret'in omuz başına tüneyerek görüntü vermeye bayılan Hanımefendi'deki semptomlar, an itibariyle üretilen aşılara cevap verecek türden değil.
İsim vermekten şiddetle kaçındığımız için, biraz daha detay vermem gerekiyor! Hani şu, Trump günlerinden birindeydi. Beyaz Saray'da yapılan bir basın toplantısında patavatsız Trump'ın, Türk Heyeti önünde “Siz gazeteci misiniz?” diyerek küçük düşürdüğü gazeteci. Maalesef bizim de Trump ile aynı fikirde olduğumuzu itiraf etmek zorunda kaldığımız bir konuydu. Kötü bir tesadüf idi vesselam. Arşivi karıştırıp, yazarınızın o itirafını bulmak size kalıyor! Bana kendi yaramı deştirmeyin! İnsan haklı bile çıksa, Trump gibi biri ile aynı kareye girmekten rahatsız oluyor! Bilirsiniz, elemin hatırlanması bile ayrı bir sızıdır!
Bahsettiğim Hanımefendi, Saray meczupları arasında. Türk Medyası'nda ikibinli yılların ürettiği bir tür bu! Kendilerini 'Dindar-Muhafazakar, İslamcı Yazar' olarak adlandırmaya bayılırlar. Halife adayları da dahil, dini bilgi birikim ve irfani derinlikleri “Çay kaşığını daldırsan dibi görünecek!” sathilikte! Peki nasıl bu kadar piyasa tutuyorlar? Çok kolay! Dini gün ve bayramlarda duygu çeşnisi yüklü yazılar yazıp Saray ve İktidar'a ait menkıbe(!) ürettiğinizde, hem konforlu geçiminiz hem de birinci dereceden emekliliğiniz garanti altında! Yazarınız, İslami düşüncenin en pesimist şairi sayılan Maarri gibi ümitsiz olmasın da ne yapsın? Maarri'nin entelektüel isyanını başka bir yazıya bırakalım.
Hanımefendi, bir kaç hafta önceki bir makalesine “Canını Hiçe Sayan Başkan'a Özel Uçağı çok görüyorlar!” hissiliğindeydi. Canım, canım! Nasıl da alınmış! Saray'a gelecek tenkitlere ağlak ağlak kendini siper etmesine hangi yürek dayanır? “Kızcağızı ağlatmayın! Susturamazsınız!” diye haykırsak, kimse dinlemez ki! Halbuki, Saray'ın gerekli gördüğü daimi ikametgah, yazlık için küçük bir saray ve el yapımı, hediye(!) uçağa bir şey demek kimin haddine? Yağcılık ve yalakalıktaki rekor denemelerinin nerelere ulaştığını siz takdir edin. Bu gerdan kırmalara, artistik hareketlere Zat-ı Şahanelerinin karşılığı elbette ki Saray şanına yakışır debdebede oluyor. Geçtiğimiz hafta itibariyle Hanımefendi TRT Yönetim Kurulu'ndaki koltuğuna yerleştirilmiş oldu. Safderunluk edip, sakın “Hangi beceri ve birikim ile?” diye sormayın! Devlet bütçesinden sübvanse edilen Abdülhamit Han ve Ertuğrul gibi propaganda dizilerini seyretmeniz devlet televizyonunda üst düzey görevleri kapmanız için yeterli. Bütün bu dizilerin başrollerinde Zat-ı Şahaneleri oynamıyor mu? Geriye sadece Saray'a bağlılık ve sadakatinizi sürdürmek kalıyor.
Halkın mukaddeslerini suistimal ederek lüks hayat tercihlerine sudan bahane ve mazeret üretmek bize mahsus bir zihni arıza değil. ABD'de Televangelists olarak bilinen ve televizyon ekranlarında kendi cemaatlerini irşat eden din adamları, lüks ve israfa gömülü hayatlarından dolayı sürekli tenkit ediliyorlar. Popülerliklerini nakde çevirmekte çok usta bu irşat(!) ekibi, cemaatten gelen tepkileri “Jesus bu gün hayatta olsa bizim gibi özel uçak ile seyahat ederdi. Bizi niye tenkid ediyorsunuz ki?” diyorlar. Hayat tarzlarını meşrulaştırmak için Jesus'ı da çoktan özel uçaklarına almışlar bile!
Cumhuriyetçi Parti'ye oy veren büyük bir kesim, Pazar günleri öğleye kadar vaaz programlarını ilgi ile takip ediyorlar. Eski Başkan Trump'ın şahsında oluşturulan “Beklenen Beyaz Mesih” imajının köpürtülmesine bu ekran yüzlerinin payı büyük. “Trump, iki kez boşanmış üç kez evlenmiş. Gayrı meşru ilişkileri ayyuka çıkmış. Kumarhane işletiyor. Vergi kaçırıyor. Yalan söylüyor... Bunlar günah değil mi?” diyenlere, evangelist vaizlerin cevabı hazır; “Ah kardeşim! Hangimiz masumuz ki? Gelin günahkar kardeşlerimize dua edelim! Amin!” diye cevap veriyorlar. Eski Başkan, realitelerden uzak muhafazakar-dindar kesim için Beni İsrail'in “Altın Buzağı” haline dönüşmüş durumda. Trump'a ne işlediği aleni günahlar ne de ABD tarihinin en kötü başkanı olma unvanı oy kaybettiriyor.
Dilimin ucuna geldi. Şu notu da kaydetmeden geçmeyeyim. Bahai tarikatının lideri olan Bahaullah'a “Sen bu kadar günah işliyorsun! Dini sınırları hiçe sayıyorsun. Bütün bunlara rağmen nasıl 'İlahlık' taslıyorsun?” diye sorduklarında, onun cevabı “İnsan bir kere ilah olmaya görsün. Ondan sonra yaptıkları zarar vermez!” şeklinde olur.
Saray kadrosundan yazarlık yapan Hanımefendi'nin getirildiği makamda gözümüz yok. Bununla birlikte Sayın Başkan'ın hangi fedakarlık karşılığında, Saray Hangarı'na bir kaç uçak istif etme hakkını iktisap ettiğini çözemedik. Belki de Hanımefendi TRT'deki vazifesine başlayınca bu sorumuza cevap verir!
Bizim Hanım, yazarınızın ne yazılarını okur ne de esprilerine canı gönülden güler. Nedense son iki yazıda, biri muhalefet yaptığını zanneden Hanımefendi, diğeri de Saray'a güzelleme diyen bu Hanımefendi'den bahsettiğim nedense gözüne ilişmiş, “Sen ne diye Hanımlar ile bu kadar uğraşıyorsun ki? Kendi mesleğinle uğraşsan daha iyi değil mi? Bak, İran'da yapılan İslami Uyanış Kurultayı'na, eski Marksist döküntü Türkiye'yi temsilen katılmış! Ondan neden bahsetmiyorsun?” demez mi? Kendi sahamda yediğim gole mi yanarsınız, metrekareye on tane milleyetçi-muhafazakar yazar ve Turkish AirOne'a kurulan çakma bir Halife düşen ülkede İslam'ın maruz kaldığı gadre mi kahrolursunuz?