''O gün keşke demeyi bıraktım ve kaderimizi yaşadığımızı anladım. Biz kaderimizi yaşıyorduk ve kalemin sahibi Cenabı Allah’tı, biz de ona teslim olmuştuk.''
Ali Turna | samanyoluhaber.com
Kaderde yazılmış, ikisi de mecburen tutuklanacakmış
BİZ KABULLENMİŞTİK AMA ÇEVREMİZİ TERÖRİST OLDUĞUMUZA İKNA EDEMEDİK
Saçma sapan ve alakasız sebeplerden dolayı ailemizden uzak kalıyor, hapis yatıyorduk ve hapse girmemiz için bahane edilen, suç görülen nedenleri aklıma geldiği kadarıyla yazayım:
*Bankaya para yatırmak, Kur’an dersi vermek,
*Sigortalı kurumlarda çalışmak (öğretmen, esnaf vb.),
*Birinin sadece senin ismini vermiş olması (suç olmasa da),
*İsim benzerliği,
*10 sene önce bir şirkette hisse sahibi olmak,
*Telefonunuzda program kullanmak (içerikte hiçbir suç söylemi yok),
*Tweet atmak vb.
Bunlardan biri, size terörist denmesi için yeterli görülüyor, şu anki sistem ve sistemin adaleti, hâkimi bunları suç olarak görüyor. Üstelik bir de hapishanede yatmamak için bunları inkâr etmen gerekiyor.
Daha basit anlatımla:
“35A no’lu otobüse bindin mi?” “Evet”
“O zaman teröristsin. Peki sen bindin mi?”
“Hayır asla ben o hain 35A otobüsüne asla binmedim, ben zaten otobüse karşıyım. Önceden sezmiştim ben ve uzak durdum, hep yürüyerek giderdim Koca Mustafa Paşa’ya.”
İşte bunun gibi bir şey bizim yaşadığımız. Koğuşa yeni biri geldi mi sorardık:
“Suçun ne?” “Bylock”
“6 yıl 3 ay yersin çıkman zor. Senin suçun ne?”
“Bank Asya”
“Zor be kardeş belki üçüncü mahkemede tahliye olursun uzatmaya çalış.” vb.
Zamanla hayatın doğal akışındaki bu olayları suç olarak kabullenip, alacağımız cezaya göre kendimizi terörist olarak kabullenmiştik. Birbirimize “Naber terörist” şeklinde şakalar yapar olmuştuk, izahı olmayınca mizahı yapılırmış, ondan herhalde...
Hiçbir suçumuz yokken altı yıl üç ay ceza alıp tahliye olunca buna sevinir olmuştuk. Ali abi diye yaşlı bir abi vardı. Mahkeme günü akşam koğuşa geldiğinde meraklı gözlerle, “Ne oldu abi?” diye sorduk. Kızgın bir suratla, “Altı yıl üç ay verdiler, tahliye.” diye sitem etti.
Biz de kızdık tabi, tahliye olmuşsun sevineceğine bir de hâlâ üzgünsün diye. Aslında Ali abi normaldi, biz anormaldik. Hiçbir suçu olmamasına rağmen normal bir hukuk ve normal bir zamanda beraat alması gerekirken, anormal bir hukuk ve anormal bir zamanda olduğumuzdan altı yıl üç ay yemiş ama şansına tahliye olmuştu. Biz nasıl olursa olsun yeter ki çıkalım derdindeydik. Altı yıl, yedi yıl, her şeyi, her cezayı kabullenmiştik. Yeter ki tahliye olalım, ailemizin yanında olalım diye.
Kısacası terör örgütüne üye olduğumuza, devlet baba bizi ikna etti. Gel gör ki çevremizi ikna edemiyoruz. Tahliye olduktan sonra beni tanıyan sağcısı, solcusu hepsi bunun saçma olduğunu, bu yanlışın bir gün biteceğine inanıyorlardı ve ben de onları terörist olduğuma ikna etmeye çalışıyordum. Sonuçta altı yıl üç ay hapis cezası almış bir teröristtim ama inandıramıyordum...
Bir gün hastaneye gidiyordum, örgüt olduğumuz için adli suçlular otobüse, bizi de tabuta bindirdiler. Örgüt olduğu için yanımda bir PKK’lı vardı. Bana suçumu sordu ve bende,
“F..., teröristim.” dedim.
“Hadi len senden terörist mi olur?” dedi.
“Koskoca devlet öyle diyor, yalan mı söyleyecek.” dedim.
Yinede kabul etmedi. Ben de, “Eğitim şart.” dedim, konu kapandı...
İtalya’da beş sene önce yaşamış bir arkadaşı, İtalya imamı damgasını vurarak attılar bizim koğuşa. İddianamesinde hiçbir şey yok, tek özelliği İtalyanca bilmesi ve beş sene önce orada yaşamış olması. Beş ay kaldıktan sonra ev hapsi ile tahliye oldu fakat başsavcı itiraz edince evden bir daha aldılar. Dört ay daha hapis yattı. Ben de o süreçte eşini aradım, “Nasıl? iyi mi?’ diye sordum. Ve eş, “Eşim İtalya imamı olduğunu kabul etti artık. Demek ki ben İtalya imamıymışım ama farkında değilmişim diyor.” diye anlattı.
Güldük... Sonra aynı savcı “pardon” deyip tahliyesini istedi. Mahkemesi hâlâ devam ediyor. Bu kadar basit mi terörist olmak diye soruyorsanız, inanın bu kadar basit. Hatta belki de siz de teröristsinizdir, haberiniz yoktur ve bir gece kapınız çalarsa işte o zaman anlarsınız terörist olduğunuzu...
KADERDEN KAÇIŞ OLMUYOR…
Tutuklanmadan önce yurt dışına çıkmayı çok düşünmüştüm. Benimkisi daha çok ticari kaygılardan dolayıydı. Tutuklandıktan sonra nezarette keşke demeye başladım. “Aptal kafam, neden gitmedim?” falan filan...
Metris’te kaldığımız günde, bir adam hikayesini anlattı:
Samsun’da öğretmen ve iki de çocuğu varmış. Araması çıktığında bu şahıs kaçıp saklanmış. İki yıl kaçak hayattan sonra yurt dışına çıkmaya karar vermiş. Hemen insan kaçakçılarıyla irtibata geçmiş ve ona, “Pazartesi günü seni bu adresten alacağız.” demişler.
Pazar günü çocuğu hastalanmış. Gidişini çarşambaya ertelemişler ve akşam 9.30’ da alacaklarmış. Çarşamba günü gelmiş ve saat akşam 9’da mekâna gitmiş fakat komşunun şikayeti üzerine polis gelip bu şahsı tutuklamış.
Anlatırken bize döndü ve “Keşke pazartesi gitseydim.” dedi. “Hayırlısı” dedik.
Ertesi gün bizi Silivri’ye götürüp koğuşlara dağıttılar. Koğuşta Mustafa diye genç bir arkadaş muhabbet ederken hikâyesini anlattı:
“Yurt dışına gitmeye karar verdim. İnsan kaçakçılarıyla irtibata geçtim. Çarşamba günü alacaklardı beni. Fakat o hafta pazartesi günü haber geldi. Birisi çocuğu hastalandığı için gidişini çarşambaya ertelemiş, onun yerine beni aldılar. Tam vardık baskın oldu, tutuklandım. Keşke çarşamba gitseydim...” diye bitirdi kendi hikâyesini.
Şaşkın bir tonla, “Çarşamba senin yerine gidecek olan adam da şuan Silivri’de.” diye cevap verdim.
Ve o gün keşke demeyi bıraktım ve kaderimizi yaşadığımızı anladım. Biz kaderimizi yaşıyorduk ve kalemin sahibi Cenabı Allah’tı, biz de ona teslim olduk.
Metris’te öğrenci Muhsin anlatıyor:
“Saat üçte trenim vardı, Pendik’ten memleketime gidecektim. Sınav saati değişince saat altıya aldım biletimi. Sınav bitti Pendik tren istasyonunun orada vakit geçiriyordum, daha tren saatine iki saat vardı. Gençler geçerken polis onları çağırdı GBT için. Ben de takıldım peşlerine polis gençlerin GBT’lerine baktı ben de polisle muhabbet ediyordum. Beş- on dakika sonra, ver seninkine de bakayım dedi. Ben de kimliğimi çıkarıp verdim. GBT’ me bakınca şaşırdı, ‘Ne oldu?’ dedim. ‘Valla seni almam lazım, tutuklanman var.’ diye cevap verdi.
Hemen sonra da Silivri’ye olan yolculuğum başlamış oldu. Meğer terör örgütü üyesiymişim...”
Bu arkadaşa ne oldu diye soruyorsanız, müebbet yedi. Askeri lisede okurken, lise ikiden terk etmiş. Ama bu iki sene bile onun terörist olması için yetmiş. Ben demiyorum, hâkim öyle demiş.
Buyrun buradan yakın “Nasıl olur?” diyorsanız, biz buna kader diyoruz başka bir açıklaması yok bunun çünkü...
*Yukarıda okuduğunuz satırların yazarı Türkiye'deki cadı avının kurbanlarından ismi bizde saklı bir esnaf. İçeride aldığı notları çıkınca yazdı ve bu notların her gün bir bölümünü Samanyoluhaber.com'da yayımlıyoruz.
YARIN: Gardiyan amca şu camı açar mısın? Babama bir kere sarılayım
İletişim: [email protected]