"Mekke’deki boykot hadisesine benzer bir süreç yaşıyoruz, şimdi… Kâbe’nin duvarına asılan o zulüm belgesi gibi, çıkarılan zulüm kanunsuzluklarının sonu görünüyor."
Safvet Senih | samanyoluhaber.com
Kaderin Değirmeni Çok Ağır Döner
Evet, Kaderin Değirmeni çok ağır döner fakat çok ince öğütür… Müşriklerin BOYKOT ZULMÜNDE Velid bin Muğire bir damla suyu bile yasakladıkları aç-susuz Müslümanların yanına geliyor, “Vazgeçin bu dâvâdan! Bakın Tanrı beni / bizi seviyor… Benim kervanlarım / zenginliğim arttıkça artıyor!..” meâlinde konuşuyordu. Annelerinin açlıktan sütü kesildiği için ölen bebekleri vardı. Bazı anneler sağ ellerinin en küçük parmağını ağızlarında ıslatıp açlıktan ağlayıp bağıran çocuklarının ağzına sokuyor, susmalarını bekliyorlardı… Sonra ne oldu? Kaderin değirmeni ağır ağır döndü, ne Velid kaldı, ne Utbe kaldı, ne de Şeybe… Ebu Lehepler, Ebu Cehiller birer birer kaderin değirmeni tarafından ince ince öğütülüp gittiler. Hem de oğulları Hâlid bin Velidler, İkrimeler Hz. Muhammed Aleyhisselam'ın yanında yerlerini alarak… Az-çok insafı ve şefkatı olup gizli gizli el altından mazlum ve mağdurlara yardım gönderenler de Ebu Süfyan gibi daha sonra mükafatlarını gördüler. Hatta o yaşlı hallerinde İslam'ın inkişafı için mücahedelere katıldılar. Hatta gözlerine saplanan oklar yüzünden ellerine düşen ve gözlerini fırlatıp attıktan ve “Neye yararsın ki, senelerce hakkı bir türlü görmedin!..” dedikten sonra…
Mekke’deki boykot hadisesine benzer bir süreç yaşıyoruz, şimdi… Kâbe’nin duvarına asılan o zulüm belgesi gibi, çıkarılan zulüm kanunsuzluklarının sonu görünüyor. Zulme karşı kaynayan hissiyatın büyüyüp büyüyüp bir tsunamiye dönüşerek zâlim ve gaddarlarla beraber o zulüm ve gadir belgelerini de sürükleyip götürmesi, pisliklerin hepsini silip süpürmesi inşaallah yakın… Sabır ve dua ile Cenab-ı Hakk'a yönelmeye devam edelim yeter…
Evet, âyetin ifadesiyle “İnsan bir KEBED (meşakkat, sıkıntı içinde, imtihan ve çile yüklü bir mahiyette) yaratılmıştır.” (90/4) Ayrıca aynı sûrede (Beled) bir AKABE’den (Sarp Yokuş’tan) bahsedilmektedir. (90/11) SARP YOKUŞU AŞMAK İÇİN “Bir köleyi, bir esiri hürriyete kavuşturmak, kıtlık zamanında yemek yedirmek, akraba olan yetimi veya yeri yatak, göğü yorgan yapan, barınacak hiçbir yeri olmayan fakiri doyurmak ve gönülden iman edip sabır ve şefkat dersi vermek hem sabır ve şefkat örneği olmak gerektiği ifade edilmektedir. (90/13-17)
Ama Müslüman için esas olan DİRİLİŞ ÇAĞRISINA İCABET ETMEKTİR: “Ey iman edenler! Size hayat verecek (diriliş çağrısı) hakikatlere sizi çağırdığı zaman, Allah’a ve Resulüne icabet edin.” (Enfâl Suresi, 8/24) Kaderin değirmeni her şeyi yavaş yavaş un ufra edip ince ince öğütürken işte sarp yokuşu aşan ve diriliş çağrısına uyup üzerine düşenleri yerine getirenlere sadece nimetler sunar… Yapılan şükürlere göre de bu ihsan ve nimetler ziyadeleşir. Her zaman sonrası öncesinden daha hayırlı olur. Âhireti de dünyadan daha güzel olur. (Duha Suresi, (93/4)
Ne mutlu bu diriliş çağrısına icabet ederek bu uğurda her türlü sıkıntı, meşakkat, çile ve işkencelere sabredip yollarına devam edenlere… Sarp yokuşları aşıp cihanın her tarafına birer tohum gibi atılarak filizini çıkarıp gövdesi üzerinde doğrulan ve kendilerini saçan çiftçilere, yetiştiren bahçıvan ve bağbanlara bile hayret ve hayranlık verenlere!.. (Fetih Suresi, 48/29)