Samanyoluhaber.com yazarlarından Esra Büyükcombak, kadınların yaşadığı önemli bir problemi köşesine taşıdı.
Ergenlik döneminde yaşanan ruh hâli değişimleri, toplum tarafından genellikle "ergenlik bu, olur böyle şeyler" şeklinde geçiştirilir. Gençlerin ani öfke patlamaları, içe kapanmalar veya duygu değişimlerine karşı gösterilen anlayış, aslında bu dönemin biyolojik temellere dayanan zorluklarının kabulüdür. Ancak, ilginç bir şekilde, benzer psikolojik dalgalanmaları, kadınlar yaşadığında, toplumsal duyarlılık çoğu zaman eksik kalır. Bu da toplumlarda kadın olmanın ne kadar zor olduğunu gösteren basit bir delil niteliğindedir. Aylık değişimler, hamilelik, lohusalık ve menopoz gibi doğal süreçlerdeki hormonal fırtınalar, ne yazık ki sıklıkla göz ardı edilir ya da sadece gereksiz
"hassasiyet" olarak etiketlenir.
Kadınlar, her ay tekrarlayan biyolojik döngülerde yalnızca fiziksel değil, yoğun ruhsal zorluklarla da mücadele ederler ve
“abartma” ya da
“herkes yaşıyor” gibi söylemlere maruz kalırlar. Asabiyet, ağlama nöbetleri, öfke krizleri, gibi ruhsal dalgalanmalar, bu dönemlerin kaçınılmaz parçalarıdır.
Birçok kadın, çektiği ağrılarını ya da ruhsal zorluklarını kocasına bile dile getir(e)mez; çünkü bu hâller, yanlış bir edep anlayışıyla bastırılmıştır. Oysa
gerçek edep, fıtratla savaşmak değil,
fıtrata saygı duymaktır. Bu süreçleri yok saymak ya da küçümsemek doğru bir yaklaşım değildir. Aksine, anlamak, destek olmak ve gerektiğinde bu konuları saygılı ve açık bir şekilde konuşabilmek; kadının hem kendi sağlığı hem de aile huzuru açısından son derece önemlidir.
Menstrüel Döngü ve Psikolojik Dalgalanmalar
Kadınlardaki bedensel değişimler
yaratılışının bir mucizesidir. Adet ya da regl dönemi olarak bilinen menstrüel döngü, genellikle 12-14 yaşlarında başlar ve kadın hayatının yaklaşık 40 yılını etkileyen doğal bir süreç olarak devam eder. Ortalama 28 gün süren bu döngü, hormonal, fiziksel ve ruhsal düzeyde birçok değişimi beraberinde getirir. Östrojen ve progesteron gibi hormonların döngü boyunca yükselip azalması; sadece üreme sistemini değil, aynı zamanda beyindeki nörotransmitterleri de etkileyerek duygu durumunda iniş çıkışlara neden olur. Bu süreçte birçok kadın sinirlilik, kaygı, içe kapanma, yoğun duygusallık, odaklanma zorluğu ve motivasyon kaybı gibi belirtilerle karşılaşır. Bazı kadınlar ise premenstrüel disforik bozukluk (PMDD) adı verilen, adet öncesi dönemde ağır depresyon belirtileri yaşayabilir. Ayrıca demir kaybına bağlı yorgunluk, kas ve eklem ağrıları, sindirim sorunları ve baş ağrıları da bu dönemin fiziksel yansımaları arasında yer alır.
Tokyo merkezli EXEO Group adlı telekomünikasyon firmasında 7 Mart 2024’te gerçekleştirilen etkinlikte, erkek çalışanlara regl sancılarını simüle eden bir cihaz takılarak, kadınların her ay yaşadığı fiziksel acıyı deneyimlemeleri sağlandı. Deneye katılan erkekler, ağrının şiddeti karşısında büyük şaşkınlık yaşadı; bazıları ayakta durmakta bile zorlandıklarını ifade etti. Bu sancılar, kadınların her ay rahim iç zarının parçalanıp dökülmesiyle ortaya çıkan ve bedenin yeniden şekillenişiyle bağlantılı bir acıdır. Üstelik kadınlar, bu fizyolojik süreci her ay yeniden yaşarken, aynı zamanda depresif duygusal zorluklarla da mücadele eder. Bu döngü yıllarca sürerken, bir gün sona erdiğinde ise yepyeni bir dönem başlar: menopoz.
Menopoz: Kadın Psikolojisinde ve Yaşatısında Bir Dönüm NoktasıMenopoz, genellikle 45-55 yaşları arasında meydana gelen ve doğurganlığın kalıcı olarak sona erdiği doğal bir evredir. Bu dönemde hormonların değişimiyle birlikte yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda belirgin psikolojik etkiler de ortaya çıkar. Depresyon ve motivasyon kaybı, anksiyete ve içsel huzursuzluk, özgüven kaybı ve bedensel değişimlere bağlı stres, uyku ve zihinsel bozukluklar bu sürecin önemli parçalarındandır.
Sıcak basmaları, terleme, cilt kuruluğu ve ani kilo değişimleri gibi fiziksel belirtiler ise kadın bedenine yerleşen sessiz dönüşümlerdir. Ancak menopoz dönemine özgü bu değişimler çoğu zaman kadının çevresindekiler tarafından yeterince anlaşılmaz. Etkileri kimi zaman "huysuzluk",kimi zaman "sinirlilik" ya da "yaşlılık sendromu" gibi indirgemeci ifadelerle tanımlanır. Oysa menopoz, sadece bir hormonal değişim değil; kadının hayatında yeni bir döneme geçişin hem bedensel hem ruhsal ifadesidir.
Menstrüel ve menopoz dönemleri, biyolojik ve duygusal açıdan destek gerektiren hassas süreçlerdir. Bu süreçlerin daha sağlıklı geçmesi için bazı noktalara dikkat edilmesi gerekir :
Fiziksel olarak aktif olmak, beyindeki endorfin seviyelerini artırarak stresin azalmasına ve ruh hâlinin dengelenmesine yardımcı olur.
Sağlıklı beslenmek, özellikle omega-3 yağ asitleri ve magnezyum içeren gıdaları tercih etmek, ruhsal dengeyi güçlendirir.
Yeterli ve kaliteli uyku, hem zihinsel yenilenme hem de hormonal düzen açısından kritik öneme sahiptir.
Gerektiğinde uzman desteği almak, bu süreci hem bedensel hem psikolojik olarak daha bilinçli ve sağlıklı yönetmeyi mümkün kılar.
Kadınlar biyolojik süreçlerini, edep ve adap anlayışları nedeniyle çoğu zaman dile getir(e)mezler. Ancak, erkeklerin bu süreçlere dair farkındalık geliştirmesi, mahremiyete dikkat ederek yardımcı olabilmelerini sağlar. Önemli olan duyarlı olmaktır.
Yazıyı dinlemek isterseniz:https://youtu.be/gdPptCmdbfQ
https://spotifycreators-web.app.link/e/1YGo1qD4qSb
[email protected] X:@esrabc