[Kadir Gürcan] Büyük damat oruç tutmuyor mu?

Ramazan-ı Şerif, halk olarak naif, safderun ve safdil yönlerimizin ortaya çıktığı günler. Hilal meselesini saymazsak, oruç, teravih gibi genel esaslarda fazla hır gün yaşamıyoruz.
Kadir Gürcan

Seçim ihtimallerinin arttığı mevsimlerde siyasilerin Ramazan ihtimamı sıradışıdır. Dini eğilimlerin iktidar belirlemedeki gücünü hafife almayın. Zorba idarelerin dindar kesim üzerinde “kurtarıcı ve beklenen lider” rolleri geçerliliğini koruyor. Fazla bir şey yapmalarına gerek yok. Bütün mesele, halka açık tören, kutlama ve ayinlerin iyi bir algıya dönüştürülmesinden ibaret. Putin'in sağında solunda dolaşıp duran din adamları bu beklentiye benzin döken tipler.

Ramazan-ı Şerif, halk olarak naif, safderun ve safdil yönlerimizin ortaya çıktığı günler. Hilal meselesini saymazsak, oruç, teravih gibi genel esaslarda fazla hır gün yaşamıyoruz. Rus-Ukrayna krizinin tesiri olsa gerek bu yıl, “Orucu uzun tutuyoruz. imsak erken başlıyor. İftar'ı geciktiriyoruz, ey ahali!” diyerek, takunya, cübbe meydan tutan budala takımı da pirim yapmadı. Saray kadrosunun zilzurna akılzedeleri hariç.

Mübarek Oruç Ayı'nın bu meltemsi yumuşaklığından siyasiler ve onlara bağlı yazar, çizer, gazeteci, sanatçı ve bilumum saray soytarılarının nasipdar olduğuna kani değilim. Onların derdi, hayat pahalılığından eksen kaymasına uğrayan seçmen tabanını rölantide de olsa bir sonraki seçime kadar canlı ve işler tutabilmek. Kendilerinden çok emin oldukları için yeni numaralar bulma dertleri de yok. Elli sene önce icra edilen “Halktan biriyiz. Bakın yer sofrasına bağdaş kurup, kuru soğan, tarhana ile iftar ediyoruz!” pozları, akla gelen ve raf ömrü uzun pespayeliklerden.

Bilmem bu yıl bana mı öyle geldi, yoksa geçmiş Ramazan tamamı ile mi aklımdan çıktı, Saray ailesi Paşababa başta olmak üzere, first lady ve küçük damadın, iftar menülerini sosyal medya adreslerinden paylaşmaları, ailevi bir seferberlik hissi uyardı. Saray'ın sınırsız harcama kalemi içinde, iftarı kut-u la yamut ya da nefsi körleyecek türden menüler ile geçiştiriyor görünmek, hangi seçmenin bam teline dokunmaz ki? Paşababanın genç kuşak seçmenler için elinde tuttuğu en büyük kozlardan biri küçük damat. O da “Uzay'a uydu gönderiyoruz ama, dürüm ile iftar ediyoruz, görün!” diyerek katkıda bulunuyor.

Paşababa ve first ladynin vatandaşın yer sofrasına misafir olduğu görüntülerin özenle paylaşıldığı günlerde, sanatçı, yazar, ekran yüzü ve şöhretlere özel düzenlenen programındaki lüks ve ışıltıya diyecek yoktu. Oruç ağzımızla, ezilen ve mevcuda kanaate zorlanan kesim ile sermayeyi elinde bulunduranlar arasındaki gelir dağılımı uçurumuna dikkat çekip entelektüel bir mazoşizim depolama niyetimiz yok ama, her ikisinin de “iftar” bahanesi ile siyasi yatırım olduğunu söylememize müsaadede edilsin.

İbret-i âlem için muhalefet parti liderinin elektriğinin kesilmesi “Herkes eşit. Faturayı ödemeyenin elektriği kesilir!” şeklindeki güç denemesi adaletin değil, dikta bir rejimin muhalif yıldırma stratejisine giriyor. Despot iktidarlarda, kânun ve anayasa sadece muhalifler için geçerlidir. Dost, partizan ve oligarklar dokunulmaz sınıfına dahildir. Seçime girecek muhalefet partiler en az iktidar partisi kadar koruma altında olmalılar ki, iktidar ile birlikte seçimlere aynı çizgiden başlayabilsinler. Orantısız güç denemeleri sevimsiz ve gayri ahlakidir. Eski Başkan Trump'ı yüce divana götüren sebeplerden biri 2020'de rakibi olan Biden'a karşı kullanmaya yeltendiği başkanlık yetkileri olmuştu. Eğer Biden korunmamış olsaydı, ABD şu anda Trump'a mahkûm olmuştu.

Seksen beş milyonun gözleri önünde muhalefet liderini iftar ve sahurda löküs lambasına muhtaç bırakan kahir ve zorba iktidar, aylardır elektriği olmayan dar gelirli vatandaşın sesine kulak tıkaması kimseyi şaşırtmasın. Suçsuz yere hapis yatıp hayatının en verimli yıllarını, bayramlarını, iftar ve sahurlarını parmaklıklar arkasında geçiren masumların vebali de, iftar sofrasında poz veren Paşababa ve First Lady'nin günah hanesinde kayıtlı duruyor.

Saray Ailesi'nin Ramazan iftarı etrafında yoğunlaşan seçim kampanyasında nedense büyük damadın fotoğraf dışı kalması, bazı okurlar gibi bu satırların yazarının da dikkatinden kaçmadı. Ekonomiye verdiği büyük hasardan sonra kayıplara karışıp kendisini unutturmak için epey gayret sarfetmişti. Anlaşılan o ki, kamuoyu yoklamaları ve istatistikler damadın piyasaya çıkmasına müsaade etmiyor olmalı. Kayıp 125 milyarın açtığı yara hala küllenmemiş, belli. Öyle de olsa, zihinlerdeki “Büyük damat oruç tutmuyor mu?” şüphelerini izale etmek için aşr-ı avahire birkaç iftar sofrasına dahil olsa, fena olmaz. Ayrıca, Ramazan, oruç, iftar, teravih demeden İçişleri bakanı ile it dalaşına girmek, mübarek ayın ruhuna hiç uymuyor. Paşababa ikinizin de kulağını çeker, ona göre.

Bu noktada, Ramazan ayını kendine uyduran Bektaşinin gayreti daha masumane duruyor. Daha ilk günden itibaren “Hanım, aman saati iyi kur. Sahuru kaçırmayalım!” ısrarını yineleyen eşinden bunalan kadıncağız, “Efendi, her akşam sahura kalkıyorsun ama, oruç tuttuğunu görmedik. Nedir bu gayretin?” diye çıkışınca, hazret “Aman hanım, oruç tutmuyoruz, sahuru kaçırıp bütün bütün dinden çıkmayalım!” diye işi ermişliğe vurur.

İnsanın aklına “Bunca acı tecrübeden sonra böylesine ucuz ve harc-ı alem siyasi manevralar hâlâ nasıl piyasa buluyor, hayret?” diyesi geliyor ama, Ramazan'ın yumuşattığı nefislerimiz, kendi muhasebesi ile meşgul ya, başkasına bakacak hali yok. Öyle de olsa, bazı realiteleri bayram rehavetinde yitirmemek için buraya kaydetmekten kendimizi alamadık.

Yüzyıllık siyasi tecrübemiz, muhafazakâr ve dini eğilimlerimizin suistimali için savunma mekanizması geliştirmekte başarılı olamadı. Dindar, Rus Romancısı Dostoyevski'nin “Delicesine hürriyet arıyorduk, gidip, zorba ve despot rejimlere saplanıp kaldık!” hayal kırıklığı, biz de bir başka formda tecelli; Halife arıyorduk, Doğu'nun facir ve zalimlerine mahkûm olduk.
25 Nisan 2022 14:11
DİĞER HABERLER