[Kadri Gürcan] O ilaç 'Yerli' olmalı!

Mevsim alerjilerine karşı bağışıklık sistemine katkısı da büyükmüş. Gördüğünüz gibi her şeyin ithal ve yabancı olması gerektiğinde bağnaz bir ısrarımız yok. Bazı dertlerin dermanını yerlide ve iç piyasa imkânlarına bağlı üretimde aramak gerekiyor.
KADİR GÜRCAN

Duydunuz mu bilmem. Eğer öyleyse bir de benden duyun. İnsan sağlığı için en uygun balın lokal, yöresel ve insanların kendi yaşadığı çevrede üretilenler olduğunu söylüyorlar. Mevsim alerjilerine karşı bağışıklık sistemine katkısı da büyükmüş. Gördüğünüz gibi her şeyin ithal ve yabancı olması gerektiğinde bağnaz bir ısrarımız yok. Bazı dertlerin dermanını yerlide ve iç piyasa imkânlarına bağlı üretimde aramak gerekiyor.

Bir anda kendimizi içinde bulduğumuz savaş ve işgal atmosferinin ne kadar uzun ömürlü olacağı ve hangi potansiyel oluşumları tetikleyeceğini dikkatle takip ediyoruz. Yeni bloklar oluşacağı kanaatinde değiliz. Vaziyet, biraz safların sıklaştırılması ve küllenen otokratik hırsların daha yakın takibe alınması gerektiğinde noktalanacak gibi. Coğrafyaya bağlı fiziki sınırların insanları dünyadan kopardığı gerçeği, bir önceki yüzyılın sonlarında bitti. Otokratik idarelerin ülke etrafına örmeye çalıştıkları duvarlar artık eskisi gibi işe yaramıyor. Savaşın çirkin yüzünü dünyaya taşıyan karelerin birçoğu, herkesin vazgeçilmez aksesuarı haline gelen smartphone ile paylaşılıyor.

1989'da Berlin Duvarı'nın sembolik olarak yıkılması, çok önceden biten Soğuk Savaş'ın son kalıntısının ortadan kalkması manasına geliyordu. Fiziki engelin kalkması zaman aldı. O günden sonra, Sovyet Rusyası'ndan ayrılan ülkeler kendi imkânlarınca devlet kurmayı başardılar. Çarlık Rusya'sının zafiyeti onların işlerine yaradı. Yüzyılın başında kaçırdıkları müstakil devlet olma şanslarını aradan yetmiş yıl geçtikten sonra tekrar yakaladılar. Devlet kurma ile demokratik mücadelede başarılı olmanın aynı şey olmadığını hatırlatalım.

İmparatorluk kalıntısı olan devletlerin efsaneye dönüşen şanlı günlerini bir çırpıda unutmalarını beklemek biraz fazla iyimserlik olur. Özellikle ekonomik sıkıntıların depreştiği, iç çöküntü ve bunalımların arttığı ortamlarda eskiye özlemin daha bir köpürmesi ve istismara açık hale gelmesi kaçınılmaz. Muhafazakarlık ve milliyetçilik duygularını suistimal eden otokratik eğilimler için romantik patlamalar çok mümbit zeminler. Halbuki geçmişe ait iyi ve güzel hatıraları anlatanlar da yine rahat ve konforu yerinde olanlar. Eski Başkan Trump'ın seçim konuşmalarında “Ah o güzel günler nerede?” diyerek iç geçirdiği zamanlarda gençlik yıllarını yaşayan yaşlı, akademisyen dostum “Ben de o günlerde yaşadım. Hiç de güzel ve mesut günler değildi.” diyerek tepki gösterdi. Babadan zengin Trump, akranları gibi Vietnam'a gitmek yerine baba dostu bir doktordan aldığı çürük raporu ile ticari işlerine devam etmiş. Amerika için savaşıp Vietnam'da ölenlerin, güzel günlerin nostaljisini yaşayacak şansları yoktu.

Putin'in Ukrayna işgalindeki en önemli sebeplerden biri Sovyet Rusyası'nın da ötesinde Çarlık Rusya hayalleri. Bu hayalini Sovyet Rusya kalıntıları üzerinde tekrar inşa etmek en büyük tutkusu. Putin'in, Sovyet Rusya'nın dağılması hakkındaki “Yüzyıl'ın en hazin çöküşü!” kanaat ve yorumu kendisi durumunda olanların ortak hicranı. O yıllarda yurt dışında yaşayan bir Rus Ajanı, “Rusya'nın dağıldığına uyandığımız sabah, vatansız kaldığımızı iliklerimize kadar hissettik. O gün ve ondan sonra ne yapacağımız hakkında hiç kimsenin bir fikri yoktu. Korkunç bir boşluğa düşmüştük!” diyerek yaşadığı travmayı paylaşır. Putin'in biyografisini bilenler, aynı günlerde KGB'de görev yaptığını söylüyorlar. Doksanlı yılların başında, Rusya dışında görev yapan istihbarat birimlerinin çaresizliği Putin'i de derinden etkilemiş olmalı.

Sovyet Rusyası'ndan kopan ve demokratik serüvenlerine ağır aksak devam eden ülkeler arasında Ukrayna beklenmedik bir performans göstermekle kalmadı, demokratik ısrarında ilginç bir ivme de yakaladı. Ukrayna halkı, 1991'den itibaren tanıştığı müstakil devlet olma konforunu Putin ile paylaşmak ve Putin güdümündeki bir hükûmete boyun eğmek istemiyor. Ukrayna'da yapılan son dört seçim, Rusya-Avrupa arasında tam bir proxy savaşlarına dönüştü. Bazen Rusya'nın adayı bazen de Avrupa'nın desteklediği aday seçildi. En son seçimleri kazanan Zelensky rotasını Avrupa'ya çevirmişti. Ukrayna halkının şu an verdiği ölüm-kalım mücadelesi, bu son tercihine sahip çıkma ısrarı olarak okunmalı.

Daha önce, Kırgızistan, Türkmenistan, Gürcistan ve Ermenistan, Putin'in Çarlık heveslerini püskürtme noktasında Ukrayna'nın gösterdiği rüştü sergileyememişlerdi. Putin'in iştahını artıran da bu zayıf dirençler oldu. ABD ve NATO'ya üye diğer ülkelerin, Rus-Ukrayna Savaşı'na verdikleri lojistik destek, Ukrayna halkının rejim tercihlerini kendileri belirleme konusunda önemli. Rusya'ya karşı verdikleri mücadelede başarılı olurlarsa, ağır bir bedel olarak sahip olacakları demokratik kazanım, her şeyi ile Made in Ukrayna olacak. Ukrayna halkı coğrafik olarak mahkum olduğu sert kuzey rüzgarlarına ve dondurucu kışlara kendi ikliminde üreteceği demokratik paravanlarla koruma altına alacak. Eğer başarırlarsa, bundan sonra otokratik ve despot idarelerin tedirginliği daha bir artacağa benziyor.

Zaman zaman çocuklar, “Gaz lambasında ders çalıştığınız günlerden bahsetsene!” dediklerinde, içimi gri bir sıkıntı kâplar. Roman ve hikâyelerin mebzul malzemesi olan eski köy hatıralarının o günleri yaşayanlar için derin bir iç burkuntusu yaptığını bilmem nasıl anlatsam? Yokluk, sıkıntı ve mahrumiyetin ne nostaljisi olabilir ki? Motion Sensor ile aydınlatılan ortamların konforunu bin gaz lambası hikâyesine değişmem doğrusu. Belki çocuklara, eski bitpazarı hikâyeleri anlatmak yerine, modern dünyanın sunduğu imkânları siyasi kapris ve hırslarına erişmek için pazarlık unsuru yapan diktatör, zorba ve despot kılıklı adamları sandığa nasıl gömmeleri gerektiği şeklinde eğitsek daha mı faydalı oluruz? Ne dersiniz? Yerli ve lokal despotlara, o iklimde gelişen demokratik reflekslerle karşılık vermek çok akıllıca. Şu an Ukrayna onu yapıyor da!

14 Mart 2022 13:52
DİĞER HABERLER