Samanyoluhaber.com yazarlarından Safvet Senih haya konusunu 'Kapısız tuvalatler' başlıklı yazında ele aldı.
Sovyetler dağılıp Orta Asya’da Müslüman devletler teker teker bağımsızlıklarını kazanınca, oralarda bizim okullar da açılmaya başladı. Bilhassa anaokulları ve kreşlerde, oraların ifadesiyle “Bala Bahçelerinde” maalesef tuvaletlerin kapısı olmadığını arkadaşlarımız gördüler ve üzüldük. Bunun sebebi komünizm döneminde kendilerine göre inançsız bir nesil yetiştirebilmek için önce haya duygusunu yok etmek istediler. Daha bebek iken, bala bahçelerinde kız-erkek yan yana çıplak olarak yatırıp öğlenleri uyuttular. Tuvaletlerin de kapısını da kaldırarak hayasızlığa alıştırmak istediler. Ama öğretmenler ve idareci arkadaşlar, bu eski yanlışlara son vererek, edep âdâb dairesinde yeniden her şeyi düzene koydular; fıtrata fıtrî olan güzelliklere döndüler. Okullarımız gül-gülistan oldu…
* * *
M. Fethullah Gülen Hocaefendi, “Haya” konusunu “Kalbin Zümrüt Tepelerinde genişçe ele alıyor. Biz sadece oradan bazı bölümler aktarmak istiyoruz:
“Çekingenlik ve utanma da demek olan hayâ; sofiye ıstılahında, Allah korkusu, Allah mehâfeti ve Allah mehabetiyle O’nun istemediği şeylerden çekinmek mânâsına gelir. Böyle bir hissin, insan tabiatında bulunan HAYA DUYGUSUNA dayanması, o şahsı, edep ve saygı mevzuunda daha temkinli, daha tutarlı kılar. Temelde böyle bir hissi bulunmayan veya yetiştiği çevre itibariyle onu yitiren şahıslarda ise, böyle bir haya duygusunu geliştirmek zor olsa gerek.
“Efendimiz (S.A.S.) ashabından birinin diğerine, hayâ ile alâkalı nasihatlerini duyunca, ‘Bırak onu, HAYÂ İMANDAN GELİR’ buyurur. (Buhari) Diğer bir hadisinde ‘İman 70 şu kadar şubeden ibarettir, HAYÂ DA İMANDAN BİR ŞUBEDİR.’ (Müslim) buyurarak dile getirirler.
“Bu itibarla diyebiliriz ki, fıtrî hayâ, tıpkı insan tabiatında saklı bulunan diğer iyilik nüveleri gibi, insanı insan yapan marifet dinamikleriyle beslendiği ve takviye edildiği ölçüde gelişir, kalbî ve rûhî hayatın bir boyutu haline gelir ve nefsin pek çok bâlâ pervâzane isteklerine set çeker ve engeller. Aksine bu duygu, iman ve marifetle geliştirilemez, ihsan şuuruyla takviye edilemez; takviye edilmek şöyle dursun nefsânîlik gayyalarında açılıp-saçılarak köreltilecek olursa, fert ve toplum plânında insanı insanlığından utandıran yırtıklıklar ve sürtüklükleri kaçınılmaz olur. İnsanlığın İftihar Tablosu, hayâ âbidesi Efendimiz (S.A.S.), bu hususa temas eder ve ‘Hayasız olduktan sonra istediğini yap’ buyurur.
“Hayâ ve hayat birbirine bakan kelimelerdir ve bu yakınlıktan kalbin ancak, iman ve marifet sağanaklarıyla beslendiğinde hayattar kalabileceği esprisini çıkarmak mümkündür. Evet hayat kendi dinamikleriyle, hayâ da kendi dinamikleriyle var olur ve yaşar, yoksa her ikisi için de inkıraz kaçınılmazdır.
“Bir İlâhî eserde şöyle buyurulmaktadır. ‘İnsanoğlu! Sen Ben’den hayâ ettiğin sürece insanlara ayıplarını unuttururum.’ (Beyhakî) Cenab-ı Hak, Hz. İsa Aleyhisselama: ‘Yâ İsâ, evvelâ nefsine nasihatte bulun, o bu nasihatı kabul ederse, halka va’zet; yoksa Benden utan.’ (Ebu Nuaym) şeklindeki sözünü de hatırlatmakta yarar var…
“Hayâ mevzuunda daha değişik tasnifler de vardır. Bu cümleden olarak: Affına ferman geleceği ana kadar Hz. Âdem Aleyhisselamın tavırlarından dökülen SUÇLULUK HAYÂSI… Gece-gündüz ara vermeden Cenab-ı Hakk’ı tesbih ettikleri halde ‘Sana hakkıyla ibadet edemedik’ diyen meleklerin TAKSİR HAYÂSI… Marifet erbabının onca derinliklerine rağmen ‘Seni hakkıyla bilemedik’ sözleriyle solukladıkları İCLÂL HAYÂSI.. Hayatlarını kendi arzu ve isteklerinden tecerrüd ufkunda sehayatle sürdüren ruh ve kalb insanlarının her zaman duyup hissettikleri HEYBET HAYÂSI.. Her an kurb içinde bu’d, bu’d içinde de kurb televvünüyle, sonsuz uzaklıklarında sonsuz yakınlığı duyan yakîn insanlarının MİNNET HAYÂSI.. Hz. Mahbûb’u, sevilmesi gerektiği ölçüde sevememe endişesinden kaynaklanan VEFÂSIZLIK HAYÂSI.. Dua ve talep makamında istediklerini iyi seçememiş olma tedirginliğini taşıyanlarda İHLÂSI İHLAL HAYÂSI.. Her zaman ahsen-i takvime mazhariyetlerinin şuurunda olan yüksek ruhların mazhariyetleriyle telif edemedikleri ‘Pes’ işler karşısında hissettikleri GAYRET HAYÂSI sayılabilir.”
İşte türlü türlü, sınıf sınıf, çeşit çeşit hayâ güzellikleri.. Sen de sana uygun bir hayâ ile çiçek açmaya bak…