AKP’nin daha önce geri çektiği ancak Meclis’e sunduğu “torba teklife” göre, Antalya Limanı’nı 140 milyon dolar karşılığında devralan Katarlı QTerminals şirketi, değişen yükümlülüklerde 2047 yılına kadar limanı işletme hakkı elde etti. Osmanlı'nın son döneminde 'ÇÖKÜŞÜ GECİKTİREBİLMEK' için başta İngiltere ve Fransa'ya verilen kapitülasyonları hatırlatan uygulama, bakalım Erdoğan Rejimi'nin ÇÖKÜŞÜNE ne derece terir edebilecek? Bu tavizlerin ardıdan Duyun-u Umumiye'mi gelecek?
İktidar daha önce geri çektiği “Katarlıların Antalya Limanı’nı 2047 yılına kadar işletebilmelerine olanak sağlayan” maddeyi yeniden “torba teklife” ekledi. Teklifle ayrıca 2022 sonuna dek özelleştirilmesi öngörülen TEİAŞ’a “mülk aktarımı” da yapılıyor. Tapuda kapatılan Etibank ile Türkiye Elektrik Kurumu’na (TEK) ait olan bazıları denize sıfır mülkler ve tesisler bedelsiz olarak TEİAŞ ve TEDAŞ’a devredilecek. TEİAŞ “mülk yüklemesi” sonrasında özelleştirilecek.
AKP’nin Meclis’e sunduğu “torba teklife” göre, özelleştirilen Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) AŞ ile TCDD’ye ait limanların 30, 36 ve 39 yıl olan sözleşme süreleri 49 yıla tamamlanacak. Bunun için bu limanları alan şirketler Özelleştirme İdaresi, TDİ ve TCDD’ye açtıkları davaları geri çekecekler. Ayrıca şirketler ile ek sözleşme imzalanacak. Ancak yeni bir ihale yapılmayacak. Ek sözleşme bedelinin tespitinde Sermaye Piyasası Yasası’na göre değerleme yapmaya yetkili en az iki kuruluş danışman olarak görevlendirilecek. Bu kapsamda Tekirdağ, Hopa, Giresun, Ordu, Sinop, Rize, Antalya, Marmaris, Alanya, Çeşme, Kuşadası, Trabzon, Dikili, Mersin, İskenderun, Derince, Samsun ve Bandırma’da toplam 18 liman bulunuyor. Bu limanlardan Antalya Limanı’nı 140 milyon dolar karşılığında Katarlı QTerminals şirketi devralmıştı. Liman 2028 yılına kadar Katarlı şirket tarafından işletilecekti. Şimdi yasa ile bu süre 19 yıl daha uzatılmış olacak. Böylece şirket 2047 yılına kadar bu limanı işletebilecek.
DENİZE SIFIR ARAZİLER
Teklifte yer alan bir başka madde ile kapatılan Etibank, TEK, Türkiye Elektrik Üretim İletim AŞ ve özelleştirilen elektrik dağıtım şirketleri adına tapuda tescil edilmiş olan mülkler ve tesisler, faaliyet alanlarına göre TEİAŞ veya TEDAŞ’a bedelsiz devredilecek. Bu devir işlemleri harç ve döner sermaye hizmet bedelinden muaf tutulacak. Resmi Gazete’de 3 Temmuz’da yayımlanan Cumhurbaşkanı kararı ile TEİAŞ, özelleştirme kapsamına alınmıştı. Kararla birlikte halka arza yönelik özelleştirmeye hazırlık işlemleri başlatıldı. Bu işlemler Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülüyor. TEİAŞ’ın özelleştirilmesine yönelik hazırlık işlemleri 31 Aralık 2022 tarihine kadar tamamlanacak. Teklif ile özelleştirme öncesinde TEİAŞ’a yeni mülk kazandırılmış olacak. Ayrıca Etibank’ın denize sıfır noktalarda tesisleri de bulunuyor. Teklif ile bu tesisler de ya TEDAŞ’a ya da özelleştirilecek olan TEİAŞ’a devredilecek. AKP’nin teklifi ile stokçuluk yapanlara verilecek cezaların üst sınırı da 500 bin TL’den 2 milyon TL’ye çıkarılacak. Teklif ile ayrıca rafineriler, rafineri sahası dışında da LPG depolayabilecek.
Düyûn-ı Umûmiye nedir?
Düyun-u Umumiye (Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasa İdaresi), 1881-1923 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun iç ve dış borçlarını denetleyen kurumdur.
II. Abdülhamit döneminde kurulmuştur. Sözcük, "Genel Borçlar" anlamına gelir. Düyun-u Umumiye kurulduğu yıldan itibaren, Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik ve mali yaşamı üzerinde etkili bir rol oynamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu 1854 yılında dış borçlanmalara başlamış ve 1874 yılına kadar 15 ayrı dış borçlanma yapılmıştır. Bu dönem içinde 239 milyon lira borçlanıldığı halde, hükümetin eline yalnızca 127 milyon lira geçmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu, ilk dış borçlanmasını, Kırım Savaşı sırasında, savaş maliyetlerini karşılamak için gerçekleştirdi. Ancak mali durumu düzelmeyen devlet, savaştan sonra da borç almayı sürdürdü. Bundan sonra da borçlanmayı neredeyse alışkanlık haline getiren Osmanlı İmparatorluğu, yaşadığı her ekonomik sıkıntıda dış borç almaya başladı.
Bu borçların verimli kullanılamaması sonucu, kısa sürede, değil borçlar, faizleri bile ödenemez hale gelindi. 1874'te devlet mali iflasın eşiğine geldi ve bir kararname çıkardı. Bu kararnamede, Osmanlı İmparatorluğu vadesi gelen borç taksitinin ancak yarısını ödeyeceğini açıklıyordu. Ancak açıklanan bu söz de yerine getirilemedi. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Osmanlı yönetimi yeni bir mali bunalıma sürüklendi ve Osmanlı Bankası ile Galata Bankerleri'nden almış olduğu iç borçlarını da ödeyemeyeceğini açıkladı.
Bu borçlar, İmparatorluk çöktükten sonra, İmparatorluk topraklarında kurulan devletler ve Türkiye arasında paylaştırıldıysa da en büyük borç yükü Türkiye'ye verilmiştir.