"Kara paranın da ötesinde ‘karanlık para’ girişi var"

"2002-2016 yılları arasında aylık ortalama 200 milyon dolar kaynağı belirsiz para girişi olurken 2016’dan sonra bu rakam aylık 1,1 milyar dolara çıkıyor. Kara paranın da ötesinde karanlık bir para var."
Gazeteci Harun Odabaşı'nın Kronos'ta yayınlanan Haber-İncelmesi şöyle:

Merkez Bankası’nın 2018 yılı içinde ülkeye 18,5 milyar dolarlık kaynağı belirsiz para girişi gerçekleştiği açıklamasına ilk tepkim “Kardeşim Muduro’nın” parası mı acaba? oldu.

Bilindiği gibi Batı bloğu ve ABD’nin açık tepkisine rağmen Erdoğan Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya açık destek vermişti. Bu desteğin arkasında duygusal (!) bir sebep var mı? Eldeki resmi rakamlar bunu açıklamaya müsaade etmiyor. Ancak dış politikada kimsenin kimseye babasının hayrına yardım etmediği de bir gerçek. Ayrıca geçen hafta AFP haber ajansına düşen bir haber vardı. İsmi açıklamayan bir ABD yetkilisi Türkiye ile Venezuela arasındaki ticari ilişkilerin incelendiğini söylüyordu. Bu açıklamanın somut bir bilgiye dayanarak mı yapıldığı belirsiz, ancak Türkiye’ye diplomasi dışı bir yöntemle ‘ayağını denk al’ ya da ‘ne yaptığını biliyorum’ mesajının verilmeye çalışıldığı çok açık.

Merkez Bankası bilançosunda oldukça masum bir ifade ile Net Hata Noksan kısmında gösterilen rakamın büyüklüğü bu paranın niteliğini öğrenmemizi zorunlu kılıyor. Para gelsin de nasıl gelirse gelsin demek meseleyi hafife almak olur. Türk halkının kimlerin parasına ev sahipliği yaptığını veya gelen paranın hangi amaçla geldiğini bilmesi en doğal hakkı. Ama işin doğrusu kimsenin kılının kıpırdadığı yok. Net Hata Noksan kalemi yıl içinde Türkiye’ye giren döviz ile çıkan döviz arasındaki tutarsızlığı gösteriyor. Merkez Bankası’nın kaynağı belirsiz paranın oluşum sebebi ile alakalı ihracat verilerinin geç muhasebeleştirilmesi iddiası meseleyi izah etmiyor. Tam tersine üzerini örtme gayreti gibi duruyor. Çünkü mal sevkiyatı ile ödeme zamanı arasındaki fark her sene yaşanıyor. Varlık barışından dolayı gelen para olabilmesi de çok düşük bir ihtimal. Ülke ekonomik olarak son 18 yılın en kötü dönemine girmiş ve iş dünyasının servetlerini yurt dışına kaçırması bir trende dönüşmüşken varlık barışından bir fayda sağlamak neredeyse imkansız.

Peki bu para kimin parası? 2017 yılında CHP’nin kaynağı belirsiz para ile ilgili yaptığı bir çalışma vardı. Siyasi tarafgirliğe kurban gitti ama önemli bir rapordu. Araştırma, Türkiye’de seçim dönemlerinde kaynağı belirsiz para girişinde çok ciddi artış olduğunu ortaya koyuyordu. 2002-2016 yılları arasında aylık ortalama 200 milyon dolar kaynağı belirsiz para girişi olurken 2016’dan sonra bu rakam aylık 1,1 milyar dolara çıkıyor. 2018 de ortalama daha da yükselmiş oldu.

AKP’nin seçim finansmanında kullanıldığı tezini doğru kabul ettiğimizde sahibini az çok tahmin edebiliriz. 17-25 Aralık dosyalarını çok iyi takip eden bir gazeteci dostumun bizzat savcı Zekeriya Öz’den naklettiği bir sözü aktarmak istiyorum. Öz takibini yaptıkları paranın büyüklüğünün 130 milyar dolar olduğunu ifade etmiş. Rakam çok büyük. Sayın Öz’ün tam neyi kastettiği açık olmasa da amatörce yaptığım hesap bu rakamı teyit etmiyor. Erdoğan’ın belediye başkanlığı dönemini de hesaba katsak ve istisnasız bütün ihalelerden yüzde 10-20 komisyon alındığını düşünsek 130 milyar dolara ulaşmak kolay değil. Ama rüşvet paralarının en az çift haneli olduğunu varsayabiliriz. Malum şahsın ülkenin tapusunu üzerine aldığı kanaatine ulaştıktan sonra birikimlerini döviz krizinin ateşini söndürmekte kullanma ihtimali yabana atılmamalı. Başka bir ihtimalde AKP’nin iktidarda kalmasından fayda uman başka güç odaklarının AKP’yi finansmanı. Görüldüğü gibi konu spekülasyona ve komplo teorilerine çok açık. Ancak kara paranın da ötesinde karanlık bir para var. Bu paranın izi sürülebilse belki en karmaşık görülen ilişkilerin bile kolayca izahı yapılabilir.
05 Şubat 2019 12:51
DİĞER HABERLER