Samanyoluhaber.com yazarlarından Ertuğrul İncekul karakterler üzerine dikkat çeken bir köşe yazısı kaleme aldı.
“Sana nasıl emredildiyse öyle dosdoğru hareket et.” (Hûd Sûresi, 11/112)
Karakter, insana emanet edilen en değerli hediyelerden biridir. Karakter, başkalarına nasıl davrandığımızdır; mizaç ise nasıl biri olduğumuzdur. Karakter, bireysel ve toplumsal düzeyde sergilediğimiz davranış ve tutumlardır.
Asıl Olan Karakterdir, Kimlikler DeğilKimlikler karakterin üzerine inşa edilir; ancak temel yapı taşı daima karakterdir. Kimlikler, sonradan kazanılan sosyal, kültürel ya da etnik özelliklerdir. Sağlam bir karakter temeline dayanmayan kimlikler çürük olur. Kimlik gelişimi anne karnında başlar. Annenin dinlediği müzikler, yedikleri, içtikleri, okudukları, izledikleri ve çevresi, kısacası yaşantısı çocuğun karakter gelişimini etkiler. Doğumdan sonra ise aile, okul, arkadaş çevresi ve toplum kimliklerimizi şekillendirir. Yani kimliğimizi çevremizin etkisiyle oluştururuz.
Dil, düşünce, tarih ve toplum hep kimliklerimize yön verir. Ancak yanlış zeminde, yanlış insanlarla oluşan kimlikler,
Amin Maalouf’un Ölümcül Kimlikler eserinde vurguladığı gibi, kimliklerin silaha dönüşmesine sebep olabilir. Bu da bir arada yaşayan insanların bir anda birbirine düşman olmasına yol açar.Karakterin Rengiİnsanın karakteri en net, zor zamanlarda ortaya çıkar. Rahatlık içindeyken doğru davranmak daha kolaydır; asıl mesele, sıkıntı ve musibet anlarında dengeyi ve duruşu koruyabilmektir. Kur’ân’a gönül vermiş mü’minler, bu zorluklarda da mü’mince davranmalı, ahlaki duruşlarından taviz vermemelidir. Karakterli bir mü’min olmak, zorluklara rağmen güzel ahlaktan vazgeçmemeyi gerektirir.
Karakter İstikameti Nedir?Eğer bir insan herkese karşı sevgi, tebessüm, yardımseverlik ve saygı gibi değerleri içselleştirmemişse, beklemediği bir olumsuzlukla karşılaştığında öfke ve sertlikle tepki verebilir. Bu tür bir karakter, kötü muamele karşısında tutarlı kalmakta zorlanır ve bazen çizgisini kaybedebilir. Bu zikzaklı davranışlar ise kişinin güvenilirliğini sarsar. Oysa ibadetler, haramlardan sakınmak ve etik değerler karakterimizin ayrılmaz parçaları olmalıdır.
Karakter KırılmasıBazen yaşanan olayların şiddeti, insanın karakterinde kırılmalara neden olabilir. Bu kırılma dini gayretlerden kaynaklanabileceği gibi, haksız iftiralar ya da ağır hakaretler karşısında da ortaya çıkabilir. Böyle durumlarda kişi farkında olmadan negatif bir ruh hâline girebilir, tartışmalar yaşanabilir, kalpler kırılabilir. Ancak unutmamak gerekir ki, karakterimize uymayan bir tepki verdiğimizde inandırıcılığımız zedelenir.
Bu yüzden, gerçek bir mü’min, en ağır saldırılar karşısında bile karakterinden taviz vermemelidir. Tepki verilecekse bile, bu tepki edep ve ahlâka uygun olmalıdır.
Yüksek Karakterler: Zühre, Katre, ReşhaKarakterleri Zühre, Katre ve Reşha metaforlarıyla ele alabiliriz.
Zühre, güzelliğine hayran ve egosundan sıyrılamamış bir kişiliği temsil eder; yüzeyde kalır, hakikate yaklaşamaz.
Katre, egosunun farkına varmış, kendi rönesansının yoluna girmiş bir hâli temsil eder; ışığı yansıtır ama onun kendinden olmadığını bilir.
Reşha ise tamamen egosunu sıfırlamış, şeffaflaşmış ve hakikatle bütünleşmiş bir kişiliğe işaret eder.
Bu üç metafor, insanın egosunu aşarak hakikate ulaşma yolculuğunu anlatır.
Mevla, insanları farklı yetenekler ve tabiatlarla yaratmıştır. Örneğin, Zühre, Katre ve Reşha örneklerinde olduğu gibi, her birey manevi yolculuğunda kendi fıtratına uygun bir derinlik yaşar. Kimisi toprağa bağlı kalıp sadece yüzeysel bir ışık alırken, kimisi benliğinden kısmen sıyrılarak daha fazla manevi feyiz elde eder, kimisi ise tamamen benliğinden sıyrılıp hakikatle bütünleşir. Bu farklılıklar, her bireyin kapasitesi ve yetenekleri doğrultusunda metafizik olarak ilerleyebileceğini gösterir. Yani her insan, mevcut durumundan daha ileriye gitme potansiyeline sahiptir.
Karakter NamusturBaşkalarının yaptığı kötülükler bizde kin ve intikam duygusu uyandırmamalı; aksine, bu kötülükleri aşacak çözümler üretmeye yönlendirmelidir. Kötülüğe kötülükle karşılık vermek, fitneyi büyütür ve sonu gelmez bir kaos doğurur. Oysa bir mü’min sadece günah işlemekten değil, başkalarını günaha sürüklemekten de sakınmalıdır. Affediciliği, yumuşaklığı ve güzel ahlakıyla çevresine kötülüğe yer bırakmayan bir atmosfer sunmalıdır. Allah’ın affediciliği örnek alınmalı, çünkü O sabırla kullarına mühlet verir. Bizim rehberimiz de bu ilahi ahlak olmalıdır.
Başkalarının kötülüğü değil, bizim karakterimiz yön ve tavırlarımızı belirlemelidir. Gelecek nesillere düşen görev ise bu yüksek ahlâkı taşımak ve karanlığa ışık olmaktır.
https://youtu.be/G6N8mCB9C14https://open.spotify.com/episode/3HUrg5DleQWAVc0jRGEydO?si=QkylAmuCTbGbCU3ANRIHHw