Türkiye, ömrünü faili meçhullerle mücadeleye adayan Tahir Elçi'ye suikastın bir an önce aydınlanmasını istiyor.
Ancak her şey kameraların önünde cereyan etmesine rağmen, katil hâlâ karanlıkta. Onlarca soru cevap bekliyor. ‘İstihbarat varsa niye tedbir yok?' gibi soruların temelinde ise ‘Beyaz Toros' yatıyor: “Bir gün önce sıkılan 150 kurşunun peşine neden düşülmedi?”
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin nasıl ve kimler tarafından öldürüldüğünün, herkesin kabul edeceği bir açıklıkla ortaya konulması büyük önem taşıyor. Avukatlığa başladığı 1992 yılından beri faili meçhul cinayetlerle mücadele eden Elçi'nin ölümü faili meçhul kalmamalı. Bu hem adaletin gereği hem de devletin boynunun borcu. Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın acılı eş Türkan Elçi'ye verdiği sözün gereği… Her şey kameraların önünde cereyan etmesine rağmen katilin kim olduğu net değil. Maalesef henüz alınmış bir mesafe yok. Ama onlarca soru, karanlık nokta var. Hadiseyi farklı noktalara çekmeye matuf dezenformasyonlar da cabası. Olayı şunların veya bunların üstüne yıkmaya çalışmadan, sorulara cevap aramak büyük önem taşıyor.
Hadisenin yaşandığı yer Diyarbakır'ın Sur ilçesi. Mobese görüntülerinde bir taksi Turistik Caddesi'nden Balıkçılarbaşı'na doğru geliyor. Elçi'nin vurulduğu sokağın baş tarafında sağa doğru yaklaşıyor. Bu sırada 3 polis memuru taksiye doğru harekete geçiyor. Araçtan açılan ateşle 2 polis vuruluyor. Saldırganlar ise Elçi'nin bulunduğu sokağa doğru koşmaya başlıyor. Polisler saldırganlara hem aşağıdan hem yukarıdan ateş ediyor. Ama şahıslar olay yerinden kaçıp gidiyor. Elçi ise kanlar içinde yere yığılıyor.
Peki soru işaretleri neler?
1- İçişleri Bakanlığı, saldırganların 1 gün önce polise beyaz Toros'la 150 kurşun sıkan teröristler olduğunu açıkladı. Öyleyse, polise saldıran bu kişiler neden takip edilemedi, yakalanamadı?
2- Teröristlerin içinde bulunduğu aracın Kayapınar ilçesinden beri takip edildiği, taksiyi Emniyet'e ait bir aracın Balıkçılarbaşı'na kadar izlediği doğru mu?
3- Balıkçılarbaşı'ndaki polisler neden taksiye doğru koşmaya başladı? İhbar veya istihbarat varsa neden gerekli güvenlik tedbirleri alınmadı? Elini kolunu sallayarak taksiye giden polisler neden tedbirsiz davrandı? Neden çelik yelek giyilmedi?
4- Takside teröristlerin bulunduğu istihbaratı alındıysa, müdahale neden daha önce yapılmadı? Müdahale için Baro Başkanı Elçi'nin açıklama yaptığı sokağa gelmeleri mi beklendi?
5- Saldırı yapılacağı öngörülemedi mi?
6- Diyarbakır'ın hemen her köşesinde zırhlı araçlar dururken, iki polisin şehit edildiği Balıkçılarbaşı'nda neden zırhlı araç yoktu?
7- Tahir Elçi'nin açıklama yaptığı Dört Ayaklı Minare'nin 40-50 metre aşağısında hendeklerin kazılı olduğu, silahlı şahısların nöbet tuttuğu bilinmesine rağmen gerekli önlemler neden alınmadı?
8- Bölgedeki polis sayısı yeterli miydi?
9- Terör riski olmasına rağmen Dört Ayaklı Minare'nin önünde açıklama yapılmasına neden izin verildi? AKP İl Binası önünde açıklama yapılmasını bile defalarca engelleyen, izin vermeyen polisler, can güvenliği bulunmayan bir noktaya neden izin verdi?
10- Bir TV programında yaptığı açıklamadan sonra ölüm tehditleri aldığını açıklayan Elçi'ye neden koruma verilmedi?
11- Saldırı sonrası onlarca polisin arasında 65 metre koşmalarına rağmen saldırganlar nasıl oldu da etkisiz hale getirilemedi?
12- Elçi'nin basın açıklamasını takip eden güvenlik ve foto film şubeleri, sokağın başında terörle mücadelenin bir operasyona hazırlandığını biliyor muydu?
13- Emniyet birimleri arasında gerekli koordinasyon kuruldu mu?
14- Sokağın başında polisi şehit ettikten sonra Tahir Elçi'nin bulunduğu yöne doğru koşan 2 kişiden birinin YDG-H'ya mensup Mahsum Gürkan olduğu doğru mu?
Polis kurşunu mu?
Peki Tahir Elçi'yi kim vurdu? Kazaen mi vuruldu, yoksa özellikle mi hedef alındı? Saldırganların silahıyla mı vuruldu, polis kurşunuyla mı hayatını kaybetti? Otopsi raporunda Elçi'ye isabet eden mermi çekirdeğinin vücudu terk ettiği belirtiliyor. Yani çekirdek ortada yok. Olay yerinden boş kovan da toplanmadığına göre faili belirlemek oldukça zorlaşıyor. Olayı bütün çıplaklığıyla gösteren bir görüntü ve failin itirafı dışında pek ihtimal kalmıyor gibi. Olayın faili meçhul kalma ihtimali herkesi derinden kaygılandırıyor. Cinayet aydınlanmazsa kafasından vurulan Tahir Elçi değil, devlete duyulan güven, hukuk ve demokrasi olur.
Devlet, Kürtlerin aidiyet bağlarını daha da zayıflatmak istemiyorsa algı operasyonlarını, propagandayı bir tarafa bırakıp gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koymalı. Eğer Tahir Elçi polis kurşunuyla hayatını kaybettiyse bunu ortaya çıkarmak devleti küçültmez, büyütür.