Kelebeğin Rüyasından yansıyan mükellefiyet dönemi
-Zonguldakta, genç yaşta veremden ölen şairler
Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslunun yaşamının
öykülendiği Yılmaz Erdoğanın yeni filmi Kelebeğin
Rüyası, madenlerde mükellefiye
ZONGULDAK (A.A) - Erdinç Aksoy - Zonguldakta, genç yaşta
veremden ölen şairler Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslunun yaşamının
öykülendiği Yılmaz Erdoğanın yeni filmi Kelebeğin Rüyası madenlerde
mükellefiyet dönemi zorla kömür ocaklarına sokulan insanları da yansıtıyor.
Yazar-yönetmen Yılmaz Erdoğanın Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslunun
yaşamını konu alan ve vizyona giren Kelebeğin Rüyası adlı fimde de geçen
Zonguldaktaki kömür ocaklarında mükellefiyet dönemi, maden ocaklarında çalışmaya
mecbur bırakılan insanların silah tehdidiyle çalıştığı yılları hatırlatıyor.
Milli Koruma Kanununa dayanılarak 1940ta getirilen ikinci iş
mükellefiyetiyle, İkinci Dünya Savaşının yol açtığı ekonomik güçlüklerin
aşılması noktasında Zonguldak havzasında yaşayanlara kömür ocaklarına girme
zorunluluğu getirilmesi, en az madenlerde yaşanan ölümler kadar günümüze acı
hatıralar taşıyor.
Çeşitli kaynaklarda hasta, sakat demeden jandarma dipçiğiyle iş yerlerine
sürüldüğü belirtilen işçilerin kaçmaları durumunda bunları yakalama için özel
jandarma ekiplerinin yer aldığı Tahkimat Komutanlığının görevlendirildiği
aktarılan mükellefiyet dönemi, Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat, Farah Zeynep Abdullah
ve Belçim Bilgin Erdoğan gibi ünlü oyuncuların yer aldığı Yılmaz Erdoğanın
filmiyle yeniden merak konusu oluyor.
-Geçmişte silah zoruyla, şimdi kurayla-
Mükellefiyet yıllarında maden ocaklarına girmek istemeyen yöre insanı şimdi
ise çalışabilmek için her şeyi göze alıyor.
Söz konusu dönemde madenden kurtulabilmek için elini ayağını kestiği iddia
edilen yöre halkı, günün şartlarında Türkiye Taşkömürü Kurumunun (TTK) zaman
zaman yaptığı madenci alımına yoğun başvuru yapmasının yanı sıra işçi sağlığı ve
iş güvenliği açısından büyük risk taşıyan ruhsatsız işletmelerde çalışmayı da
göze alıyor.
TTK Genel Müdürlüğünce son olarak müessese müdürlüklerinden Karadon,
Amasra, Üzülmez, Kozlu ve Armutçukta istihdam edilmek üzere açılan 3 bin işçi
kadrosu için 2008in ekim ve kasım aylarında 35 bin 291 aday mülakata katılarak
madenci olarak işe başlamanın hayalini kurmuştu.
Mülakatta uzunluğu 4 metreyi aşan maden direği taşıyan, kazma, kürek ve
baltayı nasıl kullandıkları uygulamalı test edilen ve avuç içlerinden de işe
yatkınlıkları belirlenmeye çalışılan adaylardan 20 bin 814ü noter huzurunda
çekilen kuraya hak kazanmış, kura sonucu 3 bin asil ve 3 bin yedek madenci
belirlenmiş, işçiler sağlık kontrollerinin ardından 1 Ocak 2009da işbaşı
yapmıştı.
Bu madencilerden bazıları iş başladıktan sonra yaşanan iş kazalarında da
hayatını kaybetmişti.
-97 yaşındaki mükellefin anıları-
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürkün 10 Kasım 1938de vefatı ardından
naaşını İstanbuldan İzmite taşıyan Yavuz Zırhlısında askerlik yapan 97
yaşındaki Şaban Kalmaz, askerliğinin ardından Ereğlide mükellefiyet döneminde
zorla maden ocaklarına sokulan işçiler arasında yer alıyor.
Hayattaki son mükelleflerden biri olan Kalmaz, AA muhabirine, mükellefiyet
yıllarında başıboş gezmenin imkanı olmadığını, boşta gezenin jandarma tarafından
hemen maden ocağına sokulduğunu söyledi.
Ocaklarda kaç ay çalıştığının belli bile olmadığını ifade eden Kalmaz,
şunları kaydetti:
İki-üç ay ocakta durmadan çalıştığımız oluyordu. Kolu, bacağı yok demeden,
işe yarasın yarmasın, herkesi zorla ocağa soktular. Askerlikten geldikten sonra
direkt ocağa aldılar beni. Madenler o zaman çok kalabalıktı, insanlar karınca
gibiydi. Jandarma, mükellef kaçaklarını yakaladığında dövüyordu. Annen baban
ölsün köyüne gelmenin imkanı yok, yollamıyorlardı. İzin alman mümkün değil.
Jandarmaya emir vermişler, sopa dersen çok bol, kımıldatmıyorlar seni. Böyle
günler geçirdik, şimdi hükümet pamuk gibi o zamanların hükümeti böyle miydi-
Süvariler at üzerinde köylerde dolaşıyorlardı.
Kalmaz, mükellef kaçaklarının yakalanmaları durumunda dövülerek tekrar
madene sokulduğunu vurgulayarak, Savaş yıllarıydı. Asker topluyordu milleti.
Kaçmanın imkanı yoktu. İl dışından bile insan geliyordu. Mükellef kalkınca
insanlar rahat etti, yaşlı olanları emekli ettiler dedi.
Yayıncı: Ebubekir Gülüm