Samanyolu ve MCTV'nin ekran yüzü gazeteci Kemal Gülen, amcası Mesih Gülen'i anlatan bir yazı kaleme aldı.
Kemal Gülen: Mesih soluklu” amcam benim
Tam on yıl önceydi, iftiralar, bühtanlar, hakaretler ve yalanlara karşı Gülen ailesi olarak iki toplantı yaptık. Yürek yangınımızı “biz Hocaefendi ’den razıyız ve onun yanındayız” diyerek söndürmeye çalıştık. “Ona atılan çamurlar tutmayacak ve Allah hocamızı yalnız bırakmayacak” diye haykırdık.
Yaklaşık bin yürekli insan, hısım akraba hep beraber Hocaefendi’nin ağaç kovuğundan çıkmadığını, yüzyıllardır Anadolu topraklarını mayalayan bir ilim, irfan ve fikir mirasının en tatlı meyvesi olduğunu anlatmaya çalıştık.
Sonra o meş’um gün geldi çattı aniden. Yeni ve daha güçlü bir kumpasla yüz yüze kaldık. Bu yeni iftira ve yalanlar yüzünden akrabalarımızdan yaklaşık 200’ü gözaltına alındı, hapsedildi, hakları verilmedi, işlerinden edildiler, varsa mallarına el konuldu ve hala bir kısmı haksız yere hapis yatıyor.
Türkiye’deki zehirli havadan fazlasıyla bizim ailemiz de nasibini aldı; itildi, kakıldı, sürüldü, yalnızlaştırıldı, ötekileştirildi.
Zaman oldu avukat bulamadı, buldukları avukatların bir kısmı korkup müvekkillerini ortada bıraktı, bazıları bunu fırsata çevirmek istedi, üç beş katı fazla para istedi. Yokluğu, sahipsizliği ve garipliği iliklerimize kadar yaşadık. Salih amcam gizli saklı yaşıyordu, kanserdi ve tedavisi yapılamıyordu ve bir gün vefat etti; iki kişi götürüp bir yere defnettiler. Yerini hala bilmiyoruz; cenazemiz ortada kaldı. Gün oldu camide saf tutan olmadı yanımızda, gün oldu cami avlusundan kovuldu cenazemiz.
Çok şükür ki ne hapse girip-çıkan ne gözaltında dayak yiyen, hakarete uğrayan ne de işkence gören hiçbir hısım ve akraba kadın-erkek, genç-ihtiyar verdiği sözden dönmedi; konumunu korudu ve iftiraları göğüsleyip yoluna devam etti..
Bu akl-ı selim tutum ve davranışlarımızda Hocaefendi’den sonra aile büyüğümüz olarak Mesih amcamın büyük rolü vardı (Allah ebeden razı olsun ve şifalar lütfetsin). Akrabaları bir arada tutmak, onların moralini yükseltmek, imkanlar nispetinde ihtiyaçlarını karşılamak işi hep ona, Mesih amcama düştü. Sekiz yıldır hepimizle yakından ilgilendi, duruşu ve nasihatlariyle Hocaefendi ile aile arasında sağlam köprüler kurdu.
Mesih amcamın, bu zorlu süreçte Hocaefendi hakkında küçüklüğünden beri beslediği saygı ve muhabbette hiçbir eksilme olmadığı gibi onun hizmetinde bulunan insanlar hakkında asla bir suizan beslemedi. Başta Cevdet abi olmak üzere Barbaros bey, Naci bey ve kuzenim Ebuseleme’nin paylaştığı diğer isimlere hürmeti ve muhabbeti hiç eksik olmadı; onları hep aziz tuttu.
İsmi geçen o insanlar ömürlerini adeta hizmete adamış, ailelerini unutmuş ve hizmet adına ve ailemiz adına Hocaefendi’ ye sahip çıkmışlardı.
Bütün bu isimler arasında Cevdet Türkyolu abinin yeri bambaşkadır. Tam elli yıldır Hocaefendi ile baba oğul gibiler. Cevdet abinin liseli yıllarından başlayan yol arkadaşlığı askerlik ve deprem gibi kısa süreli kesintiler dışında hep devam edegeldi. Bu yıllar içinde 12 Eylül ve sonrasında yaşanan gaybubet günleri de vardı, 28 Şubat’ın soğuk günleri ve Haziran fırtınaları da vardı. Hocaefendi’nin yeniden cami kürsülerinde kükreyişinde yine o arkasında yürüdü. Nice selvi boylu canlar ilk hicrete giderken o onları kucakladı, yola uğurladı. Diyalog dönemindeki insanların koşuşunu da gördü yurt dışı seyahatlerini de. Hocaefendi bir gün sırtında takım elbisesi ile Amerika’ya gelirken arkasında çantasını taşıyan kişi yine Cevdet abiydi. Kimsenin olmadığı zamanlarda bile hep o yanındaydı. Bekarlığında kendi anne babasını, evlendikten sonra da ailesini ve çocuklarını adeta unuttu, tabiri caizse varlığını Hocaefendi’nin varlığına adadı. Hocaefendi de ona hep güvendi. Hafızdı ve Hocaefendi’ye hatimle teravih kıldıran nadir insanlardan biriydi. Yardımseverliği, arkadaşlığı ve ağabeyliği bizim takdirimizin üstündeydi. Rahmetli babam Sıbgat Efendi bizden önce onun hatırını sorar, bizden çok ona hürmet ederdi, çünkü “o bizim adımıza aile büyüğümüzün yanında ona hizmet ediyor“ derdi. Kişisel faziletleri hakkında ne söylense azdır. Halk tabiriyle Hocaefendi’nin kılına zarar gelmesin diye canını verecek kadar sadakatle ve vefayla hizmetini sürdüren bir insan. Kendisi hakkında bin türlü tezvirat ve yalan haber çıktı ama o bu tür ithamlara hiç kulak asmadan kendi işine odaklanmıştı, bu yüzden yazanları da söyleyenleri de görmezden geldi, umursamadı. Benim tanıdığım Cevdet abi Hocaefendi’nin rahat etmesi, sağlıklı olması ve misafirleriyle Hocaefendi arasında köprü kurması dışında başka bir heyecan, bir düşünce taşımadı.
Aile büyüğümüz Mesih amcam dün oğlu (benim kuzenim) Ebuseleme ile ilgili bazı ayrıntıları Ahmet Kurucan abinin X hesabından açıkladı, bir babanın yaşayacağı en zor imtihanlardan biriydi ama o Hakkın hatırını aziz tutmak adına bunu yaptı ve tarih onu bir fitnenin önünü kesen mangal yürekli insan olarak hayırla yad edecek. Tweetlerdeki tezviratlar yüzünden özür dilemek zorunda kalan ve üzüntüsünü dile getiren Mesih amcam tam da Hocaefendi'nin kardeşine yaraşır bir şekilde, ıstırapla, sancıyla iki büklüm olsa da Hz.Ömer gibi hakikatin yanında yer aldı ve böylece hizmet üzerine oynanmak istenen bir oyunu daha bozdu. (Allah af ve afiyet versin amcama, kuzenime ve hepimize).
Ben de bu vesile ile sosyal medyada haksız bir şekilde isimleri zikredilen insanları hayırla anmak ve hem hizmete verdikleri emek hem de Hocaefendi’nin yakın hizmetlerinde gösterdikleri fedakarlığı dikkate alarak teşekkür etmek istedim.
Kendi adıma ve ailem adına hizmete omuz veren bütün ağabeylerimize ablalarımıza, özelde de Cevdet abiye, Barbaros beye, Naci beye, Ali beye ve yakınında bulunan doktor, talebe, ve güvenlik ekibine teşekkür ediyoruz.