Demokrasiyi rafa kaldıran 12 Eylül ihtilalinin başaktörü Kenan Evren'e karşı soldan yükselen tepki seslerine alışığız. Son dönemde önemli bir değişim yaşanıyor.
Darbenin mağduru olsa da sesi sol kadar gür çıkmayan sağ, artık tepkisini gizlemiyor. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın 'dünyada katil, bizde ressam' çıkışını hatırlatmak yeterli olsa gerek. Sağdaki bu hareketliliği sorguladık.
Emir komuta zinciri, ülke yönetimine el koymuştu 29 yıl önce. Askerin üçüncü kez sivil hayata doğrudan müdahalesiydi 12 Eylül. Orgeneral Kenan Evren liderliğindeki darbe, demokrasiyi rafa kaldırdığı gibi hayata dair her alanı, her şeyi büyük bir hasara uğrattı. Uluslararası Af Örgütü rakamlarına göre tam yedi bin kişi için idam cezası istenmesi, toplumsal hafızada bıraktığı yıpratıcı tesiri anlatmaya yeter aslında. İdam cezası verilen 517 kişiden 50'sinin asılması, unutulması zor yaralar açtı. İşin önemli yanı; sağ sol çatışmalarına son verme iddiasıyla darbe yapanların astıklarından 18'i sol, 9'u sağcıydı. Zaten darbe öncesinde aynı silahın yine aynı gün içerisinde hem sağ hem de sol eylemlerde kullanılmış olması, bu aklı yoran meseleyi açıklamaya yetiyor. Yani tek bir fraksiyonu yüceltme ya da yok etme çabası değildi 12 Eylül cuntası.
12 Eylül 1980'de ülke yönetimine el koyan Kenan Evren'e tepkiler dinmiyor.
Hem sağ hem de sol büyük yara aldı. Her iki taraftan da gencecik insanlar ya çatışmalarda ya da idam sehpasında canından oldu. Buna rağmen son döneme kadar 12 Eylül'ü ve özellikle de Kenan Evren'i daha çok sol kesimin sorguladığına şahit olduk. Daha çok solun sesi çıktı. Hatta '12 Eylül sadece solu mağdur etti' gibi bir algı bile oluştu zamanla. Kültür, sanat, edebiyat ve özellikle de medya alanında etkin olunca mağduriyetini rahatlıkla dile getirebildi sol kesim. Fakat artık sağ kesimden de sesler yükseliyor Evren ve darbesine karşı. Son olarak Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın ağzından şu sözler döküldü geçtiğimiz günlerde: "Bir darbeciye dünyanın başka ülkesinde katil muamelesi yapılırken ülkemizde ressam, sanatçı muamelesi yapıldı." Bu arada sağ kesimin 12 Eylül'ü sorgulamasına dair üç yıl önce Ankara'da kurulan Türk Kardeşlik Merkezi'ni (TKM) unutmamak gerek. TKM'nin kurucuları arasında eski MHP milletvekili Ali Güngör, 12 Eylül öncesi ülkücü polislerin kapatılan derneği Pol-Bir'in genel sekreteri Bekir Baz ve Dr. Bahattin Ergezer gibi isimler bulunuyor.
Günümüze dönecek olursak, geçtiğimiz hafta AK Parti Muğla İl Genel Meclisi Başkan Vekili Çağrı Alper'in 'okullardaki Kenan Evren ve Kenan Paşa isimlerinin değiştirilmesi' yönünde temenni kararı aldıklarını açıklaması da en az Bakan Günay'ın sözleri kadar önem taşıyor. Peki Evren'e karşı daha bir gür çıkmaya başlayan sağ sesi nasıl değerlendirmeliyiz? Prof. Dr. Mehmet Altan, tarih romanları yazan Sevinç Çokum, 12 Eylül dönemini anlatan Beynelmilel filminin senaristi ve yönetmeni Sırrı Süreyya Önder ile TKM'nin kurucularından eski MHP milletvekili Ali Güngör'e sorduk.
AK Parti, 12 Eylül rejimiyle hesaplaşmalı!
Prof. Dr. Mehmet Altan: Ertuğrul Günay'ı kutluyorum. Çok cesur bir çıkıştı. Sağ kesimden bu tür seslerin yükselmesinin sebebine gelince Türkiye yol alıyor gibi gözüküyor. Ama bir zaman sonra kendi izine düşüyor. Kendi izi diye baktığımızda karşımıza 12 Eylül rejimi ve hukuku çıkıyor. Bugün Türkiye'nin sıkıntılarını aşması, siyasetin, Parlamento'nun gerçek halkı temsil eder hale gelebilmesinin ön koşulunun Avrupa Birliği standartlarında bir anayasa olduğu çok daha net gözüküyor. Onun için de AK Parti iktidarı 6 buçuk yıllık süre sonunda bir şekilde Ankaralılaşma tehlikesiyle karşı karşıya. Çünkü 12 Eylül rejimiyle hesaplaşmadı. Hükümetin görüşünün de Ertuğrul Günay'ın görüşüyle örtüşmesi lazım. Mesela AK Parti ikinci dönemde neden bir yenilenmeden ziyade ANAP'laşma yoluna giriyor? Çünkü 12 Eylül'le hesaplaşmadı ve Ankaralılaşma tuzağına düştü.
'12 Eylül'ü anlamadan günümüzün problemlerini çözemeyiz'
TKM kurucu üyesi eski MHP Mersin Milletvekili Ali Güngör: 12 Eylül'ü sorgulamamız gerekiyor. Sadece sol değil, sağ da bu darbenin mağduru. Onun için genel anlamda sorgulamamız gerekiyor 12 Eylül'ü. Öncesinde ülkenin durumu neydi sonra ne oldu? 12 Eylül'ü anlamadan günümüzün problemlerini çözemeyiz. 12 Eylül; bir kısım sosyalistler, Kenan Evren, Süleyman Demirel tarafından değerlendirildi. Ama esas yapması gerekenler tarafından maalesef hiç değerlendirilmedi. 12 Eylül; öncesi ve sonrası ile objektif bir biçimde ve mutlaka değerlendirilmelidir. Sağ ya da sol açısından değil, ülke adına kaybettirdikleri ve varsa eğer kazandırdıkları açısından değerlendirilmelidir. Bu yapılmadan içinde yaşadığımız problemleri anlamak, çözüm bulmak ve gelecek için sıhhatli çıkış yolunu ortaya koyabilmek mümkün değildir.
'40 kişi örseleyecek ki o zaman ayıksınlar!'
Yönetmen Sırrı Süreyya Önder: Zamanın behrinde kervan için muhafız tutarlarmış. Kervan sahibinin yükü kıymetliymiş, tıpkı demokrasi gibi. O da bir fedai tutmuş. Yola koyulmuşlar. Bir yerde konaklamışlar. O sırada haramiler kervanı basmış. Bizim bu fedai de, yani halkımız da uyuyormuş. Bakmışlar ki fedai uyuyor, haramilerin başı demiş ki; "Bağlayın şunu ve sırayla dövün." demiş. Kervanı soymuşlar, 39 harami fedaiyi dövmüş. 40.sı döverken bizimki bir silkelenmiş, 40 haramiyi de alt etmiş. Kervan kurtulmuş, sağ salim yerine varmış. Geri dönecekler tabii. Yine yükler yüklenmiş. Yine fedai lazım. Ama kervan sahibi bizim fedaiye "Sen bize yaramazsın." demiş. "Ya ağa olur mu, bak kervanı kurtardım." demiş fedai. Kervan sahibi de, "İyi de ben daima seni sinirlendirecek 40. adamı nereden bulayım." demiş. Sağcıların durumu budur. 40 kişi örseleyecek ki ayıksınlar.
'Sadece bir tarafa mal etmemek lazım bu işi!'
Yazar Sevinç Çokum: İhtilal, sadece solu madur etti diyemeyiz. Sağdan da soldan da gencecik insanlar idam edildi. O dönemi yaşayan bir vatandaş olarak gençlerin katledilmesine çok üzülüyordum. Sağ da sol da mağdurudur bu dönemin. Sağ kesim 12 Elül'ü sorgulasın tabii. Bu meseleyi sahiplensin insanlar. Film yoluyla, edebiyat yoluyla... Bugüne kadar seslerinin çıkmaması belki de birtakım imkansızlıklar nedeniyle oldu. Yani o alanda yetişmiş elemanlarının olmayışından ileri geliyor diye tahmin ediyorum. Sanat ve kültürü sahiplenme meselesidir bu. O çevrede yer edinebilme meselesi çok önemli. Hangi gruptan olursa olsun. Bizim toplumumuzda değişik fikirlerde sanatçıların, filmcilerin, yapımcıların ortaya çıkması lazım. Sadece bir tarafa mal etmemek lazım bu işi. Fakat bugün bunları konuşuyorsak demek ki son zamanda bir kıpırdanış oldu.
ZAMAN - PAZAR